Kan bağının çok önemli olduğunu düşünmüyorum.

Bu siteyi dün gece keşfettim. Bu süre içinde okuyabildiğim kadar yazı okudum, ağladım, yalnız olmadığınızı hissetmeniz adına evrene çeşitli enerjiler gönderdim. Çok değil, 2–3 sene önce hayatın çok kolay olduğunu sanıyordum. Bazı şeyleri yapabilmem için sadece istemem ve mücadele etmem gerekiyordu. Hiç de öyle değilmiş. Evet, mücadele ediyorsun ama yaşına göre mücadele ettiğin şeyin boyutu da değişiyor. Artık aileme bazı şeyleri anlatmak bana çok zor geliyor. Tamam, diyorum; bak, reşit bile olmayan ama sırf ‘erkek’ olduğu için daha ayrıcalıklı haklara sahip olan kardeşimle benim eşit bireyler olduğumuzu nihayet anladılar. Fakat bu her gün sıfırlanıyor ve biz tekrar başa dönüyoruz. Çokça yorulduğumu hissediyorum. Ne zaman ağladığımı hatırlamayayım istiyorum. Reşit olunca, üniversiteye gidince her şey daha kolay olur sandım. Buna gerçekten inandım ve yıkılışım da bir o kadar derin oldu.

Kimi zaman gideceğim bir yer için ailem bana izin vermediğinde bunun benim yüzümden olduğunu düşündüm, daha zeki olmadığım için böyle diye düşündüm. Daha başarılı olabilseydim belki bu kadar katı olmazlardı, dedim. Çalıştım. Onlarla aynı şehirde üniversite kazandım. Artık üniversiteliydim, büyüdüğümün ve kendi kararlarım doğrultusunda bir şeyler yapabildiğimin farkına varmaları gerekiyordu. Varmadılar.

Annem de babam da dinin yükümlülüklerini yerine getiren insanlar. Bizi dinin yükümlülüklerini yerine getirme konusunda zorlamasalar da bazı şeyler belliydi; şort giydiğimi bilmiyorum mesela. Bedenimden ve kendimden nefret ediyorum bu yüzden. Birinin beni sevmesi bana imkânsız gibi geliyor çünkü ailemden “Seni seviyorum” sözünü hiç duymadım. Bedenimi değiştirirsem belki kendimi sevebilirim deyip kilo vermeye çalıştım. Bu sürede yeme bozukluğu ortaya çıktı, her şeyin kalorisini hesaplayarak ve yemek yemediğim hâlde etrafımdaki insanlara yediğimi söyleyerek kilo verdim. Yetmedi, kendimi sevemedim.

Saçlarımı kestim, her şeyin acısını çıkarmak istercesine. Yine olmadı. Boyamaya başladım uçlarını. Yetmedi. Hepsini boyadım. Birkaç ay yetti bu bana, ‘Tamam, şu an daha iyi bir durumdayım’ dedim. Ama dış görünüşümün değiştiği gibi kendime bakışım da değişmedi.

Geçenlerde yine saç rengimi değiştirdim. Annem dün hayatımdaki tek arkadaşımın yanında “Sen benim kızım değilsin galiba, saçın pembe, vegansın, et yemiyorsun” deyip güldü. Belki gülüp geçilecek bir şeydi ama insan bazı şeyleri içselleştirince bunlar hiç normal gelmiyor. Ama ben de öyle düşünüyorum. Aileler; inandıkları şeyler uğruna hissettiklerimizin, duygularımızın, sevdiklerimizin ve sevmediklerimizin bir önemi olmayacak şekilde hayatımızda kısıtlama yapan insanlar. Kan bağının çok da önemli olduğunu düşünmüyorum. Muhtemelen sokakta görsem birbirimize yan gözle bakacağımız ya da belki bakma gereği bile duymayacağımız insanlarla anne-baba/çocuk olmuşuz. Ne yapabilirim ki?

Bu sitede yazan yazılardan, kendimden ve diğer insanlardan güç alarak size söz verebilirim ki başaracağız. Özgürlüğümüzü ve istediğimiz hayatı yaşayabilmek için mücadele biz başarana kadar devam edecek. Mücadelem(iz) hepimiz için.

(Görsel: Susa Monteiro)

Comments (2)

  1. Seni o kadar iyi anlıyorum ki. Kendimi buldum bu yazıda, sana teşekkür ederim…Instagram hesabım serrathegurl konuşmak istersen orada olacağım ?

  2. İnan ki özgürlük çok yakın, tek yapmamız gereken pes etmemek ve emin adımlarla ilerlemek. Yolumuz açık ve aydınlık olsun!?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir