Şimdi 23 yaşındayım. En baştan alalım. 7. sınıfın sonundaydım. O güne kadar herhangi bir okul gezisine, aktivitesine gitmeme asla izin verilmezdi. Her şeye hayır! Yengemin arkadaşı beni bir erkekle görüyor ve koşa koşa dedemlere söylüyor, oradan da babama. Gecenin bir vakti uyandırılıyorum, “Bir daha bu hatayı yap, bacaklarını kırarım. Okul bitti artık, gitmiyorsun” deniyor. Ailemin bir dükkânı vardı, bazen oraya gidiyordum, ertesi gün de ailece oradaydık. Annem, “Eğer başını örtmezsen kimse seni affetmez, yüzüne bakmaz” dedi. İstemeyerek, ağlayarak kapandım.
8. sınıf zamanı geldi, eğitim zorunlu olduğu için yolladılar ama okulda aç, dışarıda kapa… “Baba, bu çok saçma, bari bu sınıf bitsin, sonra kapanayım” dedim. Neyse, açılmıştım ama dar ya da kısa kıyafetler hatta kısa kollu bile yasaktı. Babam söylediklerimi asla ciddiye almıyordu, bana hep sert davranıyordu. Nedeni ise açık olmammış…
Bütün bunların sonucunda kapandım. Zaten liseye gitmedim. Açıktan bitirdim. Kanarım diye beni İngilizce kursuna gönderdi. Amacı farklı olsa da iyi bir şey yaptı. Bu sene dil bölümünden sınava girdim. İstanbul Üniversitesi’ni kazandım. Dürüstçe “Baba, ben kapalı olarak devam etmeyeceğim hayatıma” dedim. Hatta online olarak kaydımı bile yapmıştım. Yok, izin vermiyorlar. Gidersem kesin ortalık bilmemnesi olurmuşum. Namus falan kalmazmış, “Zaten o da kalmazsa kızım ölsün, daha iyidir” dedi. Kapalı da olsam açık da olsam izin yok. “Burada kal, ben sana maaş veririm evlenene kadar. Evlenirsin, kocan iyi biri olur zaten, öyle yaşarsın. Evlenirsen ne bok yersen ye, sorumluluğun bende olmuyor” dedi. Yaşım çok kritik bir yaş, bu sene okuluma başlamam lazım. Onları dinlemeyeceğim ve evden ayrılıp kendi imkanlarımla okuyacağım.
(Görsel: Sionah Tagger)