“Keşke doğduğunda ölseydin” diyor her gün. Ah anne, keşke ölseydim.

Herkese iyi geceler dilerim. Nereden başlasam bilemedim. Biz 3 kardeşiz, tek kız benim. Annem, ilkokul öğretmeniydi. 28 Şubat sürecinde kapalı olduğu için okuldan atılmış ve hiç tanımadığı, sevmediği biriyle evlenmek zorunda kalmış. Annem çok çekmiş bu hayattan. Şimdi de hiçbir şeye tahammülü olmayan sinir hastası birine dönüştü. Babamın da şekeri ve tansiyonu var. O da dayakla büyümüş, haliyle bizi de öyle büyüttü. Bizim evde bağırış, çağırış, kavga, gürültü hep vardır. Bir kere mutlu oturamayız masaya. Bir kere huzurlu yemek yiyemeyiz. Kursağımızda kalır yediklerimiz. Annem ve babam çok muhafazakar ve baskıcıdırlar. Annem bir tarikata bağlı; hocalık yapıyor. Küçükken bize ninniler yerine dualar, sureler okurdu. 3 yaşındayken Ayet-el Kürsi’yi ezbere bilirdim. Şimdi bu hale geldik işte. Abim dinsizin teki oldu, yapmadığı halt kalmadı, Allah’a sövüp duruyor. Çok zor bir çocukluk geçirdi o da. Bu hale gelmesi çok normal. Bize haftalık 20 TL harçlık veriyorlar. Okul çıkışı dershaneye giden abime de 20 TL. “Neyinize yetmiyor” diyorlar. Abim de hırsızlık yapıyor. Bazen kredi kartıyla sucuk falan alır, biz de onları iade edip parayı geri alırdık. Haftalık verdikleri parayı da biriktirir, kitaplar alırdık. Beni dışarı çağıracak arkadaşım yok, abimin de arkadaşlarıyla gezecek parası yok. Fakir de değiliz aslında, babamın maaşı aylık 8k. Burs da alamıyoruz o yüzden. Abim 19 yaşında ama arkadaşlarıyla dışarı çıktığında saat 7 olmadan evde olmak zorunda. Bir ara annem, abimin erkek arkadaşıyla kötü şeyler yaptığını bile söylemişti. Yani erkeklerle bir de, kız falan düşünmüyor bile. Neye dayanarak peki? Sırf telefonu açmadığı için.

Ben 6. sınıfta kapandım. İmam Hatip’e gittiğim için okulda kapalıydım zaten. Annem çok ısrar ediyordu, ben de; “Tamam.” dedim. Zorla değildi, kendi isteğimle kapanmıştım. Bu seneye kadar açılmayı hiç düşünmemiştim. Ortaokul yıllarım kötü geçti, kötü arkadaşlar edinmiştim, çok mutsuzdum. 8. sınıfa geçince sadece derse odaklandım. Annem beni 4 senelik yatılı Kuran kursuna göndereceğini söylüyordu. Neyse ki puanım çok iyiydi, iyi bir Anadolu Lisesi kazandım. Annemler İmam Hatip olması için ısrar ettiler ama onlar da İmam Hatip’in, düşündükleri gibi bir yer olmadığını biliyorlardı.

O senenin yaz tatilinde, annem ve babam her sene olduğu gibi boşanma kararı aldılar. Tatil sonunda onları barıştırdım ve o lanet eve geri döndük. Okulun açılmasına 1 hafta vardı. Okul kıyafetlerimizi almaya gidiyorduk, annem birden, bana etek alınacağını söyledi. Ben şok oldum, delirdim hatta. Okulda etek yasaktı. Ne yapsam, ne söylesem umursamadılar. Simsiyah bir namaz eteği aldılar. Okula onunla gidecektim. Annemin düşündüğü şey daracık bir pantolonla gideceğimdi sanırım ama hayır, okulun tuniği de varmış ve benim alacağım pantolon da asla dar olamazdı. Zaten bugüne kadar hiç düğmeli pantolonum olmamıştı. Bunları anneme söyledim ama yok hayır, onun dediği olacaktı. Okula sivil gittim, ilk günlerde arkadaş edinmeye çalıştım ama kızlar Wattpad hikayelerinden falan bahsediyorlardı, ilgimi çekmemişti. Keşke yanlarına gitseydim. Bir hafta sonra annem “O etekle gideceksin.” dedi; “Olmaz.” dedim, ağladım. “O zaman okula falan gitmiyorsun.” diye bağırdı babam. Ağlaya ağlaya şalımı bağladım, eteğimi giydim, servisi bekledim. Berbat bir gündü, herkes bana bakıp gülüyordu; “Tipini sikeyim.” diyorlardı, ben tüm bunların hepsini duyuyordum. Gerçekten ben de yolda kendimi görsem ben de gülerdim, ne diyeyim. Liseyi hiç böyle beklememiştim. O gün oturdum, kimse beni görmesin diye kalkmadım. Sonraki gün de sadece oturdum. Her gün oturdum. Derslerde uyudum. Hiç kimse; “Bu kızın derdi nedir, niye konuşmuyor?” deyip yanıma gelmedi. En sonunda ben gittim yanlarına, kalkıp uzaklaştılar. Kantinde yanlarına oturuyordum. Çekip gidiyorlardı. Tek başıma öylece kalıyordum. Yanımda oturan kız da benim iyiliğimi istemiyordu. Rezil olmamı istiyordu. Bana sınavda çıkacak konuları yanlış söylemişti, ders notlarını vermiyordu. Öyle bir insandı işte. En nefret ettiğim ders beden olmuştu. Beden dersinde hoca herkesi boş bırakıyordu. Ben tek başımaydım. Tek başıma öylece oturuyordum. Sonra mescide çıkmaya başladım. Yanıma bir kitap alıp okuyordum orada. Tüm bunlar beni çok etkilemişti. Hiç kimseyle konuşmadığım, gün boyunca tek kelime etmediğim zamanlar olmuştu. Varlığım ve yokluğum belli değildi. Ölü gibiydim. Derslerime de çalışamıyordum. Ailemin zaten hiçbir zaman umurunda olmadım. Onlar benimle hiç ilgilenmedi.

Abim çok hiperaktif birisidir. Genellikle başına iş açar, annemler onunla veya küçük kardeşimle ilgilenir. Ben böyle büyüdüm işte; sevgisiz, ilgisiz, o yüzden çok utangaç, çekingen, nerede ne yapacağını bilmeyen içine kapanık biri. Yine bu kadar kötü değildim ama bu etek benim hayatımı altüst etti. 15 yaşındaki her kız beğenilmek ister, görünüşüyle dalga geçilmesini değil. Geceleyin hiçbir şey yapmazdım. 3’e 4’e kadar tavanı izlerdim, bir türlü uyuyamazdım.

2. dönemde okulların Korona nedeniyle kapanmasına yakın, babam abime pantolon alacaktı. Babamla da tartışmıştık, beni çok kırmıştı. Gönlümü almak için olsa gerek birden “N** sen de gel.” dedi. Çok şaşırdım. Giyindim hemen ve 2 tane pantolon aldık. İlk defa pantolonum oluyordu. Aldığım pantolon boldu. Bir tanesini normal almıştım. Sonraki günlerde de okulların kapandığı söylendi. Okula pantolonla gittim ama hiçbir şey değişmedi, yine ezik bir insandım ben. Yine kimse beni yanında istemiyordu ve yine çirkindim. 2 senedir aklımda tek bir düşünce var. Maalesef yapabilsem ama olmuyor işte.

Bir silah bulsam, yemin ediyorum bir saniye bile beklemem. Sanırım bizim evdeki kimse beklemez. Biz yaşamıyoruz, sadece hayatta kalıyoruz. Yaşayanları izliyoruz. Sevgisiz bir insan yaşayamaz zaten. Bir insanın annesi bile artık ölmesini istiyorsa, nasıl yaşanabilir ki? Ben de anlayamadım bir türlü. Annem beni neden sevmedi, ben ona ne yaptım? “Keşke doğduğunda ölseydin” diyor her gün. Ah anne, keşke ölseydim.

Ailemin durumunu düşünüyorum; abimin, kardeşimin, benim… Herkes çocuk yapmamalı. Gerçekten bunun da bir ehliyeti olmalı. Bizim suçumuz neydi? Geldiğimiz hale bak. Annem de deli babam da. İkisi de kavgadan besleniyorlar. Durduk yere bağırıyorlar. Tüm bunların ergenliğimle hiçbir alakası yok. Bunlar hep olan şeylerdi zaten. Doğduğumdan beri gün yüzü göremedim.

Son birkaç aydır açılmak istiyorum. Pek bir şey umurumda değil, zaten daha kötü ne olabilir ki, diyorum kendime. Abime açılmak istediğimi söyledim, o zaten açılmam için ısrar ediyordu. Ama hemen gidip anneme söylemiş, annem de babama. Yerleri siliyordum, babam birden bağırmaya başladı, kızdı; “Ver telefonunu!” dedi. Her zaman telefonumu alıyor. Artık ne düşünüyor bilemem ama konuştuğum tek bir insan bile yok, beni merak edecek tek bir kişi yok. Sadece telefonla müzik dinliyorum. Her zaman müzik dinliyorum, kulaklığım hep yanımda. Her neyse, abim beni savunuyordu, ben başka odadaydım. Herkes benim adıma konuşuyordu, yanlarına gitmedim, bir şey demedim. Ama ben artık gerçekten açılmak istiyordum. Eğer açılırsam açık giyinmezdim. Etek giyerdim yine, sadece saçlarımı açmak istiyorum, rüzgarda savrulan saçlarımı hissetmek istiyorum. Babam; “Allah’ın emri” diyor, kapanmak zorundaymışım. Hala yüz yüze oturup da konuşmadık. Nasıl konuşacağımı bilmiyorum. Tüm bunları hala kimseye anlatmadım. Anlatacak, yardım isteyecek kimsem kalmadı.

Annem şu an bana eskisinden çok çok daha kötü davranıyor. Sokaktaki hayvana bile böyle muamele gösterilmez. Sanki ben bu evde hizmetçiymişim gibi, nasıl desem, bana gerçekten çok acımasızca şeyler söylüyor ve nedensizce. Babam araya giriyor; “Önceden anneni kızdırmışsındır, o da biriktirmiş patlamıştır.” diyor. Ben anneme hep iyi davrandım. Abimin ona, orspu, dediği bile olmuştu ama o oğlunu her şeyden çok sever, kızından da oldu olası nefret eder. Bir kere bana, canım kızım, demedi; bir kere bana sımsıkı sarılmadı, beni öpmedi. Benim ne ailem var, ne param var, ne evim var, ne de arkadaşım. Benim sadece müziklerim ve düşüncelerim var. Artık daha kötüsü olamaz diye düşünüyorum. Haftaya sınavlar başlıyor, okula açık gitmek istiyorum. Nasıl olacak hiç bilmiyorum ama daha fazla susamam.

(Görsel: Helene Schjerfbeck)

““Keşke doğduğunda ölseydin” diyor her gün. Ah anne, keşke ölseydim.” için 7 yanıt

  1. Canım benim yalnız değilsin. Tüm mektubunu içtenlikle okudum. En azından abin sana destek oluyor. Birbirinize yardımcı olabilirsiniz. Sana kocaman sarılıyorum. Güzellikler senin olsun

  2. abinle yakınlaşmanın iyi olacağını düşünüyorum. senin arkanda durur. ikiniz birbirinize çok iyi destek olabilirsiniz. sana zarar verecek kadar delirmemişlerse açıl gitsin. böyle insanlara iyi olmana gerek falan yok. böyle ailelere karşı çıkmak gerek. kendini düşün, çünkü onlar öyle yapıyor. müzik böyle zamanlarda yanında olan tek şeydir, seni anlıyorum. ancak benim gibi dsbm dinliyorsaniz pek de yardımcı olmuyor, neyse. gelecekte mutlu olmanı diliyorum.

  3. abin var sana destek olan bir abi olacağını düşünüyorum annen ve baban hakkındaki düşüncelerin bu kadar netken müziklere sığınmaya devam et arkadaşların olacak istediklerini yapacaksın sadece kendini ifade et sen suçlu değilsin sen bunları hak etmiyorsun sen böyle iğrenç bir hayatı yaşamayı seçmedin aileni seçemediğin gibi lütfen derslerine odaklan ve o evden kurtul güzellik korkuyorsundur muhtemelen bende korkuyorum bugün kendime bir şey yapmaktan ama emin ol olduğun yerde durmaya devam edersen kimse sana yardım etmeyecek sen kendine yardım et

  4. Sana yardım etmek istiyorum o instagram hesabı aç eğer yoksa ve bana yaz instagram hesabım Ummu3037

  5. Canım benimmm ben senin arkadaşın olurum valla olurum sana diyecek çoook şeyim var @duyhununhayalii instagram hesabımda dm den bekliyorum konuşalım canım❤️??

  6. Bu platformu 3 yıldır takip ediyorum yüzlerce hikaye okudum ama seninki içime en çok dokunan hikayelerden biri oldu…
    [email protected] bana mail atabilirsin sosyal medya kullanmıyorum malum sınava hazırlanıyorum… İleride psikiyatrist olmak istiyorum ve şuan ki durumunu çok iyi anlıyorum ruh halinle ilgili detaylı konuşabiliriz.. Bu arada ben 8 yıllık kapalılığını bitiren biriyim sana bu konuda da destek olmak ve tüyolar vermek isterim… Eğer yazarsan çok mutlu olurum yazmazsan diye de şunu eklemek istiyorum en azından buradan oku; Sen çirkin değilsin aslında kimse çirkin değil güzellik algıları sadece insanların oluşturduğu bir kavram ama eğer kendini çirkin hissediyorsan her gün aynanın karşısına geç saçlarını yap ve kendinin ne kadar güzel olduğunu söyle ve şunu da ekle bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa başka bir gün ben bu güzel kız olacağım ve kimse beni engelleyemiyecek de … Okulundaki o iki üç pisliği de umursama diyecem ama bu da imkansız sana tavsiyem şu ki aileni en kısa sürede bu okulda yapamıyacağına dair ikna etmen tabi öncelikle abinle konuşarak. abini şuanda hayallerin için altın bir anahtar olarak görüyorum abine herşeyi anlat ama yüz yüze değil çünkü biliyorum bunu yaparsan anlatamazsın o yüzden abin bir gün dışardayken ona uzunca bir mesaj at ve naklini al. Eminim ki yeni okulunda bu kadar embesili yan yana bulmazsın. Ve müzik dinlediğini yazmışsın bende çok severim müziği https://youtu.be/fY1o9TRo9As her üzüldüğümde veya ağladığımda bu şarkıyı dinlerim çünkü onda kendimi görürüm sende de kendimi gördüğüm için bu şarkıyı sana armağan ediyorum. Türkçesiyle beraber dinle diye bu linki bırakıyorum… Seni kalbinden öpüyorum… Umarım yüzün senin güzelliğini görebilen insanlarla beraber güler güzel kız.. Kendine “iyi” bak çünkü sen çok değerlisin….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir