Merhaba. Yazmak istediğim yazı, sayfanızın konusunun biraz dışında kalıyor. Ama yine de içimi dökmek istiyorum. Umarım biraz olsun etkisi olur canilerin ve cahillerin üzerinde.
Bugün (22 Temmuz) Pınar Gültekin’in öldürüldüğü gün. İçim çok yanıyor. Bağıra bağıra ağlamak istiyorum. Tüm dünyaya acımı haykırmak istiyorum. “Bu son olsun” diyorum, iki saat sonra başka bir kötü haber geliyor. Katlediyorlar bizi, her geçen gün azalıyoruz, her gün biraz daha artıyor korkumuz. Biz kadınlar bu coğrafyada, artık yaşayamıyoruz. Lütfen, sesimizi artık duyun. Her gün bir kadın cinayeti, her gün bir acı. Siz bir kadın öldürüldüğü zaman sadece o ölüyor sanıyorsunuz değil mi? Anlatayım bir kadın öldürüldüğü zaman, o mezara kaç kişinin daha girdiğini…
Benim yakın bir akrabam öldürüldü. 38 bıçak yarası… Bedeni, paramparça… Sadece akrabam değildi. Ablam gibiydi, zor zamanımda elimi tutandı, en güzel anılarımın ortağıydı. Hayat doluydu. Hele bir görseniz, o gülüşü insanın canına can katardı. Anlayamıyorum, hâlâ inanamıyorum. Benim ablama nasıl kıydı? Hiç mi acımadı canı? Hiç mi sızlamadı vicdanı?
Bugün bir yıldan beri ilk defa cesaretimi topladım ve mezarına gittim. Oturdum yanına. O anı tarif edemem. O anı anlayamazsınız. Mezarına kapanıp, bağıra bağıra ağlamak istedim. İçimdeki bütün acıları haykırmak istedim. Yapamadım. Ağlamamak için etlerimi sıktım. Kendimi zor tuttum. Her şeyi anlatmak istedim ona. O yokken, nasıl acı çektiğimi anlatmak istedim. Ağzımdan çıkan tek cümle “Senin burada ne işin var abla?” oldu. Sadece bu kadar konuşabildim. Gözümden yaş değil, ateş parçası aktı sanki. Sadece, bir dakika kalabildim orada. Bir dakika dayanabildim. O bir dakika, bana bir ömür gibi geldi. Ömrümün en kötü bir dakikası…
O mezara sadece ablam girmedi. Annesine doyamamış küçücük bir yavrunun; çocukluğu, hayalleri, güzel gülüşleri girdi. O mezara ablamla beraber, annesinin canı girdi. O mezara ablamla beraber, kardeşlerinin mutluluğu girdi. O mezara ablamla beraber, benim umutlarım girdi. O mezara ablamla beraber, tüm insanlık girdi. Bir kadın öldürüldüğünde sadece bir kadın öldürülmüyor. Anladınız mı şimdi?
İnsanlığın utancıdır bu. Hepinizin içi yansın. Hepiniz duyun beni. Hepiniz okuyun bu satırları. Hepiniz dinleyin, toprağın ve gökyüzünün isyanını. Utanın! Öldürülen her kadın, her çocuk, her hayvan, her suçsuz insan; bu coğrafyanın kara lekesidir.
Unutmayın, bir kadın öldürüldüğü zaman insanlık da o mezara giriyor. İnsanlığınızdan utanın! Duyun artık sesimizi ne olur duyun. Katlediliyoruz, canımız cayır cayır yanıyor, ne olur susmayın.
Haykırın artık, ölüyoruz!
(Görsel: Nicolas de Crecy)