Ruhum, bir sürü bedenin izlerinin birleşimi gibiydi.

Büyüme,  gelişme, dönüştürme.

(…)

Hiç kendinizi ait hissetmediğiniz bir kalıpta sıkışıp kalmış gibi hissettiniz mi?

Kalıp her ne kadar şeffaf da olsa çelikten yapılmış bir kasa gibiydi. Ufacık ateşe dahi dayanamayacak gibi görünse de yangının ortasında erimeyecekti. Ben, kötü bir resim asarım korkusuyla duvarına hiç resim asmayıp, kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamamış biriydim ama o şeffaf görünümlü çelik kalıba sıkışıp kalmıştım. Bedenim yerindeydi, bedenim kendimdi ama ya ruhum? Ruhum, bir sürü bedenin izlerinin birleşimi gibiydi. İzleri silip kendi izlerimi oluşturmak zordu ama başardım. Bir başkası değil kendim olmaya yönelik adımlar attım. Artık kendi bedenimde kendi ruhumu taşıyorum. Bir başkası değil, kendim olduğum günün üzerinden 1 yıl geçmiş. Her ne kadar tam anlamıyla kendimi bulamamış da olsam bedenimde başka ruhlar yok artık. Zaman böyle hızlı akıp giderken kendi bedeninizin başka ruhların izlerini taşımasına izin vermeyin. Bedeniniz tırtıl da olsa, kanatlarınız bedeninize hapsolmuş da olsa kozadan çıkıp kelebek olacak olan sizsiniz. O kanatları özgürce çırpacak olan sizsiniz, cesaret edip açın kanatlarınızı!

(Görsel: Hollis Sigler)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir