Ankara’daydık. Ortaokulda çok erkek arkadaşım vardı, anneme onlarla olduğumu haber verince bile bir şey demezdi. “Anne ben Fatih’leyim.” veya “Efe’yleyim.” diye arar söylerdim misal. Bu böyle sürdü, ta ki sekizinci sınıfa gelene kadar. Babam o zamanlar tayin yerimiz olan Van’daydı, biz Ankara’da. Annem, ben ve iki kardeşim tektik. Annem 8. sınıfa geçtiğim gibi bana kapalılığı anlatmaya başladı; dinimizdeki yerini, sevabını işte… Her saç teli kadar zina sayıldığını… Bunlar doğruydu, ben de heveslendim, kapandım ama o bunları anlatmadan önce de kendim istiyordum. Bana teyzelerim hep; “Açık yapamazsın.” diyordu, sonradan bunları demeye başladılar. Neyse ben kapandım işte, annemin arkadaşları hep; “Zorla mı kapattın?” diye sorarlardı, ben; “Yok.” derdim. 13 yaşındayım tabii daha.
Neyse, bir yıl geçti bu şekilde, o sürede hiç düşünmüyordum. Sonra 9. sınıfa geçtim, Van’a taşındık. Tabii biraz daha muhafazakar bir yer olduğundan olsa gerek babam beni İmam Hatip Lisesine verdi. Ne olduysa oradan sonra oldu işte. Derste bir kız bacaklarımı elliyordu, iyice soğumuştum. İmam Hatip ortamı yoktu, kızlar erkek yokluğundalarmış gibi davranıyorlardı. Şaşırmıştım, 14 yaşındaydım, böyle bir şey görmemiştim. Tabii o sıralar; “Kapanmakla hata mı ettim?” diyordum ki annem bunun genç kızlara farz olduğunu söylemişti de öyle kapanmıştım.
Sonra 15 yaşına geldim, düşünceler aklımı kurcalıyordu. Etrafımdakiler de aynı şekilde… Sürekli bunu düşünmeye başlamıştım, sonradan vicdanen rahat olmadığımı fark ettim. Bu süreçte ailem daha bir muhafazakar olmuştu, benden 4 yaş küçük kardeşime de sürekli 8. sınıfa geçtiğinde veya ergenliğe girdiğinde kapanmasını söylüyorlardı. Bu düşünceler aklımı kurcalıyordu. Ben de o yıl güvendiğim, akıllı gördüğüm abilere, ablalara danışıyordum sürekli. Sonra 11. sınıfa geçtim, hala aklımda aynı düşünceler vardı. Kapalı arkadaşlarıma, tepki alır mıyım, diye soruyordum, onlara durumu izah ediyordum, onlar; “Bir ara bize de oldu, şeytan ve nefis.” diyorlardı. Kimisi de; “Hazır değilsen 10 yıl bile geçse, isteksiz yaptığın için daha büyük vebale girersin.” diyorlardı.
Şu an 12. sınıfım yani 17 yaşındayım. 4 ay sonra 18 olacağım. Büyüdükçe fark ettim ki dinimiz için değil annemin ısrarları üzerine kapanmışım. Bunu söylemeyi düşündüm hep ama söyleyemezdim çünkü onun düşüncelerini biliyordum. Annem; “Bu kız üniversiteye geçeceği için açılıyor, kesin orada bir haltlar yer.” diye düşünürdü. Babam desen üniversiteye göndermezdi, zaten pek okutma taraftarı da değildi. Annem de değildi ama ben azıcık istediğim için babamı teşvik ediyordu. Üniversiteye geçmeden açılsam bunu düşünürlerdi, geçtikten sonra açılsam; “Bu kız kesin kötü yola düştü.” derlerdi; “Üniversiteye gitti, rahata kavuştu, bak gör, iki gün sonra nasıl dönecek eve.” derlerdi. Bu büyük bir güvensizlikti ama daha önceden herhangi bir olay yaşamamıştık. Tek bir tane sevgilim oldu, iki yıl. Annem bilirdi her şeyi ve ben hiç, bir kere bile görüşmemiştim onunla. Şehirlerimizin arası 4 saat falandı. İşlerinden dolayı gelememişti, sonra ayrıldık zaten.
Neyse işte, bu şekilde yavaş yavaş alıştırmaya çalışıyorum onları. Evde açık geziyorum, çok az makyaj yapıyorum, namaz kılıyorum, ara sıra oje sürüyorum ki açılınca benim hala ben olacağımı, kötü yola gitmeyeceğimi bilsinler. Zaten pek dar giyen bir kız değilim kendimi bildim bileli. Hani biraz biraz gözlerine göstermeye çalışıyorum, tişörtler alıyorum; “Anne” diyorum; “bak ne kadar güzel.” Bol pantolonlar alıyorum. Etek pantolon giyerdim veya geniş paça, şimdi kot pantolon alıyorum, tişörtleri içine veriyorum vs. Belli etmeye çalışıyorum ama sanırım anlamıyorlar. Aslında babam ben bilekten giyince; “Yapamıyorsan açıl kızım, vebali sana.” der ama annem öyle değil açıkçası… Çok üzülüyorum böyle olduğu için. Bana kötü gözle bakacakları düşüncesi ve daha fazlası…
(Görsel: Caroline Durieux)