Her gün görmek, tatmak, temas etmek zorunda olduğum bir şeyi takıp takmayacağıma kendim karar vermek istiyorum.

Merhaba, bu buraya ikinci kez yazışım.

 https://yalnizyurumeyeceksin.com/2019/08/17/11-yasinda-bir-cocuga-ne-dersen-onu-yapmaz-mi-zaten/ yazısı da bana ait.

O yazımı gözyaşları içinde öylesine yazmıştım, yayınlanacağı aklıma gelmemişti. Kuzenime siteden bahsettim, siteyi inceliyordu. Aa sana çok benziyor, dedi. Baktım “Bu benim.” dedim. Aileme bu konuyu bahsetmek için cesaret istiyordum. Kuzenim “Bak işte al sana cesaret.” dedi. Gülümsedim. Her daim bana destek olan kuzenim olmasa ne yapardım bilmiyorum, o yazımdaki yorumlardan birisinin sahibiyle tanıştım, o da kapalıymış ama açılmıştı. Çok destek verdi, onun kadar cesur olamamak güçsüz hissettirmeye başlamıştı. Aileme söyledim en sonunda kararımı hatta, aileme yazdığım ve okuttuğum mektubu direkt yapıştırmak istiyorum buraya;

“Kime hitap edeceğimi bilmeden başlıyorum yazmaya. Kime okutmaya cesaret ederim bu yazıyı bilmiyorum. Ama şu anlık kendime hitap edeceğim sanırım. Çünkü bunları kendime bile yeni yeni itiraf etme cesaretinde bulunurken, size ne zaman okuturum bilmiyorum. Çok uzatmadan konuya girmeliyim sanırım. Abim bana “Açılmak mı istiyorsun?” diye sordu ya da onu ima etti. Ama ben neye uğradığımı şaşırdım. Böyle bir soruyu nasıl sorardı ki? Ya da ben böyle bir şeyi nasıl isteyebilirdim? Bana bu öğretilmişti hep, böyle olması gerekiyordu, aksini düşünmemiştim hiç. Düşünmek istemedim hiç bir zaman. 11 yaşlarında kapanmıştım. Kafamdakine o kadar alışmıştım ki başörtümü çıkarmak derimi çıkarmaktan farksızdı ya da öyle düşünüyordum. Bu soruyla yüzleşmek çok ağır gelmişti bana. Açılmak mı istiyordum ben? “Hayır!” dedim kendi kendime. Hala kendimi kandırmaya devam ediyordum. “Evet, ben açılmak istiyordum.”

Şu an bu cümle yüzüme çarpıyor, bunu yazmak o kadar zor ki benim için. Haklı olarak, neden diye soracaksınız. Nasıl oldu bir anda diyeceksiniz. Aslında ben de uzun bir süre bunları sorguladım. Ve her birine kendi kafamda cevap vermeden size söylemedim bu kararımı.
Kafamdaki karmaşayı çözmek isterken kişiliğimde çok büyük karmaşalar yaşadığımı fark ettim. Bu ben değildim. İnanç konusunda bir eksiğim yoktu tabii. “Öyleyse inançların bunu yapmanı gerektiriyor.” diyeceksiniz ama ben başımı her kapattığımda kendimden, ailemden, hayatımdan ve de dinden daha da uzaklaşıyordum. Bu cümlem sanırım biraz yanlış anlaşabilir. “Dinden nasıl uzaklaşırsın?” diyebilirsiniz ama kendimden dahi uzaklaşırken dinden uzaklaşmam çok da tuhaf değildi. Tekrar söylüyorum başörtülü olmak istememe sebebim inanç konusunda sıkıntı yaşamam değil. Aynaya dahi bakmak istememem. Dışarı dahi çıkmak istememem.
“Neden, başörtün buna engel mi?” diyebilirsiniz. Başörtünün içinde kendimi hapsolmuş hissediyorum.

Anneme bu konuyu açtım ve geçiştirdi. Unutabileceğimi düşündü sanırım. Özür dilerim anne ama ben bir yere bakıp kendi yansımamı gördüğümde her defasında gördüğüm bir şeyi görmeye devam ettikçe açılma fikrini kafamdan atamıyorum. “Çocuk oyuncağı mı bu?” dedi annem açılmak istediğimde. 11 yaşında kapanmıştım, ben çocuktum oyun gibiydi zaten her şey. 11 yaşında nasıl kendi kararımla kapandıysam yani bunun benim kararım olduğunu söylüyorsanız şu an da kendi kararımı vermek istiyorum. Sizden de tek istediğim 11 yaşında fikirlerime saygı duyduysanız şu an da saygı duymanızı istiyorum.

