Ben bugün yeniden doğdum.

Bu sayfayı uzun zamandır takip ediyorum. Takip ettiğim süre boyunca hep buraya başarı hikayemi yazabilmeyi hayal ettim ve evet… Başardım. Sonunda başardım!

Ben 8. sınıfta 13-14 yaşında kapandım. Şimdi 20 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Benim hikayem de sizinkilerden çok farklı değil. Ailesini mutlu edebilmek ve bir parça olsun sevilebilmek için hiç düşünmeden kendisini ateşe atan bir çocuğum ben. Ailesinin istediği gibi birisi olabilmek için her şeyi yapan ve en sonunda kendisine yabancılaşan bir çocuk… ‘İdeal ben’ olabilmek için kendime çok zarar verdim. Çünkü ‘ideal ben’e çok uzaktım. Hatta onun tam zıttıydım. Çok çabaladım ama olmadı. Yapamadım. Bu yüzden kendime çok kızdım.

Hani bazen olur ya, insana birden bir aydınlanma gelir. İşte ben de bir an durup ‘Ben ne yapıyorum?’ dedim. Ne yapıyorum ben? Niye kendime eziyet ediyorum? Niye insanları bu kadar umursuyorum? Onlar beni böyle sevmiyorsa neden sevecekleri ‘ideal insan’ olmaya çalışıyorum? Öyle olsam beni gerçekten sevecekler mi? Bunun bir garantisi var mı? Peki onlar beni sevmeye başladıktan sonra ne olacak?

İşin ailevi boyutuna girmek istemiyorum. Hem olanları hatırlamak hem de onlara karşı öfke ve nefret duymak istemiyorum. Az biraz sizinle aynı şeyleri yaşadım. Açılmak istememi elbette olumlu karşılamadılar. Üniversiteye geçince yeni bir hayata başlamak istedim ama olmadı, açılamadım. Elimdeki tek şansı da kaybetmiş gibiydim. Her şeyimi ona bağlamıştım çünkü.

Açılmak istediğimizde insanlar “Böyle daha güzelsin” falan diyor. Bunun güzellikle bir alakası yok ki! Olmadığın biri gibi görünmek çok ağır bir şey. Okulda başörtüm yüzünden beni hep bir kefeye koydular. Sadece okulda da değil, her yerde! Bana uymayan insanlar yanıma geldi, bana uyan insanlar ise benden uzaklaştı. Yapayalnız kaldım. Bu sadece bir örtü değil. Bu bir kimlik, bu bir ideoloji, bu bir tip, bu bir damga! Benden önce konuşan bir ses! Bu sadece bir örtü değil. Kesinlikle değil. Bu çok ağır bir şey. Kimse bunu yaşamayı hak etmiyor.

Nasıl açıldığıma gelirsek… Biraz değişik bir hikâye. Böylesini yaşamış birisi var mıdır, bilmiyorum. Hayallerim yıkılmıştı ama aileme “Bu bugün olmazsa yarın olacak. Yarın olmazsa seneye. Bir şekilde bu olacak, bunu kabul edin” dedim ve bu dediğimin arkasında durdum. Kapalı bir kadın önce yazmasını düşünür. Ben asla düşünmedim. Kapıya başım açık açtım, balkona başım açık çıktım. Bir şekilde aileme ‘Unutmayın’ mesajını vermeye çalışıyordum. Bu şekilde 2 sene geçti.

Geçtiğimiz ay şiddetli ağrı ile hastaneye gittim ve böbrek taşı teşhisi kondu. Gerçekten dayanılmaz bir ağrıydı. 6 mm’lik olmasına rağmen fazla büyük olmadığı için müdahale etmediler. Ağrı kesicilerle, suyla falan idare ediyordum. Dün öğleden sonra ağrım inanılmaz arttı. Nefes bile alamıyordum. O kadar çok ağladım ki bir süre sonra gözümden yaş akmadı. O kadar berbat bir ağrıydı. Ailem panik olup ambulansı aradı. Yeni banyo yaptığım için annem üşümeyeyim diye eline geçeni bana giydirdi, babam maskemi taktı. Ben kılımı kıpırdatamıyordum. Sonra ambulans geldi ama kimse kafama eşarp falan bağlamadı. Bacağımda pembe çiçekleri olan lacivert demode bir eşofman; üstümde her tarafı pamuklanmış, kolları kabarmış mosmor bir tunik; ayağımda spor ayakkabı… Saçlarım dışarıda kuruduğu için kabarmış… Tipim rezalet… Okuduğum üniversitenin hastanesine götürdüler beni. Ağrıdan geberiyorum ama bir yandan içimde tarifi olmayan bir mutluluk… Saçım açık. Rüzgârda hareket ediyor… Tarifi olmayan bir histi. Kan alıp serum taktılar. Ailem sonradan geldi. Gelirken bana eşarp falan da getirmediler. İşimiz çok uzayınca babam hariç herkes eve gitti. Doktorlar çok kibardı. İnsanlar bana gülümsüyordu. Tipim iğrençti ve ağrım çok kötüydü ama ben mutluydum. Tahlildi, serumdu, tomografiydi diyene kadar ben taşı düşürdüm. Son kontroller yapıldı ve taburcu oldum. Saat akşam 8’e kadar hastanedeydim kimse de “Kızım senin başın açık” demedi. Abim bizi almaya geldi. Eve geçmeden markete uğradık. Markete ben de girdim. Babam hiçbir şey demedi. Abim de “Yine iyisin hadi, çaktırmadan açıldın” dedi. Ben ise olanlara bir türlü anlam veremedim.

Bugün sabah ev bakmak için dışarı çıkacaktık. Ailem mutlu mesut hazırlanıyordu. Dedim kızım, ya şimdi ya hiç. Dünün üstüne bugün kapalı çıkarsan sen bu işi unut, dedim. Annemin yanına gittim. Tabii annem durumu anladı ama yine konuşmamı istedi. Kem küm ettim. “Dünün üstüne kapanamam” dedim. Annem de “Ben sana bir şans verdim. Eğer dün isteseydin eşarp verirdim sana. Tuniği de üşüme diye giydirdim. Sen o acı esnasında ayakkabını giymeyi unutmadıysan eşarbını da unutmamalıydın. Tesettürlü bir kadın başörtüsünü giymeyi unutmaz. Demek ki sen hiç tesettüre girmemişsin. Gelirken de eşarbı getirmedim o yüzden” dedi. Biz konuşurken babam arkada söylenmeye başladı. Abim onu sakinleştirmeye çalıştı. Annem, “Bu saatten sonra ne yaparsan yap” dedi, “İstediğini giy. Ben elimden geleni yaptım ama başaramadım. Ben üzülürüm diye kapanma. Her türlü üzgünüm ben zaten. Benim de imtihanım buymuş. Ahirette yakama yapışma da ne yaparsan yap”. Kapanmamı her şeyden çok isteyen annemden bunu duymak ve kapanmamı istemeyen babamın sert tepkisini görmek beni afallattı. Babam epey sinirlendi. Abim, babamı sakinleştirmeye çalıştı. Sonra babam bir şeyden demeden çıkıp gitti. Akşama doğru annem odama geldi; “Babana aldırma. Sonuçta onun için de kolay değil. Sen bir şey deyip de daha fazla üzme adamı. Öyle böyle alışacak. Onun lafına tekrar kapanayım falan deme. Yoksa ben çeker alırım kafandan o örtüyü. Sen başörtüsünü hak etmiyorsun” dedi. Evin huzuru kaçtı ve bana küstüler ama sonuçta istediğime kavuştum. Yüzüme bile bakmıyorlar. Onlara da bir şey diyemiyorum. Benim için olduğu kadar onlar için de zor. Evlatlarının ateşte yanmasını ve onlar yüzünden kendileri de yanmayı elbette istemezler. Ben onlarla aynı dini ve siyasi görüşü paylaşmıyorum. İstedikleri gibi bir evlat olamadım. Bir de üstüne onlara göre son derece yanlış olan bir yolda yürüyorum. Elbette bunu kabullenmelerini bekleyemem.

Bir seçim yapmam gerekiyordu. Ya onlar üzülecekti ya da ben… Ben yeteri kadar üzüldüm. Şimdi üzülme sırası onlarda. Benim içim çok rahat. Çünkü ben yanlış bir şey yapmadım. Ben sadece yaşamak istiyorum. Özgürce yaşamak… Kimin ne dediği de ne hissettiği de umurumda değil.

4 Eylül 2021. Ben bugün yeniden doğdum. Hem de özgür bir şekilde!

(Görsel: Kuniyoshi Kaneko)

Comments (2)

  1. Senin adına sevindim, umarım bu mutluluğun artarak devam eder. Herkes öyle böyle bir şekilde benzer hikayeler yaşıyor bu konuda ve bazen bu benzer hikâyeleri yaşayan insanların birbiriyle sohbeti bir kez daha geçtiği yolları hatırlatıyor bir kez de dışarıdan bakabiliyor belki yoluna.. Umarım olabildiğince kendin olursun hayatında aynı zamanda mutlu ve huzurlu. Zorluklar elbet her daim var ama kendini bilince insan onları çözmek de sorun olmuyor, ders çıkarıyor kendine bir şeyler öğreniyor onlardan da.. hayatı bir bütün olarak seviyor. Benim de halletmem gereken birkaç bir şey kaldı tam virajı alıyorum derken yeni küçük bir viraj daha oluştu önümde onu oluşturmalıydım ama oldu.. umarım çözeceğim çok yakın. Bana şans dile 🙂

  2. Benim de başardım demeye ihtiyacım var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir