Hepinize merhaba. Öncelikle neden bu yazıyı yazmak istediğimi anlatacağım. Ben baskılarla büyümüş ve bu yüzden kendini hiç sevmeyen binlerce insandan biriyim. İçimde çok güçlü bir savaşçı var. Özgürlük için savaşan ve özgürlük şarkıları söyleyen bir savaşçı. Fakat maalesef o savaşçı yavaş yavaş ölmeye başlamıştı. Güzel günlere inancı tam olan, korkusuz ve dirayetli o savaşçının yerini; her şeye ağlayan, kendini asla toparlayamayan, çok korkak küçük bir kız almak üzereydi. Umutsuzca geçip giden günlerden birinde bu platformu gördüm. Daha çok yeniydi; her gün yeni gelen yazıları okudum. Fark ettim ki benim gibi birçok insan varmış. Yine fark ettim ki ne olursa olsun umut hep varmış… Sonra düşündüm, bize neden bunlar yapılıyor? Biz neden içimizde burukluk olmadan gülemiyoruz? Dünyaya tamamen kendi isteğimiz dışında gelmiş olmamızın bedeli neden böyle ağır oldu? Bunlara cevap vermek çok zor ve hatta imkânsız. Çünkü biz hiçbirimiz kötü insanlar değiliz, bu adaletsiz dünyaya gelmek bizim suçumuz değil. Tanrı, hepimize sadece birer kere yaşama hakkı sunmuş. Fakat biz öyle ağır yükler taşıyoruz ki hayatı layığınca yaşayamadan her geçen gün biraz daha yaralanıyoruz. Biz yaralı savaşçılar, tüm bunlara rağmen özgürlük şarkıları söylemeye devam ediyoruz. Çünkü hepimizin içinde ufak bile olsa bir umut var.
Şimdi söyleyeceklerim hepimiz için yaralı savaşçılarım. Daha doğduğumuz andan itibaren üzerimize birçok baskı yağdı. Ailelerimiz, onların kopyası olmadığımız için bizden nefret etti. Ailelerinin bile itip düşürdüğü biz savaşçılar olarak toplumda bir yer edinmek istedik. Bizi düşüncelerimize göre ayırdılar. Kendimizi sevmek istedik. Bize zorla örtüler taktılar ya da örtü takmamıza engel oldular. Cinsiyetimiz ve cinsel yönelimimiz ne olursa olsun sevmek istedik, sevilmek istedik; rahat nefes almak ve gülmek istedik. Bizim her şeyden önce ‘insan’ olduğumuzu unuttular. Onlar kendi düşüncelerinin esiri olmuş ve düşünmeyi unutmuşlardı. Biz düşünüyorduk, keşfediyorduk ve doya doya yaşamak istiyorduk. Bunu elimizden almak istediler.
Savaşçılarım, onlara istediklerini vermeyeceğiz. Onlar gibi olmadık diye bizleri ezmelerine izin vermeyeceğiz. Biz sadece korkmadan yaşamak istiyoruz ve bunun için elimizden geleni yapacağız. Biz yalnız değiliz, koskoca bir topluluğuz. Evren kocaman ve bizim sessiz çığlıklarımız tüm evreni kaplıyor. Bu çığlıklar, bir gün mutluluk dolu şarkılara dönüşecek. Hepimizin hayatta zorlandığı dönemler var. Hepimizin sıkışıp kaldığı yerler var. İşte tam o anda gözlerimizin önüne çocukların, kadınların, hayvanların, tüm canlıların özgürce yaşadığı ve herkesin yüzünün güldüğü güzel günler gelsin. Unutmayalım, o günler gelecek. O güzel günler biraz da bizim sayemizde gelecek. Biz direnmeye devam edelim. Direnmek güzel şey, direnmek özgürlüğün yarısı… Biz hep beraber direndikçe bahar kokan günlerde özgürlük şarkıları gökleri delecek. Atam ne güzel demiş; “Şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun.”
Evet savaşçılarım, hepimizin kurtarıcısı yine kendimiziz. Kendimizi kurtaralım ki düşlerimizde filizlenen güzel günler çabuk gelsin. Bu yazıyı yazacak kadar umutla dolmama sebep olan Yalnız Yürümeyeceksin platformuna çok teşekkür ederim. Yaşamak, bir çocuğun yılmak bilmez inadı ve inancıyla… İyi ki varız savaşçılarım!
(Görsel: Colleen Tighe)
“İyi ki varız savaşçılarım!” için 2 yanıt
seninle konuşmak istiyorum şuanda o kadar çıkmaz ve çaresiz bir yoldayım ki ne yapacağım hakkımda hiçbir fikrim yok. sonumun ölüm olmasını istemiyorum en azından bu kadar genç yaştayken. bana yaz lütfen instagram lll.ozge.ll
Sevgiyle Kal !!!!!!!!!!
Ne de güzel yazmışsın.. Kesinlikle kurtarıcı yine kendimiziz. Bu durumdaki her kadının kendisini kurtarması dileğiyle, yolun açık ve aydınlık olsun!?