Siyasal İslam’ın ne kadar içinde olduğumu fark ettiğim bir dönemdi.

Merhaba. Bu siteyi bir Youtube videosu sayesinde keşfettim ve birkaç kişinin hikayesini okuyup çok etkilendim. Düşündüm ki ben de kendimden bir şeyler katabilirim. Normalden uzun da yazabilirim çünkü içimde biriken çok şey var, umarım sizi sıkmam.

Benim hikayem, küçüklükten beri ailemin gerek camilerdeki Kur’an kurslarına göndererek gerek evdeyken bana bir şeyler öğretme çabalarıyla başladı. Ortaokulu bitirene kadar her yaz bir şeyler öğretmeye çalışıyorlardı ama bana saçma geliyordu ve istemesem de yapıyordum. Liseye geçiş sınavları bittiğinde babam “Ya İmam Hatip’e gidersin ya da seni okula göndermeyiz” dedi. Hatta tercih yaparken annem yanımdaydı ve listeye İmam Hatip dışında başka bir okul yazmadı. Ben de ‘köprüyü geçene kadar…’ mantığıyla gittim. Zorla kapandım o süreçte. O 4 yıl boyunca kavgasız ya da tartışmasız bir gün bile geçmedi. Hatta ben 15 yaşındayken abim babama “Daha 15 yaşında çocuk, bu kadar zorlamanın ne gereği var?” şeklinde konuşsa da bir şey değişmedi. Kimse bilmiyor ama ben o süreçte intiharı bile düşündüm, kimsenin haberi yokken geceler boyu ağladığımı biliyorum. Sokakta özgürce gezen/oynayan yaşıtlarıma nasıl imrenerek baktığımı biliyorum. O günlerimi asla unutmayacağım.

İmam Hatip’te bizi sürekli dine yöneltmeye çalışan bir ortam vardı ve başı açık olan kızlara ‘Zorlamıyoruz ama kapatsan’ şeklinde alttan mesajlar veren sözler sarf ediliyordu. Siyasal İslam’ın ne kadar içinde olduğumu fark ettiğim bir dönemdi. Bu dönem beni din hakkında çok şeyi sorgulamaya itti. Liseyi bitirdikten sonra bir sene de mezuna kalma dönemim oldu ve o dönemde de sorgulamaya, araştırmaya devam ediyordum. En sonunda agnostik görüşe yakın olduğumu fark ettim. İnsanlar bir günde ateis/deist/agnostik olunduğunu zannediyorlar ancak sadece ben bile 5 yıllık bir süreç geçirmiştim ki hâlâ çevremde bu önyargıda olan çok insan var.

Mezun senemden sonra babam yine okul hayatım hakkında bana sormadan kendince karar verdi. Kendi bulunduğumuz şehirde olursak beni kontrol edebileceğini düşünüyordu diye sanıyorum. Okulların başlamasına 1 ay kadar bir zaman varken ben babamla çok fena tartıştım. Tartışırken ağladığımı hatırlıyorum. Babama “Anla artık, 5 yıldır düşüncem değişmedi, şimdi mi değişmesini umuyorsun?” şeklinde cümleler yağdırdım ve babam “Ne halin varsa gör” dedi. O noktadan sonra saçımı ilk açtığım zaman hissettiğim o duyguyu burada bu zorlukları yaşayan herkesin yaşamasını isterdim.

Şu an 22 yaşındayım. Hâlâ kendi şehrimdeki üniversiteye gidiyorum. Hayattaki tek pişmanlığım başka şehirde okuyamamak. Annem ve babam hâlâ kıyafetlerim hakkında söz sahibi olduklarını düşünüyorlar ancak ben zamanla bunu da yıkacağıma eminim.

İntihardan bahsettim bir bölümde, biraz bunun hakkında konuşmak istiyorum. Bir yandan da buraya yazan birçok kişinin yazısında da bu konuyu gördüm ve belki onlara mücadele etme konusunda umut olur diye yazmak istiyorum.

Televizyonda ya da haber sitelerinde intihar eden insanların haberlerinin altında gülen emoji koyan, insanların nasıl bir psikolojide olduğunu bilmeden “günah” yazan, “keşke yapmasaymış, ahiretine yazık olmuş” yazan zihniyetleri görünce insanlık bu mu, dedim. Baktım ki insanlık bu, evet. Artık şaşırtmıyor insanların aşağılıkları beni. Alıştım. Hani sosyal medyada espri olarak yazarlar, “Uzaylılar beni kaçırmaya gelse ‘Nerede uzay geminiz’ derim” diye. Ben de uzaylıları tutarım, ‘Götürün beni bu dünyadan’ derim. Hani robotların ya da uzaylıların dünyayı ele geçirme teorileri var ya, ben onlara “Ele geçirsinler, ben onları tutuyorum” derim. İnsan hariç her şeyi tutuyorum. İnsanlık denen şeyden bu kadar tiksindim. İntihar eden ya da bu düşüncede olan arkadaşlarımızın kafasında bu anlayış olduğunu biliyorum. ‘İnsanlığın’ deyip bir güzel küfür ediyor ve yaşamını sonlandırıyor arkadaşlarımız.

Benim her şeye rağmen yaşamaya devam etmemi sağlayan şey iyi insanlar çünkü iyi insanların da var olduğunun farkındayım. Evrimsel süreçte hep kötünün baskın olması, kötülerin güç sahibi olması, milleti din adı altında kandırarak etkisi altına alma… Bunlar hep kişiye avantaj sağlayan şeyler. Yoksa hiçbir insan yalan söylemezdi ya da karşısındakini kandırmaya çalışmazdı. Ancak bu dünyada iyi kötü bir şeyler oluyorsa ve yaşanılası bir şeyler varsa bu iyi insanlar sayesinde. Eğer bir şeyleri değiştirmek istiyorsak iyi insanlar pes etmemeli. Nasıl ki ailede her ne kadar kötü olaylar yaşansa da aile birbirleri için sorumluluklarına devam ediyorsa, pes edilmiyorsa bizler de aslında iyi insanlar olarak görünmeyen bir aileyiz ve birbirimize karşı sorumluyuz. Sayımız az gibi görünüyor ama örnek olarak Yahudilerin sayısı da az ama o insanlar dünyayı kontrol ediyor. Bu yüzden önemli olan sağdan soldan ne gelirse gelsin hedeflerimize odaklanmamız, mümkün olduğu kadar etkili ve söz sahibi insanlar olmamız.

İntihar etme psikolojisinde olan arkadaşlarımız genelde ailesinde problemler olan insanlar ve bir nevi onlara ceza olsun diye yapıyorlar ancak intihar eden insanların arkasından nasıl ölü yiyici olduklarını görüyoruz. Meydanı bu insanlara bırakmamalıyız arkadaşlar. Özellikle 18 ve 20’li yaşlardaki arkadaşlarımızda hayatın ne kadar boş ve anlamsız olduğuna dair düşünceler çok baskın oluyor ama emin olun ki önemli olan bu yaşlarda inat etmek. Bazen gerçekten inadına yaşamak gerekiyor. O psikolojiyi çok iyi anlıyorum ama siz inadına devam edin. Disiplinli bir şekilde devam edin. Uzun bir süre uğraşlarınızdan hiçbir karşılık alamayabilirsiniz ama siz devam edin. Bu yaşlarda hep kendinizi inşa etmeye, geliştirmeye çalışın.

Bu ülkede ‘Ateist genç intihar etti’ haberleri çok prim yapmaz ama ‘dinini yaşayamayan genç’ haberinden çok ekmek yerler. Çünkü ateist genç üzerinden dindar kesimi kazanamazlar, kaldı ki ateistleri kazansalar ne olacak? Sayıları çok az, verdikleri oydan ne olacak, değil mi? Bu ülkede asıl zulüm gören taraf çok iyi biliniyor aslında. İntihar edeceğim diye köprüye çıkan adama ‘Atla’ diye bağırmak suçsa aile baskısından intihara sürüklenen gençlerin aileleri kesinlikle suçlu sayılmalı çünkü ailelerin baskıları olmasaydı şu anda nice genç hayatta olacaktı.

Arkadaşlar, daha önce de yazdığım gibi inadına yaşayacağız. Biz bunları yaşadık, bizden sonrakiler yaşamasın diye inadına yaşayacağız. Yoksa onlar kazanmış olacak. Bu bir savaş. Psikolojik bir savaş. Gerçekten akıl sağlığımız için aktif olarak mücadele içinde olmalıyız ve dediğim gibi, ne olursa olsun bu savaşı kaybetmememiz lazım.

Buradaki herkesin çok güçlü olduğunu biliyorum. Sizin yanınızda sizinle aynı duyguları yaşayan binlerce kişi olduğunu bilin. Asla yalnız olmadığınızı bilin. Siz yazın, sürekli sesinizi duyurmaya çalışın. Sürekli hayatın içinde olun. İleride söz sahibi olacağınız konumlara gelince sizin süreçlerinizden geçenlere destek olun. Olun ki o süreçlerden geçenler ‘İyi insanlar varmış’ desinler ve onlar da benzer şekilde çabalasınlar.

Yüz yüze göremesem de hepinize karşı çok samimi bir sevgi var içimde. Hepinizde benden bir parça var. Hepimiz iyi insanlar ailesindeyiz.

Sevgiler.

(Görsel: Egon Schiele)

“Siyasal İslam’ın ne kadar içinde olduğumu fark ettiğim bir dönemdi.” için 2 yanıt

  1. Harika yazmışsın hislerini.İnşallah şuan istediğin şekilde bir hayat sürüyorsundur:) darısı bana

    • Teşekkür ederim umarım umut olmuştur yazdıklarım. Şu an eski hayatıma göre daha rahatım ama tam olarak istediğim gibi değilim hala yolum var. Aile evinde kalıyorum hala üniversite aynı şehirde olduğu için. Kıyafet gibi istediğim saatte bir yerlere gitme gibi özgürlüklerimi tam olarak sağlayabilmiş değilim. Ekonomik özgürlüğü sağlayabildiğim zaman ileride onları da yapabileceğimi düşünüyorum. Darısı ve daha fazlası buradaki herkese nasip olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir