Merhaba, burayı çok ama çok uzun zamandır takip ediyorum hatta 1 yıl önce bir kere yazmıştım. Her neyse, bu yıl buraya size umut olmak için yazacaktım. Ben kendime çok güvenmiştim. Yazmayı çok istedim ama her şeyi bitirdikten sonra yazıp size umut olmak için erteledim ama olmadı.
Ben 5 yıldır kapalıyım. Beni zorla gönderdikleri İmam Hatip’ten etkilenip 5 yıl önce kapandım. Yerlerde nasıl tepinip istemediğimi, nasıl ağladığımı hatırlıyorum. Daha 4. sınıftaydım. O okula gitmemek için her şeyi yapmıştım ama babam yüzüme bakıp “Bak yeni okulun” diyerek evime çok uzak olan o okulu gösterdiğinde dünyam başıma yıkılmıştı. O anki hislerimi hâlâ hatırlıyorum. Ortaokulum o okulda geçti. Yalan olmasın; güzel arkadaşlıklar edindim ama çok şey kaybettim. 7. sınıfım bittiğinde sırf arkadaşlarımdan heveslendim diye kapandım. Aslında herkes çok şaşırdı çünkü kimse benden böyle bir şey beklemiyordu. Zaten ben de 8. sınıfın yarısında artık bunu istemediğimi düşünmeye başladım ama önce içime attım.
9. sınıfta yani lise 1. sınıftayken bir gün serviste artık bunu içime atarak devam edemeyeceğimi fark ettim ve tüm yol boyunca annemle konuşmayı düşündüm. Eve girdiğimde annem güler yüzlüydü. Biraz çekinsem de açılmak istediğimi söyledim. Bana ettiği hakaretler ve susmak bilmeyen çenesi yüzünden kabullenip “Tamam, istemiyorum” demek zorunda kaldım. Bu mevzu yüzünden ağlamaya ilk defa o gün başladım. Daha sonra 10. sınıfta ablamdan destek istedim, yanımda olmasını istedim fakat o yanımda olmak yerine karşıma geçti. O gün evde büyük bir kavga yaşandı. Yine herkese karşı tek kaldım ve yine içime atmak zorunda kaldım. Bana destek olur diye düşündüğüm babam bile bana destek olmak için tek bir kelime söylemedi.
11. sınıftayken bunun izin alarak olmayacağını fark edip dışarı açık çıktım. Evet, sabah evden erken çıktım ve saçımı açarak aile Whatsapp grubuna ses kayıtları ve mesajlar gönderdim ama annem sesleri dinlemedi bile… Önce beni arayıp eve gelmemem gerektiğini söyledi, sonra tekrar arayıp eve gelmemi söyledi. Ben hepsini kesin bir dille reddettim ama en sonunda babamın arkadaşımın evine geleceği korkusuyla kafama sweatshirt şapkasını geçirerek babamın beni çağırdığı yere, markete, gittim. O gün eve gidip sadece yattım. O günün akşamında beni salona çağırıp konuşarak günahı ya da bilmem ne’yi doğru düzgün anlatmaya çalıştılar ama bunlar benim bilerek göze aldığım şeylerdi. Ben bunu zorla yapa yapa artık kendim olmaktan çıkmıştım. Kamera açmaktan nefret eder olmuştum, arkadaşlarım yanımda fotoğraf çekilirken ben hep geride kaldım çünkü kendimi böyle asla sevmedim, üstümde yıllarca yük gibi taşıdım.
11. sınıfta bu konu 2 kere daha açıldı. İlkinde arkadaşımla görüşmem yasaklandı, diğerinde ise annem kendimi öldürmemi bile söyledi. Kimse benim ne hissettiğimle ya da ne düşündüğümle ilgilenmedi. Sadece ‘din’ dediler, ‘günah’ dediler, ‘o ne der, bu ne der?’ dediler, ‘kime özeniyorsun?’ dediler. Beni her şeyden ve herkesten soğuttular. 12. sınıfa başlamadan önce bir kere daha konuşmak istedim. Tam okullar açılmadan önce 5 Eylül gecesi önce babamla konuştum, babam bu sefer bir şey demedi. Zaten beni en iyi anlayan o ama o da anneme ve ablama bir şey diyemiyor. Annem yine her şeyi mahvetti, tabiri caizse kendini yerlere attı ve o kadar kararlı olmama rağmen beni yine kabullenmek zorunda bıraktılar.
Ben yıllardır hep denedim ama anladım ki bu evdeyken benim özgürlüğüm yok, o yüzden üniversiteyi bekliyorum. Evet, beklemek çok zor. Biliyorum ki birçoğunuz da benim gibi beklemek zorundasınız. Yazdıklarınızı çok kez okudum, hep kendimle bağdaştırmaya çalıştım, bu sitedeyken çok ağladım. Sizi çok ama çok iyi anlıyorum. Lütfen asla pes etmeyin. Beklemek gerekirse bekleyin. Sizleri çok seviyorum ve her zaman yanınızdayım. Asla yalnız değilsiniz. Artık ben de içimi dökmek istedim, uzun zamandır yazmak istiyordum.
(Görsel: Havy Kahraman)