Merhaba. Öncelikle okuduğum diğer mektupların ne kadar ‘ben’ olduğunu söylemek isterim. Daha doğrusu ‘eski ben’. 24 yaşında genç bir kadınım. Henüz 15 iken kapanma kararı almıştım. Muhafazakar bir ailede büyümüş, çocukluğundan ergenliğine kadar hayatının her anında ve döneminde din olgusunun her çeşit baskısına maruz kalmış diğer kız kardeşlerim gibi ben de kapandım.
Oldukça dindar bir babam ve onun kadar olmasa bile dindar ve örtülü bir annem var. Dolayısıyla çevremiz aynı yaşam biçimine sahip insanlardan oluşuyordu. Benim motivasyonum diğer kapanan kız arkadaşlarımın ve babamın, beni kapandığım takdirde daha çok seveceği düşüncesi idi. Keza öyle oldu. Mütemadiyen okul başarımı ve yaşantımı eleştiren, beni yoldan çıkmış zanneden babam, kapandığımda etrafımda dönüp durdu. Maddi manevi tüm imkanlarını seferber etti adeta. Annem beklediğimin aksine hiç hoşnut değildi. Erken olduğunu ve karakterime uymadığını söylerdi hep. Ben bunları söylediği için çok kızardım.
İçten içe haklı olduğunu bilirdim. Lise yıllarımı kapalı yaşadım. İlk başlarda insanların takdiri, övgüleri, şaşkınlığı gurur yaşatsa bile bir süre sonra elbette ki alışılmış ve normal bir durum haline geldiği için herkes yaşamına döndü. Babam dahil. Yaşımın gerektirdiği şekilde davranan ben ise sorgulamaya, araştırmaya başladım. Bu sorgulama anına dek aile ne düşünüyorsa o vardı zihnimde. Bu süreç o kadar garip ve hızlı ilerledi ki sonunda ben ağır bir depresyon yaşamaya başladım. İnancın merkezi olan Arabistan’a gittim. Orada 15 gün Umre yapacağım diyerek gitmiştim ama çoğunlukla etrafımı izledim. Gözlem yaptım. Döndüğümde ise depresyonum daha da derinleşmiş ve içinden çıkılması çok zor hale gelmişti. Lise 4. sınıfta terapi ve ilaç almaya başladım. Zihin bulanıklığı ile sınava hazırlanırken maalesef hedeflerimi tutturamadım ve tercih döneminde yine son söz babamındı. Onun istediği bölüme gittim. Ama artık son noktaya gelmiştim. Tercih döneminde açılma kararımı aileme söyledim.
Babam pek oralı olmadı, “hasta” olduğumu düşündüğü için böyle konuştuğumu düşünüyordu. Annem kararımı destekledi. Bu bana biraz güç vermiş olsa bile babamın sessizliği, uzun zaman boyunca bu konuda kendimle boğuşmuşken bana fazla zor geldi. Ruhsal durumum gittikçe kötüleşti, yabancılaştım. Çevremden, ailemden, kendimden ve geriye kalan her şeyden nefret ettim. Aynaya küstüm. Yansımama bile bakmak gelmedi içimden. Bir gün dışarı çıkarken her zamanki gibi giyindim. Fakat bu defa örtüyü takmadan çıktım dışarı. Karşılaştığım herkes dik dik bakıyor gibi geliyordu. Ama hissettiğim ferahlığı, rahatlığı ifade edebilecek kelimeleri bulamıyorum hala. Arkadaşlarım destekledi. Akrabalarım destekledi. Annem sessizce destekledi.
Babam ise beni bir kayıp olarak gördü. Tüm dünya karşı olsa bir tek o desteklese tercihimdi açıkçası, o denli yaraladı beni tavırları. Artık beni büsbütün ahlaksız bir kız zannetmesi komik de geliyordu açıkçası. Algılayamıyordum.
Örtü taktığım dönem de dahil olmak üzere hiçbir zaman insanın kabuğu/ambalajı ahlakını yansıtmıyor. Hiç öyle düşüncelerde olmadım. Gidip saçlarımı kısacık kestim açıldıktan sonra. Saçımın görünmesinin haram olduğunu duymaktan bıktığım için yapmıştım bunu. Uzun süre öyle kaldı saçlarım. Şimdi aradan yıllar geçmiş, ben o dönemki karakterimi, düşüncelerimi bile unutmuşum belki de. Bildiğim şey şu ki toplumun, ailenin direkt söylemese bile yetiştirirken söylediği en ufak söz, bakış, ima; insana kendisine çok yabancı kararlar aldırabiliyor. Ben yaptım, başardım. Hatta o dönemki görüntüm unutuldu gitti bile. Ama benim için değişen çok şey var. Artık aynaya bakmayı seviyorum. Dışarıda yürürken, spor yaparken, bağırarak şarkı söylerken, makyaj yaparken, fotoğraf çekilirken kötü ve garip hissetmiyorum. Geriye bir tek o döneme ait anılarımla barışmak kaldı.
Hem bu kararı alma cesaretini arayanlara hem de kendime söylüyorum: “Yalnız yürüme, ben varım.”
(Görsel: Pamela Phatsimo Sunstrum)
“Yalnız yürüme, ben varım.” için 2 yanıt
Sizi cesaretinizden ve diğer kız kardeşlerinize yol göstericiliğinizden dolayı tebrik ederim. Sizin başarı öykünüz çok ilham verici.
Yazdığını her cümle beni gerçekten çok etkiledi. Özellikle;Artık aynaya bakmayı seviyorum. Dışarıda yürürken, spor yaparken, bağırarak şarkı söylerken, makyaj yaparken, fotoğraf çekilirken kötü ve garip hissetmiyorum. Geriye bir tek o döneme ait anılarımla barışmak kaldı. Umarım herkes bir gün bizim gibi başarır..