Merhaba.
Ben genel olarak yazılanlardan daha farklı bir durum yaşadım, hâlâ da
yaşıyorum.
16 yaşıma kadar açık giyinen, inanç konusunda
şüpheleri olan, din kavramının hayatında yer edinmediği biriydim. Tıpkı şimdi
olduğu gibi kendi düşüncelerim ve kendi doğrularıma göre kimseye saygısızlık
etmeden, kimseye zarar vermeden yaşayan biriydim ve ne yazık ki üzerimdeki
çevre baskısı çok fazlaydı. Bunu umursamadım. Hiçbir zaman ve kimseye hayatıma
müdahil olma fırsatı da vermedim. Nasıl istiyorsam öyle yaşadım. Sadece ufak
tefek kalp kırıklarından öteye geçmiyordu verilen tepkiler, çünkü ben
inancımdan emin olmadan inançlı biri gibi yaşayamazdım, inançlı birinin
inandığı gibi görünmesi gerektiğini ve inançsız birinin de inançlıymış gibi
görünmemesi gerektiğini düşünüyorum. (Zira Allah da “Dinde zorlama yoktur.”
der. Bu inanan kişilerin inançsız gibi yaşaması anlamında değildir, inanmayan
kişilerin inanç esaslarını yerine getirmeye zorlanmamasıyla ilgilidir.)
Konuya dönüyorum. Aradan biraz zaman geçti, bu
esnada din ile ilgili pek çok araştırma yaptım. Zaten muhakkak bir yaratıcı var
diyordum, lakin din var mı ve varsa doğru olan din hangisi tereddüdünü
yaşıyordum. Epey zaman araştırdıktan sonra, dinin olduğu ve doğru dinin de
İslam olduğu sonucuna vardım ve inançlı bir insan olarak yaşamaya başladım.
Aynı gün namaz, tesettür vb. inandığım dinin gerektirdiği şeyleri yapmaya
başladım.
Tabii o andan sonra başlayacak baskılardan tamamen bihaberdim ve inanıyorsam
inandığım dinin gereğince yaşamalıyım diyerek gerçek tesettür nedir bunu
araştırmaya başladım. Önce ferace giydim ve sonra çarşaf giymeye başladım.
Tabii bunlar uzun zaman diliminde olan şeyler… O esnada arkadaş çevremden, akrabalarımdan
kapandığım için de çok büyük tepkiler almıştım. Bana sürekli zorla
kapatılmışım, üzerimde baskı varmış gibi davranıyorlardı, ama ben bunu severek
yapıyordum. Hatta onların baskılarından dolayı bunalıyor, kırılıyordum.
Ailem çarşaflı olmama çok ciddi tepkiler
gösterdi. Annem peçemi yırttı, defalarca bu yüzden tüm kıyafetlerimi
yırtacağına ve beni açacağına dair şeyler söyledi ve annem başörtülü bir kadın.
Aynı zamanda dışarıda otobüse vs. bindiğimde sürekli hakaret ve küfürler
duyuyordum. Babam yaşında bir adam tarafından karnıma yumruk dahi yedim.
Metroda kapıdan dışarı ittirmeye çalışanlar dahi oldu ve ben sırf “Bak bu
kıyafetin yüzünden.” denmesin diye aileme bunların hiçbirini anlatamadım. Tek
başıma atlatmak zorunda kaldım. Yaşımsa 16-17 civarıydı. Gerçekten çok zordu.
Yaz tatili bitti ve okula başlayacaktım. İmam
Hatip lisesine gitmek istedim ve hayatımın hatasını yapmış bulundum. Ne yazık
ki şu an İmam Hatiplerde İslam’a uygun bir eğitim ve İslam’a uygun bir çevre
asla yok ve maalesef ki o insanların cahilce tutumları dolayısıyla İslam’ı kötü
gören çok insan var. Oysaki çoğunluğu İslam ahlakıyla yaşamayan insanlar…
İlk emri ‘Oku’ olan bir din düşünün ve bu dinin
eğitimini vermek için açılan okullar düşünün; ama okumaya, araştırmaya,
öğrenmeye de kesinlikle karşı olan bir sistemleri olduğunu düşünün. Ne yazık ki
durum bu.
İmam Hatip lisesine sırf kıyafetimden dolayı
daha az yargılanacağımı düşünerek gittim. Ama tam tersi çok da başarılıyken
beni okuldan ayrılmaya mecbur bırakacak dereceye getirdiler. O kadar mobbing
uygulandı ki gastrit ve migren ağrılarım bir gün olsun geçmiyordu ve mahkemelik
bile olundu. Uzunca süre de bütün bu olanların etkisini atlatamadım.
Tüm bunlardan sonra ailem kararlılığımı gördü ve
bana destek olmaya başladılar. Şimdi 20 yaşıma girmek üzereyim, kendimi
toparladım ve hatta hayata daha çok dâhil olma kararı verdim. Kimse beni
kınadığı için, dışladığı için kaçıp saklanmayacağım.
Açıköğretim’den liseyi bitirdim ve üniversite
sınavına girip Eczane Hizmetleri bölümünü kazandım. Aynı zamanda hafızlık
yapıyorum. Ehliyetimi de aldım ve trafiğe de dâhil olacağım. Kimsenin kimseye
kötü bakışları, kötü sözleri, kötü zihniyeti ile zindan gibi bir hayat
yaşatmaya hakkı yok ve en başta buna kendim müsaade etmeyeceğim. İnançsızken
yine doğrularımın arkasında baskılara ayak uydurmadan yaşıyordum ve inançlı bir
insan olduktan sonra da kimsenin baskılarına ayak uydurmadan, hayatımdan taviz
vermeden yaşıyorum, yaşayacağım da inşallah…
İnançsız olup çok saygı duyan da var, çok hakaret eden de. İnançlı olup çok
saygı duyan da var, çok hakaret eden de. Açık olup saygı duyan da var, hakaret
eden de ve başörtülü olup saygı duyan da var hakaret eden de. Kısacası
insanların yargılarının hangi kesimden olursa olsun asla bitmeyeceğini anladım.
Hangi birinin yargısına göre yaşayabiliriz ki?
Paylaşır mısınız, okunur mu bilmiyorum… Eğer
okunursa okuyan kişiye sadece şunu söyleyebilirim: Ne kimsenin yargısı için
inançlı gibi davranın, ne de kimsenin yargısı için inançsız gibi davranın.
İnandığınız şekilde yaşayın.
Merhaba. Ben genel olarak yazılanlardan daha farklı bir durum yaşadım, hâlâ da yaşıyorum.
16 yaşıma kadar açık giyinen, inanç konusunda şüpheleri olan, din kavramının hayatında yer edinmediği biriydim. Tıpkı şimdi olduğu gibi kendi düşüncelerim ve kendi doğrularıma göre kimseye saygısızlık etmeden, kimseye zarar vermeden yaşayan biriydim ve ne yazık ki üzerimdeki çevre baskısı çok fazlaydı. Bunu umursamadım. Hiçbir zaman ve kimseye hayatıma müdahil olma fırsatı da vermedim. Nasıl istiyorsam öyle yaşadım. Sadece ufak tefek kalp kırıklarından öteye geçmiyordu verilen tepkiler, çünkü ben inancımdan emin olmadan inançlı biri gibi yaşayamazdım, inançlı birinin inandığı gibi görünmesi gerektiğini ve inançsız birinin de inançlıymış gibi görünmemesi gerektiğini düşünüyorum. (Zira Allah da “Dinde zorlama yoktur.” der. Bu inanan kişilerin inançsız gibi yaşaması anlamında değildir, inanmayan kişilerin inanç esaslarını yerine getirmeye zorlanmamasıyla ilgilidir.)
Konuya dönüyorum. Aradan biraz zaman geçti, bu esnada din ile ilgili pek çok araştırma yaptım. Zaten muhakkak bir yaratıcı var diyordum, lakin din var mı ve varsa doğru olan din hangisi tereddüdünü yaşıyordum. Epey zaman araştırdıktan sonra, dinin olduğu ve doğru dinin de İslam olduğu sonucuna vardım ve inançlı bir insan olarak yaşamaya başladım. Aynı gün namaz, tesettür vb. inandığım dinin gerektirdiği şeyleri yapmaya başladım.
Tabii o andan sonra başlayacak baskılardan tamamen bihaberdim ve inanıyorsam inandığım dinin gereğince yaşamalıyım diyerek gerçek tesettür nedir bunu araştırmaya başladım. Önce ferace giydim ve sonra çarşaf giymeye başladım. Tabii bunlar uzun zaman diliminde olan şeyler… O esnada arkadaş çevremden, akrabalarımdan kapandığım için de çok büyük tepkiler almıştım. Bana sürekli zorla kapatılmışım, üzerimde baskı varmış gibi davranıyorlardı, ama ben bunu severek yapıyordum. Hatta onların baskılarından dolayı bunalıyor, kırılıyordum.
Ailem çarşaflı olmama çok ciddi tepkiler gösterdi. Annem peçemi yırttı, defalarca bu yüzden tüm kıyafetlerimi yırtacağına ve beni açacağına dair şeyler söyledi ve annem başörtülü bir kadın. Aynı zamanda dışarıda otobüse vs. bindiğimde sürekli hakaret ve küfürler duyuyordum. Babam yaşında bir adam tarafından karnıma yumruk dahi yedim. Metroda kapıdan dışarı ittirmeye çalışanlar dahi oldu ve ben sırf “Bak bu kıyafetin yüzünden.” denmesin diye aileme bunların hiçbirini anlatamadım. Tek başıma atlatmak zorunda kaldım. Yaşımsa 16-17 civarıydı. Gerçekten çok zordu.
Yaz tatili bitti ve okula başlayacaktım. İmam Hatip lisesine gitmek istedim ve hayatımın hatasını yapmış bulundum. Ne yazık ki şu an İmam Hatiplerde İslam’a uygun bir eğitim ve İslam’a uygun bir çevre asla yok ve maalesef ki o insanların cahilce tutumları dolayısıyla İslam’ı kötü gören çok insan var. Oysaki çoğunluğu İslam ahlakıyla yaşamayan insanlar…
İlk emri ‘Oku’ olan bir din düşünün ve bu dinin eğitimini vermek için açılan okullar düşünün; ama okumaya, araştırmaya, öğrenmeye de kesinlikle karşı olan bir sistemleri olduğunu düşünün. Ne yazık ki durum bu.
İmam Hatip lisesine sırf kıyafetimden dolayı daha az yargılanacağımı düşünerek gittim. Ama tam tersi çok da başarılıyken beni okuldan ayrılmaya mecbur bırakacak dereceye getirdiler. O kadar mobbing uygulandı ki gastrit ve migren ağrılarım bir gün olsun geçmiyordu ve mahkemelik bile olundu. Uzunca süre de bütün bu olanların etkisini atlatamadım.
Tüm bunlardan sonra ailem kararlılığımı gördü ve bana destek olmaya başladılar. Şimdi 20 yaşıma girmek üzereyim, kendimi toparladım ve hatta hayata daha çok dâhil olma kararı verdim. Kimse beni kınadığı için, dışladığı için kaçıp saklanmayacağım.
Açıköğretim’den liseyi bitirdim ve üniversite sınavına girip Eczane Hizmetleri bölümünü kazandım. Aynı zamanda hafızlık yapıyorum. Ehliyetimi de aldım ve trafiğe de dâhil olacağım. Kimsenin kimseye kötü bakışları, kötü sözleri, kötü zihniyeti ile zindan gibi bir hayat yaşatmaya hakkı yok ve en başta buna kendim müsaade etmeyeceğim. İnançsızken yine doğrularımın arkasında baskılara ayak uydurmadan yaşıyordum ve inançlı bir insan olduktan sonra da kimsenin baskılarına ayak uydurmadan, hayatımdan taviz vermeden yaşıyorum, yaşayacağım da inşallah…
İnançsız olup çok saygı duyan da var, çok hakaret eden de. İnançlı olup çok saygı duyan da var, çok hakaret eden de. Açık olup saygı duyan da var, hakaret eden de ve başörtülü olup saygı duyan da var hakaret eden de. Kısacası insanların yargılarının hangi kesimden olursa olsun asla bitmeyeceğini anladım. Hangi birinin yargısına göre yaşayabiliriz ki?
Paylaşır mısınız, okunur mu bilmiyorum… Eğer okunursa okuyan kişiye sadece şunu söyleyebilirim: Ne kimsenin yargısı için inançlı gibi davranın, ne de kimsenin yargısı için inançsız gibi davranın. İnandığınız şekilde yaşayın.
(Görsel: Waldemar Stepien)
Comment (1)
Çok güzel yazmışsın. Mücadelende seni destekliyorum <3