Küçüklüğümden beri pek normal değildim, aileme hep çok zıt hayallerim vardı 7. sınıfa başlayacağım yaz kapanmak için zorlandım. Direndim fazlasıyla, ama artık yediğim dayaklardan pes etmiştim. Kendimi kafeste tutulan bir hayvan gibi hissediyordum.
Tek çocuktum, destek olacak ileri görüşlü biri de yoktu etrafımda. Beni doğru yol dedikleri güzergaha sokmaya çalıştıkça, inat uğruna istemediğim şeyler yapıyordum. Onlar neye yanlış dediyse hepsini yapmaya başlamıştım. Tabii liseye geçince daha da abarttım. Bunların hepsi sadece kapandım diye değildi, bana din üzerinden yaptıklarından dolayıydı.
17 yaşıma gelince evlendirmekten bahsettiler. Babamın Arap olması çoğu şeyin kat ve kat kötü olmasının sebepti, evlenmem için gösterilen kişinin 31 yaşında olması gibi. Ama bunu kabul edemezdim, “hep istediğim özgürlüğüm” yoktu zaten, bir de hayatım daha da dibe mi vuracaktı? Okulu bıraktım ve evden kaçtım. 1 yıl orada burada saklandım ve 18 olduğumda artık rahat rahat sokakta yürüyordum. Cesur ve özgürdüm, çalışmaya başlayıp okulu bitirdim. Tabii bunlar olurken ailem hep beni aradı, haber alamadılar haliyle.
Bana hep “Bizim iznimiz olmadan su bile içemezsin” derlerdi, onlara bir videoyla haber verdim. “Ben özgürüm ve şu an en çok istediğim şeyi yaptıracağım” diyerek yüzüme dövme yaptırıp videoyu attım. Neden yüz demeyin, bileğime küçük bir sayı yaptırdım diye ateşte ısıttıkları demiri basmışlardı. İnat uğruna yani… Videoyu görünce deliye dönmüşlerdi. Kısa bir süre sonra konuşmak için yanıma geldiler, yüzüme bakıp “1 yıl neredeydin, ölüm haberini bekledik hala ölmemiş olmana üzüldük, sen Allah için büyük bir hata ve ailemiz için bir çöpsün” dediler.
Şu an kaptanım. İstediğim işi ve istediğim hayatı yaşıyorum. Aslında ben ailemin ölüm haberini kafamda kurdum, seçmediğim berbat insanlardı. Kimseye “Ailenizden kopun,” diyemem ama özgürlük her şeydir ve bazen insan gibi yaşamak için fedakarlık gerekir.
(Görsel: Léon Spilliaert)