Az önce babasına açılacağını söyleyen 17 yaşında bir genç kız olarak sesleniyorum size. İçimdeki bu duyguyu aylarca hep bastırıp yuttum. Hatta öyle yuttum ki kendime bile bahsetmeyip kuytu köşelerde saklardım bu durumu. Sınavdan 2 hafta kadar önce bu topluluğu fark ettim ve dinin hayatını hapse çevirdiği ne kadar çok insan varmış, dedim. Gerçi ne düşünüyordum ki, burası Türkiye. Üç tarafı denizlerle kaplı bir zindan. Bu esareti yaşamayanlar da vardır eminim, ne mutlu onlara. Benim de onlardan biri olabilmek için çaba sarf etmem gerektiği gün yüzü gibi ortadaydı.
Bu açılma konusu, 3 hafta kadar önce bu topluluğu tanımam ile suratıma bir tokat gibi çarptı. İçimde onca zamandır biriken şeyler dalga ile kıyıya vurmuş gibi hissetmiştim. Sınav sonra konuşmayı aklıma koymuştum. Ama aklımda dönen felaket senaryolarına da engel olamamıştım. En kötüsüne hazırlanmaktı amacım. Tabii içim içimi yedikçe daha fazla sabredemeyip ilk olarak anneme başvurdum. Aniden oldu ve bence aniden olması da gerekiyormuş. Çünkü sınava 3 gün kala bunu dile getirmek planlarım arasında yoktu. Eğer sizde de oluyorsa gerçekten o anlık duyguya tutunun. Cesaretiniz bir daha o anki gibi olmayabilir.
Annem, bana saygı duyacağını ama tekrar düşünmem gerektiğini söyledi. Biliyordum ki böyle bir şeyi hiç istemiyordu. İkinci konuşmamızda ise karşılıklı ağlamaya başladık. Bağırıp çağırmadı ya da bir şiddet belirtisi göstermedi. Sadece ağladık. İçini kaplayan sıkıntıyı biliyordum ama beni o sıkıntı ile aynı kefeye koymasını da istemiyordum. Bana kendim için bir şeyler yapmamı onlar öğretmişti. Öyle ya da böyle.
Günler geçti, sınav da olup bitti. Ve bugün tam 1 hafta olacak ki ben artık babamla konuşma kararı verdim. Bu da aniden oldu. Aniden olmasa hiç olmayacak gibi geldi. Hep erteleyecektim, bunu biliyorum. Çünkü öyle olmasa 2 gün önce mutfağın kapısına kadar binbir stresle gidip geri dönmezdim. En son üçümüz de mutfakta bir arada olunca başladım dökülmeye. Anın stresi ve gerginliği ile ağlamaya başladım tabii. Annemin derin nefes alışları ve sıkıntısı gün yüzü gibi ortadaydı. Ağzımdan “Açılmak istiyorum” kelimesi dökülünce babam da “E açıl kızım, nasıl istersen” deyiverdi. Uzun uzun sebeplerini sordu, yıllar önce kapanmak istediğimi söylediğimde bana kapanmam için erken olduğunu söylediği sözlerini hatırlattı. Açıldığında gelecek tepkilerin kapandığında gelen tepkilerden çok farklı olacağını söyledi. “Sana zorla ‘Kapalı kal’ ya da ‘Hayır, açılma’ demiyorum” dedi. Ona bunun sanıldığından uzun bir süredir aklımda olduğundan bahsedince ise “Nasıl istersen” dedi.
Bu konuşmayı yapabilme cesaretini, ebeveynlerim ile aramızdaki ilişkilerin yavaş yavaş düzeldiği şu son birkaç aya bağlıyorum. Yoksa inanın, konusunu bile açamazdım. Bugün büyük bir heyecanla kestiğim kaküllerin yüzümü kaşındırması bile o kadar hoşuma gidiyor ki… Yeryüzünde kendi cennetimi yaşamışım gibi bir his. Yarın bir bahaneyle markete gideceğim. Sırf o güneşi ve rüzgârı 4 yıl aradan sonra tekrar saç tellerimde hissedebilmek için. Nasıl hissettirdiğini unuttum, bunu tekrar öğrenebilmek için. Şimdi sizlere sözüm şu; şarkıda da geçtiği gibi: ‘Özgürlük emek ister’, o sana gelemeyebilir ama sen ona gidebilirsin. Kimi zaman yalpalayarak, kimi zaman takılarak belki ama ben gideceğine inanıyorum. Bırak, insanlar konuşsun. Hep konuşurlar zaten. Konuşmaktan başka bir halta yaradıkları yok. Benim hakkımda yapacakları maksimim 30 dakikalık bir konuşmanın hayatıma ivme vermesine izin vermeyeceğim. Sen de verme.
Yalnız değilsin, biz de varız. Hep buradaydık.
(Görsel: Tomoko Hara)
“Bana kendim için bir şeyler yapmamı onlar öğretmişti.” için bir yanıt
Çok kıskandım hüngür hüngür ağladım. Âdil mi şimdi benim ailemden bunca şeyi görmem ve sizin saygı dolu aileleriniz