Ben aynanın karşısında saatlerce saçlarıma bakıp gözlerimin dolmasından, saçları uçuşan kız çocuklarına bakıp onu tadamamaktan sıkıldım. Her dışarı çıkacağımda o başörtüyü kafama örtmek bana o kadar ağır gelmeye başladı ki. Kafamın üstündeki ağırlığın altında ezilmeye başladım. Artık yemek yemekten, dışarı çıkmaktan ve fotoğraf çekilmekten zevk almak istiyorum. Belki bunun sadece şımarıklık veya heves olduğunu düşüneceksiniz. Ama ben sadece benliğimle çelişen bir şeyi yapmaktan sıkıldım. Hayallerimde ayrı bir ben gerçekliğimde ayrı bir ben olmasından sıkıldım. Biliyorum siz de beni düşünüyorsunuz, cehenneme gitmemi istemiyorsunuz. Ama ben ailem kızar diye başörtüyü takmaya devam etmek yerine, bir gün Allah için takmaya karar verene kadar bir süre ara vermek istiyorum. Başlarda amacını dahi bilmeden taktığım başörtüden bahsediyoruz. Ben bir gün amacına uygun bir şekilde takana kadar ara vermek istiyorum.

Belki “İnsanlar ne der?” diye düşüneceksiniz ama bir kez olsun “Ben ne hissederim, ne hissediyorum?” diye düşünün. Ben bir örtünün içinde sadece bedenimin değil kişiliğimin de hapsolmuş olduğunu hissediyorum. Şu an belki destek olmayı bırakın tam tersi daha da engel olursunuz ama inanın şimdi olmazsa başka zaman bu olacak çünkü artık başka birinin yansıması olmak beni hem manevi hem de fiziksel olarak çok yoruyor. Bu kadar karmaşanın içinde başıma her onu taktığımda bunu düşünmek beni çok yoruyor. Biliyorum çok saçma gelecek bu düşünceler ama bir kez olsun beni anlamaya çalışın. Ben sizden fikir istemiyorum çünkü ben kararımı çoktan verdim. Tabii ki de sizin fikirlerinize çok büyük bir saygım var ama benimle ilgili olan ve her gün görmek, tatmak, temas etmek “zorunda” olduğum bir şeyi takıp takmayacağıma kendim karar vermek istiyorum ve sizden de tek istediğim buna saygı duymak… Bunları sürekli düşünmeme rağmen kendime itiraf etmem 5 yılımı aldıysa sizin de büyük bir olgunlukla karşılayacağınızı beklemiyorum ama ben sizin görüşlerinizi de önemsiyorum ve karşımda olmak yerine arkamda olmanızı istiyorum. Karşıma geçerseniz de karşı tarafta yer alanın ben değil siz olduğunu bilin çünkü ben sizinle birlikte kararımı gerçekleştirmek istiyorum. Lütfen beni anlayın.”

Tabii ki de beni anlamadılar, okulun ilk günü istediğimi yaparak gitmek ve buraya da hayallerime ulaşana kadar yazmak istemiyordum ama baktım olmuyor, beni anlayacak insanlara tekrar ihtiyaç duymuştum. Yoldan saçları uçuşan kızlar geçti az önce, onları durdurup “Çok şanslısınız, saçlarınız ve rüzgarın uyumu harika!” demek geldi içimden, aslında okullar açıldıktan sonra çok şey değişti, daha da olgunlaştım diyebilirim. İlk mektubumda tüm hedefim açılmaktı ama şu an ise bir örtü yüzünden geleceğimi hiçe sayarak çocukça hareketler yapmamam ve açılana kadar mutlu olmayı öğrenmem gerektiğini fark ettim. Her ne kadar pes etmiş gibi hissetsem de bunun pes etmek olmadığını fark ettim. Sadece hayallerime kavuşmak için hedeflerime odaklanmam gerekiyordu. Özgürlük emek ister…

(Görsel: László Fehér)

“Her gün görmek, tatmak, temas etmek zorunda olduğum bir şeyi takıp takmayacağıma kendim karar vermek istiyorum.” için 2 yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir