Hayatım boyunca kısıtlandım; babam tarafından, babamın ailesi tarafından… Çocukluğumdandır istediğim hiçbir şeyi giyemedim, istediğim şekilde konuşamadım, gerçek fikirlerimi paylaşamadım. Çünkü ne zaman ağzımı açsam, babam tarafından susturuldum. Konuşma tarzıma, oturuşuma, yürüyüşüme, gülüşüme kadar; her şeyime karışıldı. Asla sevildiğimi hissetmedim.
Babamın babası imam. Babam da çoğunlukla ondan etkilenip bana baskı yaptı. 5 kız kardeşiz, ben en büyükleriyim. Doğuda yaşıyorum ve doğuda yaşayanlar, ailede erkek kardeş olmamasının ne demek olduğunu bilir. Mal, varlık konusunda sıkıntımız yok fakat baba sevgisini hiçbir zaman tadamadım. Kuzenlerim tarafından hor görüldüm. Mezuniyetime katılamadım, düğünlerde hiçbir zaman istediğimi giyemedim. Bu yaşıma kadar hep babamın istediğini yaptım, yaşadım. Anne tarafındaki kuzenlerim askılı elbiseler giyip istedikleri yere giderek eğlenebilirken, ben evimde ağladım her gece. Onların fotoğraflarına bakmakla yetindim. Onlar beni hor gördüler, pek sevmediler.
Babam hayatımı kendi istediği gibi yöneten baskıcı yobaz bir insan. Onun hakkında böyle düşündüğümü bilse, beni evden atar muhtemelen. 6 yaşında, onun isteğiyle Kuran kursuna gönderildim; zorla kuran okuttu bana. “Her gün açıp okuyacaksın” dedi. Her gün sordu “Okudun mu” diye. Ama hiçbir gün sormadı, “Kızım, nasılsın, mutlu musun?” “O pantolon çok dar” dedi, “Maşallah kızıma, büyümüş de genç kız olmuş” demedi. Beni sürekli arkadaşlarının çocuklarıyla kıyasladı durdu. Arkadaşlarının çocukları; istediğini giyen, istediği gibi yaşayan, özgür, iradeli bireylerdi. Onların başarısıyla; yobaz bir baba tarafından büyütülmüş, fikirleri dinlenmemiş ve hiçbir zaman sevilmemiş olan beni kıyasladı.
8 yaşında iken “Büyüdüğümde kapanmak istemiyorum” dediğim için beni evden kovmakla tehdit etti. “Eğer kolsuz üst giyersen hakkımı helal etmem” dedi. Parası olmasına rağmen, asla, kişisel ihtiyaçlarımız için para vermedi. Mutlu olup bir şey almamız onun için fuzuliydi. Hep yobaz ailesinin etkisinde kalarak beni de yobazlaştırmaya çalıştı. Dünya klasiklerini okumak istedim, “Dini kitap okuyacaksın” dedi. Soğuk kahve içtiğim bardağa “Günah” dedi. Bir enstrümanım olsun, gitar çalayım isterdim, televizyonda görünce “Günah” deyip kapatırdı. 7 yaşında bir çocukken, sitede, erkekli kızlı karışık oyun oynadığımız için herkesin içinde rencide etti beni. Yaz aylarında upuzun hırka giydirdi. Arkadaşlarım sorardı hep “Neden hırka giyiyorsun, sıcak değil mi?” Ben hep buruk bir gülümsemeyle karşılık verirdim. Arkadaşlarımla dışarı çıkamadım, onlar gibi eğlenemedim gezemedim. Bu yüzden, olan arkadaşlarımı da zamanla kaybettim. Sürekli okul değiştirdim babam yüzünden. Hiçbir yere bağlanmamamı istiyordu, kalıcı arkadaşlıklar kuramamamı…
Arkadaşlık çok boştu onun için; sahteydi, gereksizdi. Kendisinin bir arkadaşı yoktu çünkü. İçinde hep erkek evlat özlemi vardı. Onun yüzünden her gece ağlayan, hayata küskün, kırgın bir kıza dönüştüm. Çevremdekiler ezmeye çalıştı beni. İnsanların yanında mutlu numarası yapardım, sanki hayatım yolundaymış gibi. Yaşadığım hayatı, ben tercih etmişim gibi. Ama artık yapamıyorum. Onlar gibi olamadım ve hiçbir zaman olamayacağım. Onlara özenerek bakan, kendini her zaman ezik hisseden, kırgın, hevesini yaşayamamış, kuzenleri ve arkadaşları tarafından umursanmamış ve asla gerçek sevgi görememiş yobaz bir aile kızı olarak kalacağım. Çünkü fikirlerimi açıkladığım, isteklerimi yaptığım anda; evimden kovulurum ve baba bedduası alırım. Çünkü ben bir birey değilim. Çünkü ben yobaz babamın isteklerini yerine getiren bir köleyim. Çünkü benim bir iradem yok, benim duygularım yok, düşüncelerim yok. Çünkü ben kendim olamadım, çünkü kendim olmama izin verilmedi.
(Görsel: Pablo Picasso)