Babam, örtündüğümüzü görünce “İşte şimdi insana benzediniz” demişti.

Merhaba. Ben de uçmak isteyip kanadı kırılanlardanım.

Benim ailem dindar bir aile ve inandıkları kitabı bir kere bile anladıkları dilde okumadan onu kutsayan ve kulaktan dolma şeylere inanan insanlarla dolu Bana da bu dini dayattılar. Allah’ın değil insanların dinini… Çünkü Allah, kitabında benden düşünmemi istiyordu; ailem ise din hakkında duyduğum her şeye itaat etmemi istiyor. O yüzden sorgulama dönemim başlayana kadar ben de bağnaz bir dindardım.

8. sınıfta babamın baskısıyla örtündüm. Hâlâ hatırlarım, babam ramazanda beni ve kız kardeşimi camiye götürecekti. Örtündüğümüzü görünce “İşte şimdi insana benzediniz” demişti. Bu sözü o zaman anlayamasam da şimdi ağırlığı altında eziliyorum. O bez parçası beni insan yapmıştı babamın gözünde ve ben buna mutlu olmuştum; neden ve niçin taktığımı bilmeden. 14 yaşında bir insan böyle bir kararı nasıl verir ki zaten? Örtü; 1400 yıllık bir yük, bir gelenek yüklemişti küçük yaşta omuzlarıma.

Sonraları daha da bağnaz oldum. Ferace giymeye ve erkeklerle konuşmamaya başladım. O zamanlar Sağlık lisesine gidiyordum ve hemşirelik okuyordum. Sınıfımda erkekler var diye okulu bırakmayı bile düşündüm. Neyse ki sonra sorgulamayı öğrendim. İnandığım kitabı bir de anladığım dilde okudum ve şok oldum. Orada ‘Erkeklerden uzak durun’ denmiyordu, ‘İnanan erkekler ve kadınlar birbirlerinin dostlarıdır’ deniyordu. Ailemin bana öğrettiği dinden çok daha farklı bir din vardı. Beni sorgulamaya iten de Kur’an’ın ‘Atalarınızın dinine uymayın’ çağrısıydı. Tabii ben bu öğrendiklerimi babama anlatınca bana  “Sen dinden çıkmışsın, satanist olmuşsun. Başka insanları da yoldan çıkaracaksın” diyerek psikolojik şiddet uyguluyordu.

Bu arayışım devam ettikçe örtünün de aslında bir emir olmadığını, Kur’an’da kadınlara rahatsız edilmemeleri için ölçülü giyimin tavsiye edildiğini gördüm. Ve kitabın hiçbir yerinde saçını açan kadının yakılacağı söylenmiyordu. Allah bunu yazmayı unutmuş olamaz ya! Demek ki örtü yoktu. Kandırılmıştım.  Ve bir yerden sonra içimdeki bu savaşı yenip babama durumu anlattım. “Ben giyimimden memnunum ama saçımı örtmek istemiyorum” dedim. “Sen yoldan çıkmışsın, din de değiştirirsin.” dedi. Ama yılmadım. Okula bereyle gitmeye başladım, sonra tamamen çıkardım. Şimdi babam beni eve almamakla, okula göndermemekle tehdit ediyor. “Sen şerefsizsin, orospusun. Saçını açan her şeyi yapar” diyor. “Sana kalsa çıplak gezersin” diyor ve benimle konuşmuyor. O kadar ağır hakaretler ediyor ki 2 kez intihara teşebbüs ettim. Benimle konuşmuyor ve ben anksiyete ve kaygı bozukluğuyla mücadele edip antidepresan kullanıyorum. Tüm bu kaosun içinde kendimi kaybettim.

Biz mazlumuz, zulme uğrayanız. Benim inandığım Tanrı/Allah bir gün bu zulmün hesabını soracak. Direnin. Bizi olduğumuz gibi kabullenmeyi öğrenecekler. Babam bana “Benim evimde saçını ört, kocanın evinde ne bok yersen ye” diyor, ben bir eşyayım onun gözünde. Kanadı kırılan tüm kadınlar gibi… Hepinizi kucaklıyorum.

(Görsel: Nastya Rauba)

Comments (2)

  1. Beni intiharadan alıkoyan şey, intihar etmemin kimseye bir faydası olmayacağını anlamamdı. İntihar edeceğine isyan et. Diren!! Belki birileri senden güç alır da hayatları düzene girer. Zaten hiçbir zaman kendim için yaşamamıştım. Böyle düşününce stres kaynaklı rahatsızlıklarım da azaldı. Bu kararlılığını hep koru. Ağır ve sıkıntılı hastalıklar ile cebelleşiyorsun. Umarım en kısa zamanda iyileşirsin. Kendine dikkat et tatlım 🙂

  2. […] tek şey “Bırakın bu şerefsizi, gebersin” oldu. Buraya daha önce de mektup yazmıştım; “Babam örtündüğümüzü gördüğünde ‘İşte şimdi insana benzediniz’ demişti” diye. Ben hep hayırlı bir evlat olmaya çalıştım ama sevdiklerim için yaptıklarımın […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir