Selam, nasılsınız?
Bu belki sizin için sıradan, benim içinse aşırı çaba göstermek zorunda kaldığım tesettürden çıkma öyküm… Ben 10. sınıfın şubat ayında kendi isteğiyle tesettüre girmiş biriyim. Dini bütündüm zaten hayatım boyunca. Tabii ki erkek arkadaşlarım oldu, hem de fazlasıyla oldu, gezdim, ettim vesaire ama bir yanım hep dindardı. Çok eğlenceli ve esprili biriyimdir. Tesettüre girdiğimde insanlar, en son senden beklerdik, dediler haklı olarak. Uçuk kaçıktım yani, onları anlayabiliyorum. Dün dar giyiyordun, bugün kapanmışsın, diyerek dalga geçenler de oldu tabii. Eh, cevaplarını da aldılar. Bu arada unutmadan, saçlarım upuzun ve kıpkıvırcık; yani çok severim kendilerini ama bir anlık hevesle kapatmıştım onları. Her neyse, geldi çattı 11. sınıf… Yazın evde olduğumdan sıkıntı olmamıştı ama okul başladığında dil öğrencisiydim ve haliyle sınıf arkadaşlarım da “batı özentisi” kişilerdi. Aralarında iyileri de vardı, inkâr edemem fakat yine de bana önyargılı yaklaşıyordu çoğu. Hâlbuki ben felsefi eserler okuyan, gitar çalan, metal dinleyen bir kızdım. Dış görünüş her şeydi ve bunun farkına işte o zaman varmıştım. Okulda derece yapmaya çalışıyordum, bu nedenle zamanın nasıl geçtiğini de anlamadım ve yaz geldi çattı. Antalya’ya, teyzemin yanına gittim; havuz… deniz… o kadar güzeldi ki! O çok sevdiğim mayomu bir türlü giyememiştim.. Denize mayomla girmeyi ne kadar çok istesem de annem bunun yanlış olduğunu belirtti ve haşema aldık; çok rahatsızdı, denizde belimden düşüp duruyordu, bonem çıkıyordu… Bir süre sonra denize girmeyi de bıraktım sinirden. Haram olmuştu günlerim bana. İstanbul’a döndük. Sürekli ağladım, yapamıyorum artık, diye ağladım. Yok, olmuyordu; tesettürden çıkamıyordum. Anneme konuyu açmaya bile çekiniyordum. Kendisi 12 yaşında tesettüre girdiği için ona boş gelecekti sözlerim. Tabii sonradan böyle olmadığını anladım da, oraya geleceğiz. 12. sınıf da geldi çattı. Başka bir okuldaydım; dil okulu… Ben daha dil sınıfını idare edemezken bir de okulunu okuyacaktım. Sınıfımdaki tiplerden 160 tane daha! İnsanlarla konuşmaya çalışıyordum, bana garip bakıyorlardı, çoğunun da inancı yoktu zaten ama ben onlara hep saygı duyarken, onlar bana bu saygıyı göstermediler. Ağlıyordum. Her sabah başörtümü çıkarıp evden çıkmaya çalışıyordum ama geri dönüp tekrar giyiyordum. Kendimle kavga ettim böyle 3-4 hafta… Derslere odaklanamadım, üniversite kazanacaktım ama bu dert beni alıkoyuyordu her şeyden. Tesettürlü ama bakımlı biriydim ve bu bile insanların eleştirmesine yol açıyordu.
Bir arkadaşım vardı, eşcinseldi, öyle güzel kalbi vardı ki! Ona derdimi anlattığımda bana şunu söyledi; “İnsanlar tabii ki eleştirecek, kapandığında da açıldığında da. Önemli olan sensin. Onlar senin hakkında 5 gün konuşur, sen 50 yıl yaşarsın bu hayatı. 5 günden sebep 50 yılını mahvetme. İnsanlar ne der, diyerek kapanmadıysan, yine aynı şekilde, insanlar ne der, diyerek açılmayacaksın. Bu örtü seni rahatsız ediyorsa çıkar.” O gün eve gittim. Kendimle baş başa konuştum. Deliler gibi ağladım ve çözüm yolu aradım. Sonra teyzemi aramak aklıma geldi. Kendisi de zamanında zorla tesettüre sokulmuş, yatılı okula gidince açılmış biriydi. En iyi o anlardı, öyle de oldu; “Çıkar kızım” dedi; “Çıkar, bilirim zorla bir işi yapmanın o şeyden ne kadar soğuttuğunu. Şu an zorla yapıyorsan zaten hiç kerameti kalmaz.” O esnada annem geldi eve. Ağlayarak durumu anlattım. Ne derse beğenirsiniz? “Ben senin zorla bir şeyi yapmanı istemiyorum. Gönlünce yaşa. Üniversitene odaklan.” Ertesi gün açık gittim. Tahmin edeceğiniz üzere çokça dedikodu oldu. Eski okuluma kadar bile gitmişti mevzu. Umurumda olmadı. Bir üniversitede İngiliz Dili ve Edebiyatı kazandım.
Mutluyum, huzurluyum. Bu bir imtihansa, daha hiçbir şey bitmedi.
(Görsel: Anna Berezovskaya)