Arkadaşlarımla alışverişe gittiğimizde “Açık olsaydık ne giyerdik?” diye birbirimize kıyafetler gösterdiğimizi hatırlıyorum.

Merhaba. 1,5 yıldır bu platformu takip ediyorum ve bütün mektupları okudum fakat hep sessiz kaldım. Galiba o beklediğim gün geldi, artık sessizliğimi bozuyorum ve ben de kendi hikayemi anlatmak için buradayım. Bu akşam yemeğinde ailemin yaptığı konuşma beni buna ikna etti aslında. Böyle bir an bekliyordum bu mektubu yazmak için; gözlerim kıpkırmızı, ağlamaktan başım ağrıyor, kırgınım, kızgınım ve aklıma gelen ilk şey buraya yazmak çünkü içimdekileri anlatacak kimsem yok.

Kapanma hikayem birçoğunuzunki gibi aslında. Nasıl olduğunu anlatmaktansa dindar bir ailede yetişen bir kız nasıl hissediyor, bunu anlatmak istiyorum. Öncelikle ben çok inançlı bir çocuktum. Çocuğum, etrafımdakilerden ne görüyorsam onu yansıtacağım. Annem beni din konusunda öyle iyi yetiştirmişti ki tamamen istedikleri gibiydim. O inanç meselesi öyle bir şey ki yaşamayan bilemez. Bence inançlı olmak hayatı daha kolay yapıyor. Başınıza ne gelirse gelsin, inandığınız tanrının her şeyi düzelteceğinizi biliyorsunuz. Kötü insanlar için adaleti onun sağlayacağını, sizin iyi biri olduğunuzu bildiğinden huzura kavuşacağınıza eminsiniz. Zaten yapı olarak sessiz biri olduğum için içimdekileri Allah’ın bildiğini, duyduğunu ve bana yardım edeceğini bilirdim. Allah’ı hep hissettim, benimle olduğunu biliyordum ve Allah korkum vardı. Bu yüzden annem ve gittiğim Kur’an kursundaki insanlar ne derse onlara inanır ve yapardım.

Yaşadığım birkaç olayla bir çocuğun dinden nasıl etkilendiğini anlatmak istiyorum size. Ben 6 veya 7 yaşındayım, annemin teyzesi bizde kalmaya gelmişti. Kendisi de kurs hocasıydı hatta annemin bu kadar dindar olmasının sebebi de teyzesidir. O bizdeyken ben de evde bulduğum parfümü kendime sıkmıştım. Çocuğum işte, ne yaptığımın farkında değilim. Annemin teyzesi bu kokuyu aldığı gibi beni karşısına oturtturdu ve konuşmaya başladı. O yaştaki bir çocuğa günahkâr insanların parfüm sıktığını, bizim yapmamamız gerektiğini anlatmış ve babama da benimle ayrıca konuşmasını söylemişti. Ben o kadar utanmıştım ki yaptığım şey için çok kötü hissetmiş ve cehenneme gideceğimi falan düşünmüştüm. Bakın, o anı hiç unutmuyorum; din ile ilgili ilk sarsılmam, yargılanışım oydu çünkü. Fakat o yaşta sorgulama diye bir şey yok, onlar ne derse doğru olan oydu ve benim hayatım da onlar gibi olacaktı. Bu sefer 9 yaşındayım ve annemle dışarıda bir kafede oturuyoruz. Caddeden geçen açık kadınlara bakıp “Acaba açık olmak nasıl bir şey, çok merak ediyorum” demiştim. Annem şaşırarak “Annecim, sen de açıksın zaten” demişti fakat çocuk olduğum için açık olduğumu, onlarla aynı olmadığını söylemiştim. Yani bakın, o yaşta benim kafam nasıl donatılmış. Büyüdüğümde kapanacağımı biliyorum, bu bir zorlama veya istek değil. Öyle olacak. Başka bir seçenek mi var?

Aslında diğer seçeneği okulda görüyordum. Öğretmenim ve arkadaşlarımın anneleri açıktı, öğretmenim hep Atatürk’ü anlatırdı, onlar çok rahattı fakat ailem o kadar kafama girmişti ki onlar yanlış ve kötü insanlardı gözümde. Düşününce ailem, sevgiyi öğretmektense bana hep nefreti öğretmişti. Durum böyleyken, ilkokul bittiğinde annem gideceğim İmam Hatip okulunda kapanmak isteyip istemediğimi sorunca ne dediğimi tahmin ediyorsunuzdur. O sene teyzem üniversiteye başlayacaktı; bu yüzden alışverişe çıkılmış ve ona renkli renkli şallar, tunikler alınmıştı. Ben zaten kendimi bildim bileli teyzem gibi olmak isteyen biriyim çünkü o abla gibiydi benim içim. O alışveriş günü çok hoşuma gitmişti ki ben de anneme “Olur” dedim. Annem “İstersen seneye kapanırsın, daha sorumlu değilsin” derken, teyzem ise “Okuldaki erkekler seni hem açık hem kapalı göreceğine direkt kapalı başla” demişti. Ben zaten kapanmanın tam olarak ne olduğunu, niye yaptığımızı bile bilmiyordum. Birkaç hafta sonra okulun ilk günü kapandım. Bunca sene boyunca ben en azından kendim kapandım, ailem beni zorlamadı diyordum; meğerse ilkokulum bittiğinde babam anneme “Ne zaman kapanacak? Artık zamanı geldi” gibi şeyler söylüyormuş ve annem de iyi polisi oynuyormuş. Zaten ilkokulda öğretmene bizi artık erkeklerle beraber oturtmamasını söyleyen, 9 yaşındayken dayımın düğününde omzu açık elbise giydiğimi görünce gözlerini açarak bana bakan bir babam vardı; ne bekliyordum ki? Bunların farkına şu an varmak o kadar kötü ki… Yahu, diyorum; onlar bizim arkadaşlarımız, erkeklerle yan yana oturunca ne oluyor? Giydiğim elbisede ne var, deyip bütün bir gün kendimi kötü hissediyorum. Bunun, o yaştaki çocukları cinselleştirmek olduğunu düşünüyorum ve bu iğrenç hissettiriyor. Daha çocukken bunları duymamam gerekirdi. Tabii ben bunların farkına çok sonradan varacağım. İmam Hatip’te hiçbir sıkıntı yok, hiçbir şeyin farkında değilim; son mutlu yıllarımdı belki de.

Birkaç yıl sonra 12-13 yaşlarında artık çocukluktan ergenliğe geçtiğinizde her şey değişiyor. Okuldaki kızlara bakıp iç geçirdiğimi, arkadaşlarımla alışverişe gittiğimizde “Açık olsaydık ne giyerdik?” diye birbirimize kıyafetler gösterdiğimizi hatırlıyorum. Peki ben neden, “Ben artık başörtü takmak istemiyorum” demedim? Ben ‘Hayır’ diyebileceğimi, kendi fikirlerim olabileceğini, isteklerimi ve düşüncelerimi söyleyebileceğimi bilmiyordum. Komşumuzun kızı 12 yaşında açıldı ve geçenlerde annem neden açıldığını sorduğunda “Ben öyle istedim” dedi. O kadar şaşırdım ki… İşte ben bunu yapabileceğimi bilmiyordum. Onlar ne dediyse evet, dedim, kabul ettim. Özgüvensiz, hayattan kopmuş, ne istediğini bilmeyen asosyal birine dönüştüm. Ve ne oldu, biliyor musunuz? Olduğum kişiyi beğenmediler. Sürekli hakaret, eleştiri, dalga konusu oluyorum evde. Oysa beni onlar böyle yaptı. Ve evet, başörtüsünü suçluyorum. Annem beni piyano kursuna, basketbol kursuna göndermek istedi. Gitmedim. Niye? Kapalıyım çünkü. “Başörtü hiçbir şeye engel değil” diyen annem tamamen yalan söylüyor. Öyle garip bakıyor ki yaşıtlarınız size… Yaşlı bir teyze gibi hissediyorsunuz. Koskoca bir dini temsil ediyorsunuz o yaşta. Hiç unutmam, annem ilk kapandığımda beni tembihlemişti, “Artık dışarıda hareketlerine dikkat etmen lazım, insanlar seni gördüğünde İslam’ı hatırlıyor. Dinimizi temsil ediyorsun, başka kadınlar seni görüp kapanmak bile isteyebilir belki de” demişti. 10 yaşında parkta oynamam gerekirken ailem benim omzuma böyle bir yük koymayı daha doğru buluyordu.

Ortaokuldan sonra 10. sınıfta bir arkadaşım vesilesiyle namaz kılmaya başladım. Beş vakit kılıyordum, çok özen gösteriyordum. Dua ederek kafamdaki düşünceleri atabileceğimi sandım. Okulda diğerleri teneffüs yaparken ben namaza gidiyor ve her gün dua ediyordum. Yaklaşık 6-7 ay boyunca her gün bunu yaptım. “Allah’ım, aklımdaki düşünceleri, şeytanı benden uzaklaştır. Beni doğru yoluna al.”. Bu süreçte bir şey değişmedi. Aynada gördüğüm kişiden nefret etmeye devam ettim. İnsanlarla konuşmamaya, yalnız kalmaya devam ettim. Evdekiler arkadaşım olmadığı için benimle dalga geçiyordu. Ben özgüvensizken nasıl yapabilirdim ki bunu? Ben bile kendime katlanamazken… Kendimi dış dünyaya kapatmak daha kolaydı.

Aynı sene dedim ki madem dine yöneldim, neden Kur’an okumuyorum? Etrafımdaki insanların hepsinin Müslüman olması ve hiçbirinin Kur’an’ı Türkçe olarak okumaması çok garibime gitmişti. Sonuçta bunlar Allah’ın bize söylemek istedikleri değil miydi? Birkaç gün okuduktan sonra maalesef okumayı bırakmıştım. Çünkü o kadar kötü hissetmiştim ki… Küçüklüğümden beri din denildiğinde pozitif şeyler düşünürdüm çünkü bize öyle anlatılırdı. Kur’an’dan seçtikleri bazı ayetleri okuyup bize sohbet verirlerdi ve işte mükemmel bir din! Fakat ben Kur’an’ı kendim okurken hiç böyle hissetmemiştim. Buraya özellikle bir ayet koymayacağım fakat şöyle bir yer hatırlıyorum; uzun bir paragrafta ne yapmamız gerektiğini söyledikten sonra “Ve kadınlarınıza da şunu söyleyin…” diyen bir ayet vardı. Çok iyi hatırlıyorum, tam olarak orada bıraktım okumayı. Hissettiklerimi anlatmam imkânsız. Aptalca bulabilirsiniz ama sanki Allah benimle konuşmuyor gibi hissetmiştim. Etrafımdaki kadın düşmanlığına alışıktım ama koşulsuz inandığım dinin kitabında da ötekileştirilmiş hissetmek farklıydı. Sonra o hepinizin bildiği Nebe-33 ayetini anneme sormuştum. Çünkü artık şaşırmaktan yorulmuştum ve birine söylemeliydim. Annem bir cevap bile veremedi, “Babana soralım” falan dedi. Ama zaten onlara göre çok sorgulamamamız gerekiyordu çünkü biz insandık, her şeyi anlayamazdık. Bıraktım okumayı, dinden uzaklaşacaktım yoksa. Öyle de oldu zamanla. O yaz evin bahçesinde kahvaltı yaparken babam birden bana başörtü takmadığım için bağırdı. Kendi evimde rahat kahvaltı yapmak istediğimi söylediğimde yoldan geçenlerin beni görebileceğini söyledi. Onlar orada beraber keyif yaparken içeri girip ağlayarak kahvaltımı yaptım. O gün babamın bana hissettirdiğini asla unutmamaya söz verdim.

11. sınıfta başörtü mevzusunu unuttum, okuldaki bir kızdan hoşlandığımın farkına vardım. O dönem ayrı bir kötüydü, çok farklı bir hikâye… Bir yandan çok güzel hislerdi fakat başörtüm ve din kafamı çok karıştırıyordu. Yine ne yaşadıysam içimde yaşadım, her zaman olduğu gibi. Tahmin edersiniz ki okuldaki arkadaşlarımdan ve ailemden homofobik sözler duymak hiç hoş değildi. Yine kendinden nefret etme, ait hissetmeme duygularıyla ve karışık bir kafayla bir sene geçirdim.

Şimdi 17 yaşındayım, üniversite sınavına 25 gün var. Kimseye söyleyemediğim için buraya yazıyorum. İyi değilim. İğrenç hissediyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Annem her ne kadar benim hayatımda her şeyin mükemmel olduğunu, acıyı ve mutsuz olmayı sevdiğim için böyle davrandığımı düşünse de bu doğru değil. Ben gerçekten mutlu olmak istiyorum. Ailem beni cehenneme gitmekten koruduklarını söylerken aslında beni zorla cennete götürmeye çalışıyorlar. Ben ne istiyorum, biliyor musunuz? Vücudumun hangi parçasını göstermenin günah olup olmadığını düşünmektense denize girmek, suyu tenimde hissetmek istiyorum. Kumun üstünde yatıp güneşin altında vakit geçirmek istiyorum. Saçlarımın rüzgârdan dolayı uçuşmasını istiyorum. Sokakta yürürken insanların gözünde bir dini temsil etmektense kendim olmak, onlara gülümsemek istiyorum. Yeni insanlarla tanışıp sevdiğim işi yapmak istiyorum. O kadar basit ki… Beni boğuluyormuşum gibi hissettiren kıyafetlerle değil de kendimi rahat ve güzel hissettiğim kıyafetlerle dışarı çıkmak istiyorum. Bu neden bu kadar yanlış ve zor? Ben bunları istediğim için neden kötü ve cehennemlik bir insan oluyorum? Dünyada bu kadar kötü insan varken insanların var olduğunu söylediği Tanrı gerçekten beni mi cehenneme götürmek istiyor? Ben böyle bir Tanrının cennetine gitmek istemiyorum. Anne ve babamın bunca yıllık çabası için üzgünüm ama ben artık bu ‘din’ hikayelerine inanmıyorum. Biz insanız, şurada 50-60 yılımız var. Bu zamanı güzel vakit geçirip harcadıktan sonra veda edecek ve yok olacağız. Benim dediğim hiçbir şey fark etmiyor tabii ki… Seçmediğim ailem; ben doğduğum gün ismimi, ırkımı, dinimi seçti ve benden hayatımı bunlara sahip olarak ve bunları savunarak geçirmem bekleniyor. Aslına bakarsınız bunları buraya niye yazdığımı bilmiyorum. Bu mektup ne zaman yayınlanacak, birileri okuyacak mı; bilmiyorum. Belki de ben de burada olduğumu söylemek istiyorum. Yıllardır içimde tutmaktan ve hayalet gibi dolaşmaktan yoruldum belki de.

Bu arada yazıya başlama sebebim olan akşam yemeğindeki konuşmanın ne olduğunu da yazmak istiyorum. Ben bunlara bile katlanamıyorken ailem benim şu an giydiklerimden de rahatsız. Pantolon giyeceksem dizlerime kadar bir şey giymeliymişim yoksa babam bana ferace alırmış, onu da kabul etmezsem çarşafa girdirirmiş. Ben sinirimden yine sessiz kaldım. Konuşmanın sonunda babam ne düşünüyorsam onlara söylemem gerektiğini söyledi ve “Biz geniş bir aile değiliz ama önerilere de açığız” diye kendince espri yaptı. Sonra beni sevdiklerini söylerken ben dinlemeden odadan kaçtım. Fark ettiyseniz bu mektupta hiç şiddet, kavga, bağırma yoktu. Keşke öyle bir aileye sahip olsaydım; en azından onların kötü insanlar olduğunu söyleyip onlardan nefret eder ve kaçma planları yapardım. Ailem o kadar manipülatif ki onu bile yapamıyorum. Özellikle annemle aram çok iyi. Sürekli bana beni sevdiğini, bensiz yapamayacağını söylüyor, sarılıyor. Birkaç saat sonra kavga ediyoruz, sonra tekrar eskisi gibi oluyoruz. Beni seviyorlar, onların istediklerine karşı çıkana kadar. Ben o kişi olmak istemiyorum, o zaman beni sevmiyorlar mı? Kafam çok karışık. Şu an çok kötü bir dönemdeyim. Üniversite sınavında ne olacak, kötü sonuç ile ne yapacağım; iyi sonuç gelirse ailem sanki açılmama izin verecek mi… Ben yarına bile çıkmak istediğimi düşünmüyorum ama eğer o rüzgârı hissetmek, o denizde yüzmek istiyorsam savaşmam gerekiyor. Bunun için hiç güçlü hissetmiyorum. Bunlarla uğraşmak zorunda kalmayan kızları o kadar kıskanıyorum ki… Umarım bir gün güçlü hissedebilirim ve bu savaşı kazanırım.

(Görsel: Cecile Walton)

Comments (15)

  1. Okurken kendi hayatımı okumuş gibi hissettim:) Kendini asla yalnız hissetme olur mu, başarıcaksın.

  2. Yazdıklarının her kelimesini içimde hissettim.her şeyi çok güzel açıklamışsın. Daha geçen gün dayımın evindeyken annemle kıyafet kavgası yaptık herkesin içinde. Altımda normalden daha bol pantolon etek üzerimde ise uzun tunik vardı, ben o 40lı yaşlardaki teyze görüntüsünü sindiremezken annem kalçaların belli oluyor, dayın senden utanıyor, sana bakamıyor yüzümüzü yere eğdin dedi. Bazen gerçekten nefret ediyorum her şeyden, bunlarla uğraşmak yerine ölmeyi diliyorum fakat daha şu kısacık ömürlerimizde hicbirsey yaşamadık. Güçlü kal hissettiklerini unutma,seni daha fazla manipule etmelerine izin verme.

  3. Senin Yaşadıklarını birçok kişi yaşıyor,yalnız değilsin.bunu unutma,çok bunalmış canın sıkkın hissediyorsun anladığım kadarıyla.ama hayatının sonuna kadar ailenin her istediği olmak zorunda değil zaten.ailenle konuşmayı dene ben hala aynı insanım ama artık başörtüsü takmak istemiyorum de.eğer bundan anlamayacak insanlar olduklarını düşünüyorsan kendi paranı kazanmaya başlayınca uzak bir yere taşın ve iletişimini minimuma indir.şuan kendini çok kötü hissediyor olabilirsin fakat geçecek.umarım en kısa sürede olmak istediğin insan olursun.doğduğun aileyi seçemezsin fakat nasıl bir insan olabileceğini secebilirsin.ailen olsalar bile bir süreden sonra hayatı yaşama şekline karışmaya hakları yok.

  4. Anonimbiri

    O kadar benzer ki çoğu şey, ağlamamak için zor tuttum kendimi. Ben ne kadar kendimin yapacağına inanmasam da senin ve senin gibilerin başafabileceğine çok gönülden inanıyorum.

  5. yazdiklarinda gercekten kendimi hissettim. psikolojik tanimlamayi cok iyi yapmissin. ben sana tavsiye vermek istiyorum umarim sana iyi gelir. bence sen kafanda kararini vermissin. istedigin ve gorundugun bir degil ama resit olmadigin icin ve ekonomik gucun olmadigindan travmatize olabilirsin. eger ailen sana manipulatif yaklasiyorsa sen de onlara oyle yaklas. universite sinavi sonucun ne gelir bilmiyorum ama sehirdisinda guzel bir bolum kazanmani cok isterim. cunku sehirdisindayken sana mudahale edemezler ve eve geri geldiginde durum biraz kullenmis olabilir. ilk baslarda sert cikabilirler ama zamanla aranizda bir sogukluk daim olsa da kabullenirler. tavsiyem su sehirdisinda guzel bir yer kazan ve verdigin karara yani kendine sahip cik. emin ol sonucuna degecek. her daim yaninda olan seni gormese de sonuna kadar destekleyen bir kiz kardesin..

  6. yasadiklarin icin cok uzgunum ve hislerini anladigimi dusunuyorum, bence kendini olabildigince soyutlayip iyi hir universiteye gir bu sene olmazsa seneye hazirlan.kendi ekonomik ozgurlugunu kazandigin surece sana karisamazlar.en azindan gelecegin senin elinde olsun bu arada eger konusmak istersen instami yazmak istiyorum @zyarensen_

  7. Bilge Ceren

    Umarım okuyup o evden kaçarsın.Bunun tek yolu okumak.Benimde ailem dindar,ben ateistim.Bu hislerden kurtulmanın tek yolu okumak.

  8. dusuncelerimiz o kadar benzer ki kendim yazdim sandim, dinin cocuk ve insan uzerindeki cogu insanin goremedigi o etkiyi cok guzel anlatmissin. instagramin varsa konusabiliriz. @sowhatbaee

  9. Şaka gibi gerçekten okuyunca sinir krizleri geçiriyor insan ne diyeceğimi bilmiyorum umarım en yakın zamanda herşey düzelir

  10. Sen mükemmel bir insansın öncelikle bunu sakın unutma:) Mükemmelsin çünkü farkındasın bu çok güzel bir başlangıç, en azından bizim gibiler için. Bende aynı durumdayım, hayallerim var senin gibi. Hayallerim için mücadele edeceğim yine senin gibi çünkü sen mükemmel bir insansın, benim gibi;) Yapacağımız şudur üniversite sınavından ne puan alırsak alalım başka bir şehre gidiyoruz ve açılıyoruz. Onların yanına yılda bir iki kez gider kapanırız. Kısasa kısas, bizi manipüle eden veya etmeye çalışan kim olursa olsun merhamet göstermicez! Bunu hak etmiyorlar, onlar ailelerimiz olabilir ama bu hayatımızın içine etmeleri, kumanda etmeleri için bir sebep değil! Tek istediğim yaşamak…

  11. Gerçekten neredeyse ben ama benim ailemde şiddet de var daha ilkokulu bile bitirmeden zorla kapattılar beni daha 3. Sınıfı bitirmiştim 4. sınıfın yaz tatiliydi dışarıya açık çıkmıştım babam beni çok kötü dövmüştü hala unutamıyorum düşündükçe içim ürperiyor okulda da arkadaşlarım benimle arkadaş olmak istemediler kapalı olduğum için çok dışlandım sonra ortaokulu bitirince babam okuldan aldı ve liseye açıktan gideceğimi söyledi öyle devam ediyorum şuan tek başıma evin dibindeki markete bile zor gidiyorum oraya giderken bile hemen kıyafetime fln bakıyorlar biraz geciksem hemen sorguya çekiliyorum şimdi 16 yaşındayım babam iki gün önce bana ferace giydirmek istediğini artık feracesiz olmayacağını söyledi bütün cesaretimi toplayıp istemiyorum dedim bu sefer bağırdı çağırdı baktım iş şiddete kadar gidiyor dövecek beni mecburen sustum ama gerçekten yoruldum artık be yapıcağımı bilmiyorum ne zaman hayallerime kavuşacağımı gerçekten hiç bilmiyorum bir gün gerçekten hayallerime kavuşacağıma inanıyorum ama her geçen gün bu inancım azalıyor çok büyük bir çıkmazdayım desem yeri ?

  12. İçim acıyor yorumları okudukça. Ne kadar da aynı hikayeler. Anlayamazlar yaşamayanlar. Manipülasyon içimize işlemiş. Öyle güzel anlatmışsın ki yaşadıklarını hislerini. O manipüle edilme var ya… 33 yaşındayım. 22 yıldır kapalıydım. 10 yıldır paramı kazanıyorum. Öğretmen oldum. Evlendim. Çocuğum oldu. 2 yaşına geldi. Anca aşabildim aileme karşı gelme işini. Daha 20 gün oldu açılalı. Ümitsizliğe yer yok. Ben başarabildysem herkes başarabilir. Burdakilerin hepsini anlıyorum. Yalnız değilsiniz ve evett başka bir yol mümkün. Onların uydusu değiliz, mülkü hiç değiliz…

  13. yazmak istediğim çok şey var ama toksik aileleri araştırmanızı isterim. onları dinleyip öğrenince anlıyorsunuz burada bahsedilen onca hikayeyi. çocuklar onlar için boyama kitabı gibi renkleri de onlar seçer sayfaları da.çizgiyi taşırmadan boyamaya çalışırlar ama o çizginin dışına biraz çıkınca artık onlar için aynı kişi değilsindir. yargılanırsın ve aranızdaki bağ sorgulanır. bazı zamanlarda evlat değilsindir artık seni silmeye hazırdırlar çünkü istedikleri gibi değilsindir. bunların nesil ilerledikçe düzeleceğine inanmak istiyorum açıkçası. ben de manipüle eden toksik bir ailede büyüdüm üstüne din konusundaki baskılar da eklenince hem kültür gelenek görenek hem de dinle başa çıkamadım açıkçası. yakın zamanda evden bile atılabilirim bu hafta neler olacağını göreceğiz.üzülmüyorum artık bu aileyle bir bağım olduğunu hissetmediğimdendir belki

  14. Umarım bir gün saçların rüzgarda dağılır ve sende bunu hissedersin. Yalnız değilsin. Kendi benliğini asla yitirme.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir