Öncelikle merhaba, sizleri çok geç keşfettim ancak geç olsun da güç olmasın, demişler. Bu yüzden ben de kimselere anlatamadığım hikayemi yazıya dökmeye karar verdim. Belki konudan bağımsız yerler olabilir, bunun için bağışlayınız çünkü o küçük kız hep birilerine hikayesini anlatmayı, kimsenin kendisinin yaşadığını yaşamamasını isterdi.
20 yaşındayım, herkes gibi ben de kendime göre özel bir insanım. Kendimi bildim bileli de çenemi tutamam. Ne olursa olsun, karşımdaki kişiye düşüncelerimi söylerim. Çocukluğum, üst katımızda babaannemlerin oturduğu bir apartmanda geçti. Annem de babaannem de halalarım da tesettürlüdür. Daha doğrusu, büyüdüğüm çevrede tesettürlü olmayan kadınlar çok nadirdi. Ancak buna rağmen annem hiçbir zaman benim üstümde dini baskı kurmadı. Zaten beni çok görmediği için baskı kurmasına vakit kalmıyordu. Beni babaannem yetiştirdi, denebilir. Şimdi olsa “Sen din hakkında ne biliyorsun ki?” diye çıkışacağım bu kadın, o zamanlar üstümde kendini belli eden bir baskı kuruyordu. “Açık giyinirsen ateşlerde yanarsın, erkeklerle konuşmak günah -daha 5 yaşındayım-, usturuplu olacaksın” gibi tipik sözler sıralarken, anneanneme gittiğimde ondan da benzerlerini duyuyordum. Kadın yerini bilmeli, açık giyinmemeli, hürmeti eksik etmemeli… Öyle ki bazen dine kendilerince bir kural bile katıyorlardı. Örneğin babaanneme göre anneme hakaret etmem güzel ahlakken, anneanneme göre anne ne derse onu yapmak, of dememek güzel ahlaktı ve hatta sevaptı. Birileri sürekli ‘Bunu yaparsan cennetliksin, bunu yaparsan da cehennemliksin’ diye sıralıyordu. O zamanlar aklım ermiyor tabii. Anneannemin yanına mini elbiseyle gittiğimde bacaklarıma bakıp kızıyor; babamın, dedemin, dayımın, amcamın yani kısaca erkeklerin yanında bu elbiseyle gezmemin benim cehenneme gidiş biletim olacağını söylüyordu. Ben de düşünüyordum. Babam, dedem ya da dayım benim bacaklarıma neden bakardı ki? Zaten ben bebekken görmüyorlar mıydı bacağımı? Ne değişiyordu? Ya da erkekler neden bana bakacaktı? Bir kere yaşıtım olan erkekler benimle oynamakla meşguldü. Hiç bacağıma, koluma bakmıyorlardı. Kendi bacakları yok muydu, niye benimkine bakıyorlardı? Velhasılıkelam, bunları anneanneme söylediğimde de “Senin yaşın küçük, sen Allah’ın işini anlamazsın” diyordu. Bir kez annem bana oje sürerken ikimizin de lanetleneceğini, annemin benden daha çok günaha girdiğini söyleyip kızını üzmüştü. O gün oje sürmeyi bıraktım. Evet, henüz 5-6 yaşındayken çok günah olduğu söylenen bu şeyi annem bana her sürmek istediğinde “Hayır, ben sevmiyorum” deyip ortamdan kaçarak bırakmış oldum. Neyse, sizi sıkmadan atlayarak devam edeyim.
Babaannem de farksızdı. İstemediği bir şey olduğunda hemen “İçinde domuz yağı var, mundar” yaftasını yapıştırıveriyordu. Benim erkeklerle çok iyi anlaşmamdan şikayetçi olduğundan karşı komşumuzun kızıyla oynamamı istiyordu. Karşı komşunun kızı da dini eğitim gören, ailesi ‘muhafazakâr’, iyi ahlaklı ve benden 5 yaş büyük bir kızdı. Babaannemin ısrarlarına dayanamayıp onunla arkadaş oldum. Herkesin önünde bana sureleri öğretiyor, elifbayı ezberletiyor, gittiği Kur’an kursuna beni de götürüyordu. Ama herkesin olmadığı zaman… Tacizine maruz kalıyordum. Bu kişi ailemde herkesin gözünde tam bir cici Müslüman olduğu için kimseye söyleyememiştim. Aklım tam olarak ermediği için annemle de paylaşamamıştım. Zaten ne kötülüğünü göstersem babaannem inanmıyordu. O mükemmel bir evlat örneğiydi. Neden? Çünkü Kur’an’ı çok güzel okuyordu ya, ondan. İlkokula başlayınca annemle yakınlaştım ve nihayet bu çevreden uzaklaştım.
Sonuç olarak, katılırsınız ya da katılmazsınız ama fikrim şu yönde; isteyen dini istediği gibi bükebiliyor. İnsanların kültür ve din adı altında cinsiyet ayrımı yapmasından nefret ediyorum. Bunu sizinle paylaşmamın nedeni de bu. Sizler öyle değilsiniz ama belki denk gelir de çocuklarını dini öğrensin diye birilerinin eline emanet edenler bunu okur. Kötülüğün kimden geleceği hiç belli olmuyor. Lütfen çocuklarınızı bir şeylere zorlamayın. Onlar büyüdüklerinde istedikleri yoldan ilerleyebilirler.
Şimdi ben de tesettürlüyüm ama bunu baskı altında olarak değil, kendim seçtim. Ancak bu benim düşüncelerime ve fikirlerime engel değil. Bilakis ‘Asıl din budur!’ diye zorlayanlara inat karşılarındayım. Herkesin hayatı kendine, o hayatı dilediği gibi yaşayabilir. Çağa ayak uydurmayı ve barışı savunuyorum. Belki doğru, belki yanlıştır; bunu bizlerin bilemeyeceğini düşünerek çocukken baskıyla bıraktığım birçok şeyi de şu an tekrar yapıyorum. Cinsiyeti fark etmeksizin arkadaşlarımla buluşuyor, evimize misafirliğe davet ediyor -bunun için çevremizdekiler bize sanki suç işliyormuşuz gibi tepki verse de- ve beni mutlu edecek alışverişlere çıkıyorum. Renkli, cıvıl cıvıl ojeler de favorim! Hayat bir şeylerden nefret etmek için çok kısa. Umarım hepiniz çok mutlu olursunuz. Buraya kadar okuyup derdime ortak olduğunuz için teşekkür ederim. Sizi seviyorum.
(Görsel: Ivan Milev)