Merhaba. Kafam karışık olduğu ve kendimi bir nevi arada hissettiğim için burada bazı deneyimleri okudum ve ben de benimkini paylaşıp düşüncelerimi açmak ve sizin düşüncelerinizi almak istedim. Biraz uzun bir yazı olabilir.
Ben 11 yaşında kapandım ve şu an 17 yaşıma girmeme 2 ay kaldı. Çevrem ve annem nedeniyle hep bunun içindeydim. Bu yüzden kapanmam hiç kimse tarafından sorgulanmadı. Nasıl geliştiğini anlatmak istiyorum. 5. sınıftayken çok yakın bir arkadaşımın kapandığını duyunca ona özenip kapanmaya karar verdim ve sonraki gün annemden bana şal almasını istedim. Ertesi gün artık kapalıydım. Arkadaşımın aslında İmam Hatip’e geçtiğini ve bu yüzden sadece okulda taktığını sonradan öğrenmiştim. Dediğim gibi, kimse neden bu kadar erken kapandığımı sorgulamadı, herkes memnundu. Hatta o kadar farkında değildim ki tatil için babamın yanına Kıbrıs’a gittiğimde sokaktaki teyzeler bile neden kapandığımı, çok küçük olduğumu söylediklerinde şaşırıyordum, ki normalde kimsenin kimseye karışmadığı hatta neredeyse bakmadığı bir yerdir. Ben Kıbrıs doğumluyum fakat 7 yaşındayken Türkiye’ye geldik. Yine o zamanlar kuaför olan kuzenlerimle bir düğüne giderken “Saçını yapalım, bir defa aç” demişlerdi ve reddetmiştim. Çünkü bir kere kapanmıştım artık… Fakat yine de bu durumu anneme sormak, söylemek istedim. Annem ise “Ya kapanacaksın ve bir daha açılmayacaksın ya da açılacaksan geri kapanmayacaksın” dedi. Ben de bir çocuk olarak bunun çok büyük günah olduğunu ve yaptığımdan dönmemem gerektiğini düşündüm. 5-6 yaşlarındaki erkek kuzenim bile saçımı göremezdi. O günden sonra hiç sorgulamadım.
6. sınıfa geçtiğimde taşındığımız için İmam Hatip’e gitmeye başladım. Başta dersler zor olur diye istememiştim ama o zamanlar tek seçeneğim oydu. Çok sevdiğim hocalarım da vardı. Yine hiç şüphesiz ve sorgusuz bir şekilde halimden memnundum. 10. sınıfa kadar böyle devam etti. Daha sonra düşünmeye başladım. Hissettiğim gibi yaşamadığımı düşünmeye başlamıştım. Dans etmek, şarkı söylemek, heves etmek istiyordum. Yanlış anlaşılmasın, ben asla ‘Kapalı biri kesinlikle dans edemez, şunu-bunu yapamaz’ kafasında biri değilim. Fakat kendime de yakıştıramazdım. Bir şekilde kafamdakiyle uyuşmuyordum. Her neyse, bu durumu anneme söyledim. Akşam vakti dışarı yürüyüşe çıktık ve biraz da oturduk. Yavaş yavaş söylemek istedim. Detaylar tam olarak aklımda değil fakat zaten kararsız bir durumdayken açılmayı düşündüğünü söylemek iyi bir seçenek olmasa gerek… Annemin, “Benden ‘Açıl’ dememi, içini rahatlatmamı mı istiyorsun? Sen bu değilsin, içine şeytan kaçmış” demesi tuz biber olmuştu. Kendimi çok kötü hissettim ve birkaç gün içinde ona hak verip düşüncemden vazgeçtim.
Aradan 1 yıl geçti. Hiç sorgusuz olmasam da arada aklımda ‘acaba açık olsam’ düşüncesi dolanıyordu. Şimdi birkaç gündür yine kafam karışık. Dinime karşı değil de kendime karşı sorgulama içerisindeyim. Çünkü hem layığıyla taşıyamadığımı hem de verdiği sorumlulukları taşıyamadığımı düşünmeye başladım. 1 hafta kadar önce anneme yine anlattım. “Eğer ileride böyle bir şey yaparsam ne yaparsın?” dedim, “Ölene kadar mutsuz olurum” dedi. Ben ise bu sefer daha kendimde olduğumdan artık bunun benim kararım olduğunu ve eğer yaparsam sadece bana saygı duyan bir annem olmasını istediğimi söyledim. Fakat işin zor kısmı ise arada kalmış biri olarak karar vermek… 11 yaşında kapanmam artık gurur vermiyor çünkü daha kapanmanın ne olduğunu bile anlamadan bir çocuk olarak kapanmıştım. Kapanmasaydım nasıl olurdu, eğer 11 yaşında değil de ileride kapansaydım böyle olur muydu, şeytan vesvesesi mi? Bunları düşünüp duruyorum.
6 yılın sonunda açılırsam psikolojik olarak yıpranacağımı, büyük vicdan azabı çekeceğimi de biliyorum ama kendimi kapalı gibi hissetmiyorum. Sadece aklıma geldiğinde ‘Şu an kapalıyım’ diyorum, akışına bırakmaya çalışıyorum, acele etmemeye… Hâlâ ne istediğimi bilmiyorum, ne yapmam gerektiğini de. Saçlarımda rüzgârı hissederek gezmenin nasıl olduğunu hatırlamıyorum. Şalımı her düzlediğimde aklıma geliyor, boğuluyorum. Açılmayı düşündüğümde boğuluyorum, kapalı olduğumda da boğuluyorum. Çok aradayım ve korkuyorum.
(Görsel: Marie Bashkirtseff)