Nasıl başlayacağımı bilmiyorum ama gerçekten yoruldum. Ben 10-11 yaşlarındayken, dindar babamın baskısı üzerine kapanmıştım. O sene regl olmaya başladığım için bunu bahane etmişlerdi. Kapanmadan önce de zaten sadece başım açıktı. Uzun uzun hırkalar giymek zorundaydım ve pantolon giymem de yasaktı. Aynı kurallar evde de geçerliydi. Bol eşofman giysem dahi üzerine uzun bir hırka da giymek zorundaydım.
Dinim hakkında bana öğretilen ilk şey, başımı kapatmazsam ebedi olarak cehennemde yanacağım olmuştu. Çok korkmuştum, hemen annemle beraber ferace ve başörtü almış ve giyinmiştim. Namaz kılmaya başlamıştım. Namazım bitene kadar babam başımda dururdu. Babam sürekli olarak cehennemden bahsederdi. Bu nedenle Allah’ın beni cezalandırmasından çok korkardım. Açık insanların; Allah’ın sevmediği kulları olduğunu, hiçbir zaman huzur bulamayacaklarını ve ebedi azap içinde olacaklarını düşünmeye başlamıştım.
Ortaokula geçtim, sıra beni okula yazdırmaya gelmişti. Beni İmam Hatip’e vereceklerini söylediler. Tabii o zamanlar küçücük bir çocuğum; İmam Hatip nedir, nasıl bir okuldur bilmiyorum. Annem en iyisini bilir, dedim. Feracemi giyip başörtümü güzelce yapıp okula gittim, arkadaşlar edindim. Okulu sevmiştim, Kur’an, Siyer ve Arapça dersleri benim için sorun olmuyordu. Okulda çoğunlukla kapalı kızlar vardı ve ailemde de pek açık yoktu; bu nedenle zorlanmıyordum.
En yakın arkadaşım açıktı. Her teneffüs bahçede voleybol, körebe falan oynardık. Her gün renkli renkli tokalarla saçını farklı şekillerde yapar okula gelirdi ve nasıl olduğunu sorardı. Onu ve bahçedeki açık kızları çok kıskanırdım. Ben de her gün saçlarımı farklı yapıp süslenmek isterdim. Oyun oynadığımız zamanlar feraceyle koşmak, zıplamak çok zordu. Hele ki yazın o feraceyle ve başörtüsüyle terler içinde kalıyordum, resmen işkenceydi. Bu nedenle oyun oynamayı yavaş yavaş bırakmıştım. Arkadaşlarım nedenini sorduğunda sıkıldığımı söylerdim ve hep bir kenarda oturup onları izlerdim. Ben de saçlarımı rüzgârda hissetmek istiyordum, ben de yazın kısa kollu giyip rahat etmek istiyordum. Ben baştan aşağı simsiyah giyinirken onlar her gün farklı saç modeliyle okula gelir rahatça oyunlarını oynardı. Bu nedenle çok özenirdim. Çıkışta annemle eve doğru hızlı hızlı yürürdüm. Kimsenin beni böyle görmesini istemiyordum. Kapalı olduğum için gerek dershanede gerek anne tarafımda çok dışlandım, çok düştüm. Her gün eve gelir ağlardım ama kimseye belli etmezdim, ailem üzülsün istemiyordum.
4 sene öyle böyle geçti, hiçbir zaman açılma isteğimi babama söylemedim. Hem cehennemde yanmaktan korkuyordum hem de babamın üzülmesinden korkuyordum. Bu isteğimi 8. sınıfta sadece anneme söylemiştim. Fakat eğer bunu babama söylersem kalp krizi geçireceğini, beter olacağını söylediği için bu fikirden vazgeçmiştim. Hislerimi sürekli olarak içime gömmeye başlamıştım. Bari evde kendimce süsleneyim diyordum ama ona da izin yoktu.
Liseye geçtim ve tekrar İmam Hatip’e gönderildim. Oysaki puanım çok güzel Anadolu liselerine yetiyordu. Şu an 10. sınıfım. Gün geçtikçe, büyüdükçe bazı şeylerin farkına varmaya başlamıştım. Neden hiçbir zaman benim hislerim, duygularım önemsenmedi? Bu kadar mı önemsizdim ailem için?
Son 2 yıldır açılma isteğimle daha çok boğuşuyorum. Artık başımdaki örtünün benim için bir anlamı kalmadı diyebilirim. Yasaklar olmadığında markete dahi gitmiyorum, dışarı adım atmak istemiyorum. Örtünün içinde boğuluyormuşum gibi.
Bunu sonunda aileme söyledim ve gerçekten çok sert tepkiler aldım. Babamın bana zarar vermesinden çok korktum ama hislerimi içimde tutmak daha çok canımı yakıyordu. Şu an açılmam konusunda önümde hiçbir engel kalmadı. Çok hakaretler yedim. Aslında babam hala tesettürsüz olursam, bunun beni kötü biri yapacağını söylüyor ve psikolojik şiddete devam ediyor. Babam yıkıldı diyebilirim, gözünden de bayağı düştüm ama içimdeki o fırtınayı, o hisleri bir tek ben biliyorum. Her gün odaya kapanıp gözlerimden kan gelene kadar nasıl ağladığımı, neden yaşadığımı sorguladığımı sadece ben biliyorum. Hatta defalarca kendime zarar vermiştim. Psikolojim allak bullak olmuştu. Aşırı derecede bağnaz bir ailede büyüdüm.
Aslına bakılırsa; dinden çok soğudum, namaz kılmayı bıraktım. Tabii babamın bundan haberi yok, hala kılıyorum diye biliyor. Beni dinine bağlı biri yapacakları yere inançsız biri yaptılar. Tanrı’nın varlığından dahi şüphe etmeye başladım. Teşekkürler baba, sayende hâlâ o psikolojiden çıkamıyorum. Onca emeğim boşa gidecekmiş gibi hissediyorum. Açılıp açılmama konusunda hâlâ ikilemdeyim. Çevremden çok tepki alacağım, benimle konuşmak istemeyenler dahi olacak, biliyorum ama bunlar umurumda değil. Hayatım boyunca ne yaparsam yapayım sürekli eleştirileceğim ve hiçbir zaman insanlara yaranamayacağım. Biraz olsun kendi hislerimi önemsemek istiyorum.
Lütfen artık hayatımda az da olsa bir şeyler yolunda gitsin, yoruldum, tükendim.
(Görsel: Neşe Erdok)
“Dinim hakkında bana öğretilen ilk şey, başımı kapatmazsam ebedi olarak cehennemde yanacağım olmuştu.” için bir yanıt
merhaba, seni çok iyi anlıyorum. kesinlikle açılmalısın. babanın gözünden düşmeyi de başkalarının tepkilerini de kendi hislerinin üzerinde tutmamaya çalış. bizler yıllarca başkalarını mutlu etmek için mutsuz olmuş insanlarız.