Merhaba. Birkaç hafta önce bu siteye yazı yazacakken “Başardıktan sonra yazarım” diye düşünerek kendimce az bir süre sonrasına ertelemiştim bu yazıyı. Başaramadım ama bu sonuçta benim ilk deneyişimdi ve özgürlük emek ister, öyle değil mi? O kadar da kolay değil. Ben vazgeçmiyorum, sen de vazgeçmiyorsun çünkü dönüp geçmişime bakınca; kendimden nefret ettiğim, her şeyi içimde yaşadığım, sustuğum, gram zevk almadığım bir hayat görmek istemiyorum.
Hayatımın en büyük hatasını daha 10 yaşındayken yaptım ve kapandım. Ailem küçük olduğum için başta istemese de biraz daha ısrar etmem kabul etmelerine hemen yardımcı oldu. Ortaokul sürecim boyunca izole ve dindar bir ortamda yetiştiğim için açılmayı aklımdan geçirmeyi bırakın, okulu bırakıp medreseye gitmek isteyecek kadar bağlıydım bu dine ama yapmadım tabii böyle bir hatayı.
Sonra liseye geçtim ve gerçek dünyayla karşılaştım. Onlarca kitap okudum, okudukça daha da sorguladım çünkü dünya düşündüğümden fazlasıydı ve farklıydı. Dini sorgulayışımın ilk nedeni, dinde kadının yeriydi çünkü dindeki kadının yeri benim hayat görüşümdeki kadının yerinden farklıydı. Kuran’ı Türkçe okuyup “modern/Kurancı İslam” denilen “Siz Kuran’ı yanlış anlıyorsunuz ya hu! Sadece Kuran’a inanın” dediğim bir geçiş evresine girdim. Zamanla Kuran’ın, dinin ve Müslüman ahlakının yanlışlığı o kadar battı ki gözüme…
Kendimi neredeyse tamamen buna adadım ve bu adayışım; istediğim üniversiteyi kazanamama sebep oldu çünkü doğru tanrıyı bulmak, benim için her şeyden daha önemliydi. En sonunda bana değer vermeyen, beni mal gibi gören, karşı cinsle aynı haklara sahip olamadığım bu dinimi terk ettim. Etrafımdaki herkes bunun farkında ama kimse direkt soramadı bugüne kadar. Benimsemediğim bir dinin sembolünü taşıyarak ve karşı geldiğim şeyi – yani beni kontrolü altına almak için uğraşan erkek zihniyetini – hoş gören, boyun eğmemi isteyen dini temsil etmek benim için o kadar mide bulandırıcı bir hal aldı ki…
Başımı örtmemek için evden çok uzun bir süre çıkmadım. Birkaç hafta önce dayanamadım ve aileme artık başımı örtmek istemediğimi söyledim. Şok oldular çünkü ne kadar dini sorguladığımı bilseler de bunun konusunu pek açmamış ve her zaman tesettürüme dikkat etmiş biriydim. Babamın ilk cümlesi “Neden İslam’a karşı bu kadar soğuksun” oldu. Çünkü babam da dahil olmak üzere onlar da en az benim kadar olayın görünüşle ilgili değil, kafamın içiyle alakalı olduğunun farkındalardı. 1 saate yakın ağladım. Babam benimle konuştu, dini terk ettiğimi söyleyemeyecek kadar korkak olduğum için “Kendimi sevmiyorum, olduğum kişiden nefret ediyorum” gibi nedenlerin arkasına sığındım. Tatmin olmadılar ve “Bunu ara ara istişare ederiz” diyerek geçiştirdiler olayı.
Benim için bu iş burada bitmedi. Böyle yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim ve ben ölmek istemiyorum. Sonuçları ne olursa olsun başaracağım. Kendim olacağım ve İslam’ın bana bağladığı bütün zincirleri kırıp dökeceğim. Kıramayan her kız kardeşime de yardım edeceğim çünkü hiçbirimiz yalnız yürümemeli. Yürümeyecek.
(Görsel: Ulla Thynell)
“Doğru tanrıyı bulmak, benim için her şeyden daha önemliydi.” için 3 yanıt
Bende senin gibi düşünüyorum instagram hesabım Ummu3037 yazarsan sevinirim yazının başlığını da tanımam için belirt lütfen
yazını okurken bunu ben mi yazdım dedim bir an. umarım ikimiz ve bizim gibi isteği olan bütün kadınlar bir gün isteklerine kavuşurlar ve umarım bu çok yakın bir zamanda olur.
peki kardeşim şimdi doğru tanrıyı buldunmu…