“Ben bir erkek hâkimiyeti altından çıkıp, ötekinin altına girmem.”

Bu sayfayı ilk gördüğümde çok mutlu olmuştum, benim gibi insanlar olduğunu bilmek mutlu etmişti. Annemle hep iyi anlaşırız, fikirlerimizi paylaşırız, saatlerce konuşuruz ama sayfadan birkaç yazı okuduğumda bana dediği şey “Sen de öyle olduğun için şeytan karşına böyle sen gibi insanlar çıkartıyor.” oldu. Bu tepkiyi istemezdim, yaklaşık 2 yıldır açılmak istiyorum hatta buna açılmak demekten bile tiksiniyorum.

Kapalılık kutsal, açıklık kötü iğrenç öyle mi? Bu düşüncelerden çok yoruldum ve çok sıkıldım. 8 yıldır tesettürlüyüm ve benim hikayem de sayfadakilerle benzer bir hikaye. Bana da İmam Hatip binası ihtişamlı geldi, etrafımdaki herkes dinine bağlı insanlardı, herkes her şeyi kabullenmişti ve ben başörtüsüne sadece eğlence olarak bakıyordum. İmam Hatip’e başladığım ilk gün tesettürlü gittim, sınıftaki herkes de öyleydi. başımdakinin bir dini sembol olduğunu bilmiyordum, yobazdım, gariptim, asla ben değildim.

Pazarda kolumdan tutup “Kızım hayatını yaşasana!” diyen teyzeye “Ben böyle yaşamak istiyorum.” dedim. Pişmanım, beynim oluşumunu tamamlamamıştı. Düşünemiyordum, her şeyden habersizdim, ailem şimdi küçük olduğumu ileride zaten kapanacak olduğumu söylediler ama ben itiraz ettim ve asla kararlarıma saygı duymayan ailem bana o zaman saygı duymuşlardı. 2 yıl önce İstanbul’a gittim ve o zamanlar da aşırı derecede düşünüyordum; Tanrı kim, neden, ben kimim, nasıl varım, neden varım, başımdaki ne, neden takıyorum? Tabii bundan önce -şimdi keşke onun döneminde yaşasaydım dediğim- Mustafa Kemal Atatürk’e bile laf ediyordum. Ya ortaokulda bir çocuk nereden bilebilir bunları? İstanbul’da deist biriyle konuştum, kız açıktı, istediği gibi giyiniyordu ama 2 sevgilisi olmuş ve birinden onu öpmeye çalıştığı için ayrılmıştı. Çok şaşırmıştım. Düşüncelerimiz aynıydı ama görünüşümüz farklıydı.

O zamana kadar aklıma koymuştum, giydiğim feraceyi çıkartmıştım ve sıra başörtüsündeydi. Emindim ailemden, bana biraz kızacaklardı ama sonra tamamdı. Özgürdüm ama beklediğim gibi olmadı. Annem ve babam hep bana kızdılar, asla konuşmadılar, mutlu değildim – hala değilim. Özgürlük en çok benimsediğim, kutsadığım şey ama bende yok. Hala babam “Ne giyeceğine, ne içeceğine, ne yiyeceğine ben karar veririm.” diyor. Evlenince istediğimi yaparmışım, o zaman kocam sorumluymuş. Cevap verip “Ben bir erkek hâkimiyeti altından çıkıp, ötekinin altına girmem.” deyince, anneme “Sen babana böyle karşılık verdin mi?” diyor. O kadar kötü ki artık yanımdan geçen her tesettürlü kıza “Kim bilir neden böyle?” diyorum. Evet, Tanrı’ya inanıyorum ama din beni dışlıyor kadın olduğum için. Erkekler içgüdülerini kontrol edemiyor diye ben kapanmak zorundayım, hala kapalıyım.

Ailemin evinde son yılım, üniversiteyi kazandığımda her şey bitecek 18 yaşına kadar onların istediği hayatı yaşamaya mahkûm kılındım ama 18 yaşından sonra bu olmayacak. Ben kadınları savunuyorum ve güçlü olduklarını biliyorum. Asker olacağım ve kadının gücünü kimsenin hâkimiyeti altında olmamız gerekmediğini göstereceğim!

(Görsel: Brenda Goodman)

““Ben bir erkek hâkimiyeti altından çıkıp, ötekinin altına girmem.”” için bir yanıt

  1. Evet hiç bir erkeğe ihtiyacımız yok. Ben açılmayı başardım ama üniversitede kapatacaklar gibi duruyor. Şu an mezuna kaldım ve dersaneye gidiyorum. Annem or***u muamelesi uyguluyor. Ve bir hocam beni kapalı görmüştü, sonra açık görünce degismissin dedi somurtuk bir suratla ve hep güler o (erkek bu arada) çok üzüldüm ama ben artık kapanmak istemiyorum. Umarım açık kalmaya devam edebilirim çünkü dediğim gibi kapalı gondercekler üniversitrye gibi geliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir