Merhaba. Bugün ilk kez dışarıya açık çıktım ve az önce eve geldim. Daha dün sınava girdim; pek de istediğim gibi geçmedi aslında, belki de hedefim yüksek olduğundandır… İyi bir doktor olup insanlara elimden geldiğince yardım etmek istiyorum. Dediğim gibi, ilk kez dışarıya açık çıktım, arkadaşımla beraberdik. Tüm stresimi atıp mutlu olmak istedim ama değilim, tam tersi sabaha kadar ağlamak istiyorum. Neden bir şeyi çok istediğimde hep kursağımda kalıyor?
Ben hep bir şeylerini içine atan taraf olmuşumdur. Bir insan beni ne kadar yargılayıp eleştirse de ben sadece kendimi savunurum, onun yanlışlarını yüzüne vurmam. Kırılmalarını istemem çünkü, ama bakıyorum da onlar beni kırarken hiç düşünmüyorlar. Onlara kırıldığımı da belli etmiyorum, sadece odama geçip ağlıyorum. Bu yüzden insanlar benimle konuşurken nasıl üzüldüğümü bilemiyorlar, belki de bu yüzden bu kadar rahatlar. Bu huyumdan nefret ediyorum. Her şeyi içime atıp gizli saklı ağlamaktan nefret ediyorum. Bu kadar iyi niyetli olduğum için kendimden nefret ediyorum.
En iyisi hikayemi baştan anlatmak; örtüyle tanışma hikayem 2. sınıftayken başladı. O zamanlar başörtüyü sadece okul dışında takardım, 4. sınıfın yazından itibarense tamamen kapandım. Nasıl kapandım gibi detaylara girmeyeceğim fakat bilin ki hiçbir zaman bunu istemedim. 11. sınıf; artık bu örtünün altında boğulup dayanamadığım dönüm noktam oldu ve bir anda anneme söyledim. Tabii ki büyük bir tepkiyle karşılaştım, sürekli tartıştık ama sürekli…
11. sınıf benim için kayıp bir sene oldu; depresyona girdim, sürekli uyudum, bu benim için bir kaçıştı. Defalarca intiharı düşündüm ama yapamadım. Allah’a olan sevgimi kaybetmiş olsam da hala kalbimin bir yerlerinde ona olan inancım kuvvetli, bu yüzden intihar etmektense her gece ölmeyi diledim. Sınav seneme gelince artık annem de ısrarlarımdan bıkmış olmalı ki bana “Şehir dışında tıp kazan, ben görmeyeyim, ne yaparsan yap” dedi ama bu benim için yeterli değildi, ben ne yapıyordum ki bunu görmek istemiyorlardı?
Neyse zamanla bunları da atlattık ve sınavdan sonra bana “Açıl” dedi, mutlu olmuştum, hem de çok… Sınava girdim, bitti. Bugün pazartesi. Açıldığım ilk günüm. Teyzem ve anneannem bize geldi. Hepsi de açılacağımı biliyordu. Anneannem bana “Hiç utanmıyor musun? Millet kapanıyor, sen açılıyorsun. Eğer açılacaksan artık seni sevmem” gibi şeyler söyledi. Ben de hepsine geçiştirici, kısa cevaplar verdim. Arkadaşım 1 saate gelecekti, dışarı böyle çıkacağım için o kadar mutluyken tüm modum düşmüş ve gözlerim dolmuştu. O sırada eniştem de bizdeydi ama kapüşonluydum. Onun yanındayken de saçımı ekstra açıp tekrar bir polemiğe girmek istemiyordum çünkü mezuna kalma gerçeği ve birçok şey zaten bana şu anlık yetiyordu. Teyzem beni görünce “Utanma, utanma. Açılacaksın biliyoruz, niye kapüşon takıyorsun ki” dedi, şakaya vurarak… Annem de gün içerisinde bana soğuk davrandı, arkadaşımla dışarı çıktık ama aklım hep evdeydi. Daha düne kadar “Saçını da boyatırız” diyen annem bir anda soğuklaşmıştı.
Açılacağımı biliyorlardı; ben yapana kadar ciddiyetimi mi kavrayamamıştılar; bilmiyorum. Saat geç olmuştu, annemi aradım beni alması için, soğuk bir şekilde “Babanı ara, o gelsin, yorgunum” dedi. O an arkadaşımın yanında hüngür hüngür ağlamak istedim. Yeni sınavdan çıkmıştım, zaten moralim çok bozuk, üstüne bir de sürekli “Bu sene de aynısı olur” diyor. Yeni açıldım ve onlardan birazcık destek görmek istedim ama onu bile bana çok gördüler. Tam tersi eleştirdikçe eleştirdiler. Bazen her şey o kadar çok zoruma gidiyor ki…
Anneme karşı elimden geldiğince hep iyi olmaya çalışıyorum ama ona bir kere zıt düşersem normalde olduğunun tam tersi bir insan oluyor. Ben de insanım, kendi fikirleri olan bir insan. Her şeyim annemin istediği gibi olamaz, öyle olursa o zaman “ben” diye bir şey olur mu? Mesela anneme açılacağım gün “Namaza başlayacağım” demiştim, içten içe suçlu hissetmiyor da değildim ve eğer açılmak günahsa Allah beni namaz kıldığım için affetsin istedim. Annemin dediği ise “Açıldın artık, din adına neyin kaldı? Bir gün kılar, ikinci gün kılmazsın” oldu. Tüm isteğimi yerle bir etti. Dediğim gibi, ben iyi bir şey yapsam da yapmasam da hep eleştiriliyorum.
Annem sürekli “Babanın namusunu kirletme” gibi şeyler söylüyor, ya alttan alttan ya da direkt. Sürekli bu tarz konuşmalarından mı olsa gerek, bilmiyorum; hiç sevgilim olmadı ve olmaz da. Erkekler bana artık her şeyi yapabilecek birer canavar gibi geliyor ve bunu atlatabileceğimi de sanmıyorum.
Sanırım çok konuştum ama içimdekileri dökmeye o kadar çok ihtiyacım vardı ki… Kendime bir söz vermiştim; açıldığım ilk gün buraya başarı hikayemi yazacağım diye. Buradaki arkadaşlara da moral, motivasyon olsun istedim. Bu ne kadar başarı hikayesi, bilmiyorum ama “Açıldığın için pişman mısın?” diye sorarsanız, asla! Belki daha çok eleştirileceğim, daha çok üzüleceğim ama kendim olacağım. Lütfen korkmayın; açılana kadar eleştirecekler, açıldıktan sonra da eleştirecekler. Aslında hiç açılmasanız da eleştirileceksiniz. Bari bırakalım da bizi biz olduğumuz için eleştirsinler. Tek dileğim hepinizin bir gün başarması…
Sizi seviyorum.
(Görsel: Alisa Yufa)
““Babanın namusunu kirletme!”” için 3 yanıt
sahip olduğun hassas ve duyarlı tarafını lütfen sadece aynı hassasiyeti sana gösteren ve hak eden insanlar için kullan. herkese bedavadan yumuşak davranmak, anne baban da olsa hak etmedikleri sürece, kendine yaptığın büyük bir haksızlık. benzer karaktere sahip ve geçtiğin yollardan geçmiş biri olarak söylüyorum bunu, emin ol kedini üzerek hiç kimseye bir şey ispat etmek zorunda değilsin ve de yaranamazsın. seni sevdiğini iddia eden insanlar olduğun gibi sevmiyorlarsa (buna anne baban da dahil), o gerçek sevgi değildir, koşulludur, ve de uğruna savaşmaya değecek bir şey değildir. koşulsuz ve gerçek sevgiyi tattıktan sonra demek istediklerimi daha iyi idrak edeceksin. nasıl ki kimse hayatını senin fikirlerine göre şekillendirmiyor, sen de kendini kimsenin uygun gördüğü kalıplara uydurmak zorunda değilsin. başkalarını memnun etmeye çalışarak yaşarsan asla kendin olamazsın ve de gerçek mutluluk hissini yaşayamazsın. kimse için doğrularından ödün verme çünkü hayatta yolunu bulman için bir tek doğrularına ihtiyacın var, başka kimseye ve hiç bir şeye değil. mezuna kalmaya karar verirsen eğer, lütfen herkesi dışarıda bırakarak sadece ve sadece hedefine odaklan. eğer işe yarayacaksa; sana yüksek puanları ve tıp fakültesini layık görmeyenlerin, seneye sonuçlar açıklandığında eğer kazanırsan yüzlerinin alacağı şekli düşün. kendi kaderini yalnızca sen tayin edebilirsin. bahanelerin arkasına sığınma. eğer seneye, önünde bomboş koskocaman bir yıl varken istediğin puanı alamamış ve bulunduğun yerden ileri gidememiş olursan, istediğin kadar suçu başkalarına yıkmaya çalış, bunun tek sorumlusu sen olacaksın. bahaneler üretmek zayıf karakterli insanların işidir ve yazdıklarından anladığım kadarıyla sen onlardan biri değilsin. yalnızca öyle gözükerek korktuğun kötü olasılıkların, başarısızlık ihtimalinin getireceği pişmanlığın sorumluluğunu almaktan kaçmaya çalışıyorsun. ama başarısızlık ihtimalinin sorumluluğunu şimdiden alırsan, başarıyı da hak edip yüklenecek kadar cesursun demektir. önünde kendinden başka hiçbir engelin olmadığını fark etmen dileğim ve hayallerinin gerçek olması temennim ile.
Merhaba benimle iletişime geçersen çok mutlu olurum benim de sana sormak istediğim bir şeyler var fyznr_ylmz teşekkürler
Sanırım o pazartesi günü ben ve sen dışında başkaları da halletti bu örtü mevzusunu, uğurlu pazartesiymiş 🙂 Mezuna kaldıysan eğer lütfen herkese kulaklarını kapa. Bir de ne kadar çirkef olursan o kadar az konuşuyor insanlar, dik dur lütfen. Şans seninle olsunn?