Ben kendi isteğimle kapandım, kendi isteğimle de açıldım.

Şimdi size dindarlıktan dinsizliğe dönüşümün hikâyesini anlatacağım.

Ben Konya’da doğup büyümüş bir kızım, 19 yaşındayım. Ailem her ne kadar muhafazakâr olsa da çoğu Konyalıya göre geniş görüşlüdür. Annem, zamanının 28 Şubat mağdurlarından bir tanesi. O yüzden örtü annemin zaafıdır. Babam ise hafız, annem kadar olmasa da o da muhafazakâr. Annemle babam çok şekilci insanlar değildir, asıl imanın kalpte olduğunu bilirler. Beni de çok muhafazakâr yetiştirdiler, annem bize dini sevdirmeye çalıştı hep. Ki sevdirdi de. Bizi korkutmadı, soğutmadı, hiçbir şeye zorlamadı. Babam da annemin gölgesi gibiydi, eğitimimizin her aşamasında annemin fikirlerini destekledi. Hurafelerin farkında olan insanlardı.

Böyle bir aile ortamında örtüye çok ısındım, daha 5. sınıftayken yani 11 yaşımda tamamen kendi isteğimle kapandım. Kapanmadan birkaç ay öncesinde tişört giymeyi bırakmıştım, hatta annem sıcak havalarda tişört giymem için ısrar ediyordu ama ben reddediyordum. Kapandıktan birkaç ay sonra regl oldum ve olay benim için artık zarurileşti. O zamanlar okullarda hâlâ başörtüsü yasağı vardı, ben okula kapalı gidebilmek için çok mücadele verdim. Derslere alınmadığım, rehberlik odalarında ağlatıldığım zamanlar oldu. Yaşım daha 12. Ben o zamanlar bunu öyle bir aşkla, teslimiyetle yaptım ki bana hiç ağır gelmedi. Okulla girdiğim uzun bir mücadelenin ardından istediğim ‘özgürlüğü’ elde ettim. İdarecilerimizin anlayışlı insanlar olmasının da etkisiyle fazla yıpranmadan atlattım bu süreci. Bu arada 6. sınıfa geçtiğim yaz tatilinde namaza başlamıştım. Hiç gocunmadan, çok severek yıllarca namaz kıldım. Hayatımın her anında dinime bağlıydım. Bu sırada ailem de benim bu bağlılığım nedeniyle çok mutluydu, güvenlerini kazanmıştım.

Liseye giriş için tercih zamanı geldiğinde ailem İmam Hatip’e gitmemi istediklerini söyledi ama ben çok önyargılıydım; herkesle arkadaş olabileceğim ve her türden görüşün desteklendiği bir yerde okumak istiyordum. Ailem beni çok zorlamadı ve iyi bir karma liseye gittim. Lisedeyken ufkum çok genişledi; kendi araştırmalarım ve sınıf arkadaşlarım sayesinde siyaset hakkında birçok şey öğrendim, LGBT’yi araştırdım, din felsefesi yaptım. Sınıfımda ateist-deist olan birkaç kişi vardı, onlarla konuşarak fikirlerini öğrenmeye çalıştım. Ama bunların hiçbiri benim imanımı sarsmadı çünkü ben inancıma gerçekten çok bağlıydım. Erkeklerle olan ilişkilerime hep çok dikkat ettim ama aynı zamanda yakın erkek arkadaşlarım da vardı, kısacası ben modern muhafazakârlardan bir tanesiydim. 11. sınıftayken umreye gittim; daha çok bağlandım, daha çok teslim oldum. Kur’an’ın mealini okudum ve her şey kusursuz geldi. ‘İyi ki örtülüyüm’ dedim hep.

12. sınıfta bir şeyler değişmeye başladı. Sınava hazırlık sürecimde biyoloji dersinden özel ders alıyordum ve hücre teorisi işliyorduk. Hücrenin ve canlıların evrimi hakkında üretilen teorilerin ne kadar da mantıklı olduğunu, bunun İslam’daki yaradılışçı inançla ters düştüğünü fark ettim ve içime şüphenin düştüğü ilk an bu an oldu. Tabii ki bu tek başına hiçbir anlam ifade etmedi çünkü İslam’ın yine de doğru olduğuna ve ateist bilim adamlarının dinleri ortadan kaldırmak için bu gibi teoriler ürettikleri düşüncesine kendimi ikna ettim. Klasik muhafazakâr düşüncesidir bu. Bilimsel olarak tüm dünyada kabul görmüş birçok şeyi inkâr edersiniz veya işinize gelenleri ‘Allah bunu Kuran’da zaten söylemişti’ diyerek kabul edersiniz. Ben bu tarz düşüncelerle kendimi çok oyaladım.

12. sınıfın sonlarına doğru dershanedeki arkadaşlarımla çok yakınlaştık ve sürekli sohbet ediyorduk. Bu arkadaşlarımın arasında ateist, deist, agnostik olanlar da vardı. Hiçbiri benim inancıma tek bir laf etmezdi ama bazen dini meselelerden konu açıldığı olurdu. Böyle durumlarda kendi dinimi savunamadığımı, dinim hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Sınavdan sonra dinimi araştırıp öğreneceğime dair kendime söz verdim.

Sınav geçti, çok iyi bir üniversite kazanıp İstanbul’a geldim. Yaz tatilinden itibaren din felsefesi okumaya başladım. Kur’an’ın mealini tekrar baştan sona bitirdim; daha iki sene önce bana çok mantıklı gelen şeyler, sorgulayıcı bir bakış açısıyla bakınca çok çelişkili gelmeye başladı. Teslimiyet duygusu ile şüphecilik arasında dağlar kadar fark var, ben ikisini de yaşadım. Ayetlerin tefsirine bakınca mantıklı açıklamalar bulurum zannettim ama ayetler gözümde gittikçe geçerliliğini kaybediyordu. Din felsefesi okuyup farklı açılardan sorguladıkça dinlerin insan yapımı olduğu düşüncesi benim için kesinlik kazandı. Ama bu bir anda olmadı tabii ki, aylarca kendimle iç savaş verdim bu gerçeği kabullenmek için. Çünkü bu sırada ben tam 9 senedir kapalıydım, beni herkes böyle tanımıştı ve herkes beni halimden gayet memnun biliyordu. Hâlbuki ben son bir senedir tam bir fikir mücadelesi veriyordum kendi içimde. Önceden ‘Bunun da bir mükâfatı olacak, öbür tarafta karşılığını alacağım’ diyerek örttüğüm, zorluklarıyla başa çıktığım başörtüsü; artık benim için anlamsız bir şeye dönüşmüştü. LGBT’yi ve feminizmi destekleyen, dinin kadınları ikinci sınıf olarak gördüğünü düşünen ve hatta şimdiye kadarki hayatını boşa geçirdiğine inanan biri oldum. Ama açılmaktan çok korktum. Çünkü alacağım tepkilerin haddi hesabı yoktu, annem ve babam her ne kadar baskıcı insanlar olmasa da çok üzülür ve sinirlenirlerdi. Hele ki dedelerim, akrabalarım sırf ben artık bir parça eksik giyiniyorum diye ortalığı ayağa kaldırabilirdi. Bunları göze alamadım. Tesettürlü bir ateist olmak bile daha makul geliyordu.

Bir süre sonra geceleri gözüme uyku girmemeye başladı, düşünmekten uyuyamıyordum. Uyusam da kâbus görüyordum. Dışarıda insanlar beni sırf tesettürlü olduğum için ayrıştırırken ben boşa gideceğini bile bile buna göğüs geriyordum. Herhangi biriyle din tartışması yaparken gerçekte düşündüğüm şeylerin tam zıttını savunuyordum çünkü ben tesettürlüydüm, fikirlerimi açıkça söylememe engel olan bir şey vardı kafamda. Kendi içimde karşıtı olduğum fikirleri, başkasının yanında savunuyordum. Tesettürlü biri olarak LGBT’yi desteklemeniz insanları çok şaşırtıyordu, eleştiri yağmuruna tutuluyordunuz. “Evet; ben de dinlerin, insanların mutluluğu için ortaya çıktığını düşünüyorum” diyemiyordum kimseye. Desem bile ‘Ben de böyle mutluyum işte’ diyemiyordum. Kendimi kötülükten korumak için neden bir örtüye ihtiyacım olsun ki? Tam tersine bu; benim gerçek kimliğimi gizlememe, içimdeki rengarenk kızı dışa vurmama engel oluyordu. Çeşit çeşit, renk renk giyinmek istiyordum. Saçlarımı iki yandan örüp okula gitmek istiyordum. Okulda alkollü bir etkinlik olduğunda örtülü olduğum için çekinmek zorunda kalmadan rahat rahat gitmek istiyordum. İçip kafayı dağıtacağımdan değil, gitmemde bir mahsur olmadığı için.

Dinin kısıtladığı ve bizi uzak tutmaya çalıştığı birçok şeyin aslında ne kadar önemsiz olduğunu biliyordum artık. Alkol almak korkulacak bir şey değildi, bakire olmamak veya evlenmeden ilişkiye girmek ayıp bir şey değildi. Karşımdaki erkek benim saçımı görünce tahrik olmasın diye benim örtünmem gerekiyordu, peki ben bir erkeğin saçından veya bedeninden etkilenemez miydim? Neden sadece erkeklerin cinsel ihtiyaçları varmış gibi davranılıyordu? Neden hep biz önlem almak zorundaydık? Günah diyerek uzak durduğumuz şeyler gerçekten o kadar tehlikeli miydi? Sevişmek bu kadar kötü müydü? Bu düşüncelere sahipken örtülü olmaya devam etmek, bütün ömrümü çöpe atmaktı benim için.

Sonunda bir gece o gerçeği kabul ettim. ‘Eninde sonunda açılacaksın, açıl da kurtul artık’ dedim. Ne kadar erkense o kadar iyiydi. Bu karar beni o kadar sarstı ki sabaha kadar ağladım çünkü artık çok büyük zorluklar beni bekliyordu. Düşündükçe korktum, korktukça ağladım. Ama hepsini göze aldım. İnsanlar saçımı görmeye alışırdı, her şey yoluna girerdi. Ertesi gün sevgilimle konuştum, her zaman yanımda olacağını ve beni sevmesinin sebebinin açık veya kapalı olmam olmadığını söyledi. Bir hafta sonra anneme söyledim. Çok üzüldü, nasıl üzüldüğünü anlatamam size. Günlerce ağladı. Dini şüphelerimi anlattım ona. “Ölseydim de bunları duymasaydım” dedi. Sonra babama söyledi. Babam hiç beklemediğim bir şekilde çok sinirlendi, sabaha kadar tartıştık. “Allah korkusu olmayan artık her şeyi yapar, sen artık tek gecelik ilişkilere de girersin” dedi. Bütün gelir kaynaklarımı kesti.

Şimdi bir buçuk aydır başım açık geziyorum ve üniversitede kendi imkânlarımla geçinmeye çalışıyorum. Anne babamın geliri iyi olduğu için kimse burs da vermiyor ama ben hallediyorum. Halledeceğim. Online öğretmenlik yapmaya başladım, kendime hiç vaktim kalmıyor ama geçimimi sağlıyorum. Her şey üstüme geldiğinde, çok bunaldığımda dışarı çıkıyorum, saçlarıma değen rüzgâr bütün derdimi alıp götürüyor. Terapi olarak akşamları müzik dinleyerek oje sürüyorum. Annemle görüşüyoruz, onun dediğine göre babam geceleri ağlıyormuş beni özlediği için. Cesaretimi topladığımda onları ziyarete gideceğim ve beni bağnaz biri olarak yetiştirmedikleri, yetiştirirken baskı uygulamadıkları için onlara teşekkür edeceğim.

Ben kendi isteğimle kapandım, kendi isteğimle de açıldım. Bunu herkes anlamalı. Daha hiçbir akrabam bilmiyor açıldığımı, asıl kıyamet o zaman kopacak. Ama hepsini göze aldım. Ben kendimi buldum, ben son bir buçuk aydır hayatımda hiç olmadığım kadar mutlu ve özgürüm, ben buyum. Artık çok daha özgüvenliyim. Kimse için kalıplara giremem, farklı birinin kimliğine bürünemem. Bu hayat benimse benim dediklerim geçerli. ‘Üniversiteye gidince bozuldu’ diyecekler ama ben bozulmadım, bana öğretilen doğruların kendi doğrularım olmadığını fark ettim sadece. Kendi doğrularımı buldum. Artık çok mutluyum.

(Görsel: Gonzalo Martínez Moreno)

“Ben kendi isteğimle kapandım, kendi isteğimle de açıldım.” için 5 yanıt

  1. Kendini bulman çok güzel. Sadece fikir olsun diye söylüyorum İslam -o cübbeliler başta olmak üzere söylendiği gibi- kadın ayrımı yapmaz erkeği üstün kılmaz. Bu dönemde gerçek İslamı bulmak çok zor. Herkes kendi kafasına göre bir şeyler atıyor ortaya. Ve İslam fıtrat dinidir. Özel dikim bir elbise gibidir. Ben de müslümanım ama dinimi yeni yeni araştırıyorum. Tek kaynağım da Kur’ an. Farklı bir bakış açısı olsun diye yazdım. Herkese iyi günler ☺☺

  2. Umarım hayatta kendin olmak için bir daha bu denli bir çaba göstermek zorunda kalmazsın. güzellikler seni bulsun güzel insan.
    ( Ayrıca görürmüsün bilmiyorum ama seninle sohbet etmek isterim [email protected])

  3. Seni o kadar iyi anlıyorum ki benzer süreçleri yaşadım ben de. Asıl dönüşümünü aklını kullanma cesaretiyle gerçekleştirmişsin.En kapsayıcı yol gösterici “Akıl ve Vicdan”.

  4. umarım geçen yıllar sana mutluluk getirmiştir eğer yorumumu görürsen süreç boyunca okuduğun kitapları ya da bu konuda önerebileceğin kitaplar varsa yazarsan sevinirim ve verdiğin karar zor olmasına rağmen ayaklarının üstünde böylesine durman gurur verici seni tanımasamda seninle gurur duydum <3

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir