Merhaba, bir süredir burada yazılanları okuyorum. Sonucu benzer olsa da sürecimin farklı işlediğini düşünüyorum. Benim gibi olanlar elbette vardır, diyerek onlara destek olmak adına kendi hikayemi paylaşmak istiyorum.
Öncelikle ben diğer yoldaşlarım gibi başörtüyle sorunu olan, ondan utanan, sıkılan biri değildim. Bunu belirtmek istiyorum. Benim durumum fiziksel şekilden daha çok içsel bir şeydi. Varoluşu fazlasıyla irdeleyen biriydim ve hâlâ irdelemekteyim. Müslüman bir ailede doğdum, İslam’ın yolundan gitmeyi kafama koymuştum. Başörtünün, namazın beni rahatsız eden hiçbir tarafı yoktu. Fakat aklımda çok soru işareti vardı… Günlerimin yarısını meal okuyarak, bulunduğum dini araştırarak ve o zamanlar beni daha da kuşatmasını isteyerek geçiriyordum.
Bir dönem militanlaştığımı söyleyebilirim. Fakat meal okudukça soru işaretlerim ve öfkem gitgide artıyordu. Bilhassa İslam’daki kadın ve kölelik durumu beni en çok hayal kırıklığına iten konular oldu. O dönem feminizmin ne olduğunu tam olarak bilmesem de çevremdekilere ve erkeklere karşı feminist savunmalar yapıyordum. Dindeki kadın’ı da kendi kafama uyarlamaya çalışıyordum çünkü öbür türlüsü haksızlıktı, ötekileştirmeydi, kadını mal yerine koymaktı. Gel gör ki araştırmalarım derinleştikçe aslında İslam’ın gayet de böyle bir din olduğunu idrak ettim ve hayal kırıklıklarım başladı. Kendimi bu denli verdiğim din beni hüsrana uğratmıştı. Bunların üzerine İslam’daki diğer açıkları da görmeye, araştırmaya başladım. Büsbütün soğudum, inancımı kaybettim.
Bu süreçte ailemdeki herkesle konuştum. Akrabalarımda ilahiyatçılar, profesör unvanlı ilahiyatçılar vardı. Onlarla da tartıştım ve artık emin oldum. Bu din yalandı. Çevremdekiler de konuşmalarımdan etkileniyorlardı, hiçbiri sorularıma mantıklı cevaplar veremiyordu. Direkt muhatabım olan Kur’an da verememişti zaten… Kararımı vermiştim, artık inanmıyordum. İnanmayan birinin de İslam’ın sembolü olan başörtüsünü takmasına gerek yoktur. Beni militanlaştıran, kategorize eden, ‘Sen bu başörtüsü olmadan erkekleri tahrik eden bir metasın’ diyen bu dinden tiksindiğim gibi başörtüsünden de tiksiniyordum. Açıkçası artık insanlar da benden bunu bekliyordu.
Fakat karşımda bir engelim vardı: Annem… Annemin üzülmesini istemiyordum, ona aylarca durumumu izah etmiştim. Beni anlamasını bekliyordum, konuşmalarımız bu yöndeydi ve anlar diye düşündüm. Bu sürece girdiğim zamanlarda saçımı kazımıştım, annemi daha geç üzeyim diye. Saçımı kazımamın, ‘gerçekleşmek isteyen beni’ biraz daha erteleyeceğini düşünüyordum. Bekleyebilirdim. Benim için sıkıntı yoktu.
Fakat incitmemeye çalıştığım annem, bir akşam bana “Saçların uzayınca açılacaksın, değil mi? Biliyorum ben. Güzel olunca açılacaksın. Sıkıysa şimdi açıl” dedi… Kan beynime sıçramıştı. Beni ancak bu kadar anlamayabilirdi. Kaldı ki güzel olunca açılmamda ne gibi bir yanlış vardı? Onu da bilemiyorum. Bu resmen bana karşı hırstı. Ben de ona şu an açıldığımı söyledim ve açıldım.
Çok sakindim. O ise ağzından köpürüyordu, “Bana bunu da yaptın ya, helal olsun” dedi. Hiçbir şey demedim. Ben sadece yoluma baktım. O günden sonra onunla tek kelime etmedim. Evdeki kimseyle tek kelime etmedim. Görünmez gibiydim. Kendi içimde hepsiyle boğuşuyordum. Darmadağın olmuştum. Bir yandan inandığım din beni hayal kırıklığına uğratmıştı, öte yandan ailem. İkisine de çok emek vermiştim ama karşılığını alamadım.
Bir süre bu şekilde devam ettim. Onlardan uzakken bazen kendimden de koptuğum oluyordu, boşlukta süzülüyor gibiydim. Zamanla her şey düzeldi. Güçlüydüm. Çok daha güçlü oldum. Onlar da zamanla alıştılar. Şimdi kendimle gurur duyuyorum. Ben ve kazınmış kafam biraz çile çektik ama sonunda istediğimizi aldık. Kızlar, eğer siz de sırf inanmadığınız için açılmak istediğinizde ya da başka türlü bir durumda dışlanıyorsanız, kimseye kendinizi kabul ettirmek için çaba sarf etmeyin. Siz sadece kendinizi kabul edin, gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Kimse bizi biz olmak istediğimiz için dışlayamaz. Herkes kendi çabalarımızla bulduğumuz kişiliklerimize saygı duymak zorunda. Saygı duymuyorlarsa sonları gelmiştir. Ya silinirler ya da saygı duyarlar… Kimse bizden değerli değil. Sizi seviyorum ve her zaman sizinleyim.
(Görsel: Sarah Maple)
“Dindeki kadın’ı kendi kafama uyarlamaya çalışıyordum çünkü öbür türlüsü haksızlıktı.” için 4 yanıt
Merhaba, açıkçası düşündüklerimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum. Seninle dusuncelerimizde çok benzeyen yerler var. Bilmiyorum sana bunu yazmak istedim
Çok küçük yaşlarımdan beri (7 8) toplumda kadının yerini sorgulamaktayim. Çok dindar bir ailem yok açıkçası bende açıp hiç meal okumamıştım.bigun ablam vasıtasıyla kuranda erkek kadını dövebilir yazdığını öğrendim. Beni o kadar üzdü ki tarif edemem. Çünkü kafamdaki İslam kusursuzdu. O gün dedim ki eğer inandığım Allah inandığım kuran da beni ezecekse ben neden buna inanayim. Sonra dedim ki hayır bir yanlışlık olmalı benim rabbim bunu yapmaz. O akşam dua ettim. Allahım dedim ben bunu öğrendim benim kalbim bunu kabul etmiyorum lütfen bana bunun doğrusunu budur dedim. O gün sabah erkenden uyandım araştırmaya başladım ve sonunda anladım ki bu kuranda yazan değildi meali yapanların yanlışiydi çünkü Arapça’da bir kelimenin farklı anlamları oluyor örneğin bahsettiğim ayette vurmak ve ayırmak meali yapan vurmayı seçerse kadını dövebilir oluyor, ayırmayı seçerse boşanmak oluyor. Sonra çok eşlilik takıldı kafama onu arastirdigimda da da ayını sonuca ulaştım. Şimdi de tesettür için aynı şeyi yaşıyorum ve yine aynı sonuç. Hala acılmadim. Herkes gibi çevre baskısı beni de korkutuyor. Ama kalbimle baktığım zaman yine aynı şeyi görüyorum. Özetle bazen hocayı meali alimi seni tatmin etmeyen her şeyi bir kenara bırakıp kalbinle sorgulamak gerekiyor şu koca evreni yaratan rabbin sana bunu yapmış mıdır.
Elbette konuşabiliriz
merhaba eğer sizin için uygun olursa sizle konuşabilir miyim bu konuda yardım almak istiyorum
Merveeee?♀️