Muhafazakâr bir dünya görüşüne sahip ve çevre-toplum-akraba düşüncesine önem veren bir anne babaya (özellikle annem) sahibim.
Babam hiçbir zaman başını kapat dememiştir bana fakat her zaman usturuplu giyinmemi söylemiştir, keza annem de aynı şekilde. Çevremdeki çoğu kişi kapalı olduğu için bunun doğal ve gerekli bir şey olduğunu düşünüp 16 yaşında kapandım. 1-2 sene herhangi bir sorunum yoktu fakat sorgulamaya başlayınca neden başımı kapattığımı neden vücudumu karşı cinsin nefsinin kabarmaması için örtmem gerektiğini anlayamıyor ve bana söylenen nedenleri saçma buluyordum.
Fikirlerimi çok fazla dile getirmemek, olduğum gibi gözükmemek beni boğmaya başlamıştı. 20 yaşında evden kaçtım. (Çok saçma ve korkakça bir davranıştı). 1-2 gün sonra tekrar evime döndüm; psikologlar, hocalar, üfürükçüler, yok cin kaçtı şeytan dürttü muhabbetleri döndü. Bir süre sonra üniversite sınavına hazırlanıp kazandım ve bulunduğum şehirden uzakta bir yere yerleştim.
Amacım “Başıma taktığım örtünün gerçekten bende bir anlamı var mı?” sorusuna cevap bulmaktı. Bu yüzden başım açık gezdim. Kimsenin beni tanımadığı bir şehirde, içimde pişmanlık ya da günaha girdim korkusu oluşmadı. Bunu en yakın zamanda uygun bir dille aileme de anlatıp evlatlarının birer ‘reklam panosu’ değil birey olduklarını ve kendilerinden farklı din dünya ve ahlak görüşü olabileceğini anlatacağım.
Ailemi kesinlikle kötü, yobaz gibi terimlerle yan yana tutmuyorum fakat toplum ne der algısı hepimizi o kadar çevrelemiş ki kendi kimliğimizi bulsak da gösterip bu şekilde yaşamaya cesaret edemiyoruz. Ben bu hayatın benim olduğunu ve benim kararlarımla ilerleyeceğini, aileme ve çevremdekilere açıklamak için ilk adımı attım. Kendimin kim olduğunu, neyi doğru bulduğumu idrak ettim.
Eminim benim gibi ya da daha zor şartlarla karşılaşan insanlar vardır, size sözüm şu; bu hayatın size ait olduğunu ve yaşınız kaç olursa olsun karşılaştığınız zorlukları nasıl aştığınızı hatırlayın ve istediğiniz hayatı yaşamak için bir adım atın…
(Görsel: Maja Ruznik)