Merhaba, sayfanızı uzun süredir takip ediyorum. Başaranların hikayesi bana umut oluyor. Bu yüzden böyle bir sayfanız olduğu için size çok teşekkür ederim. Bayağı uzun oldu ama umarım paylaşırsınız. Kendinize iyi bakın. Tekrardan teşekkürler.
5. sınıfta benimle aynı yaşta olan bir grubun bana zorbalık yapmasıyla her şey değişmişti. Kendimi çok seven, özgüven dolu bir çocuktum. Bu zorbalık sürekli devam etse de ben bu durumla elimden geldiğince baş ediyordum. Bir süre sonra dayanamayıp aileme anlattığımda benimle alay edip konuyu kapatmaları üzerine susup bir süre daha bu zorbalıkla uğraştım. Zorbalık edenlerden hiçbir zaman korkmamıştım. Ben hep ‘Acaba babam beni sevseydi korur muydu?’ diye düşünürdüm.
6. sınıfa doğru her şey değişmişti. Kendimi sevmemeye başlamıştım. Sürekli babamın da beni sevmediğini düşünürdüm. Okul başlamadan birkaç gün önce anneme aniden kapanmak istediğimi söyledim. O zamanlar bunun benim için daha iyi olacağını ve Allah için yaptığımı sanıyordum. Annem kapanmam için erken olacağını, iyi düşünmem gerektiğini söylemişti. Onu dinlememiştim… O akşam babamla konuştuğumda çok mutlu olmuştu. Sarılmış̧, öpüp koklamıştı. O an edinemediğim o sevgiyi gördüm. İlk kez baba-kız olduğumuzu hissetmiştim, mutluydum.
Kapandıktan sonraki ilk aylar bana çok iyi davranmıştı. Şallar, tunikler alıp dururdu. İlk zamanlarımda her şey güzeldi. Babam sevmişti beni! Sonra biraz daha büyüdüm. Ergenliğe girdim ve dış̧ görünüşüm değişti. Kendimi sevmediğim düşüncelerim geri gelmişti. İnsanın kendisini sevmesi en önemli şeydir. Dolayısıyla içimde bir boşluk oluşmuştu ve ben, içimdeki bu boşluğu başörtümle doldurmaya çalışmıştım, yıllarca. Babam tekrar kızını sevmeyen eski haline dönmüş̧ ve ben bana sunulan başörtüsüyle kalmıştım.
Doğrusu, 7. ve 8. sınıfta gerçekten mutluydum. Sınıfım oldukça eğlenceliydi ve ben neredeyse sürekli güler, eğlenirdim. Bu zorbalık ara ara başka insanlar tarafından devam etse de üzülmüyordum. Ama 8. sınıfın sonlarına doğru birkaç ağır şey duymuştum; “Çirkin, kadın gibi, yaşından büyük gösteriyor” … 14 yaşında bir çocuğum. Nasıl yaşımdan büyük gösterebilirdim ki?
İlk kapandığım zaman karşısından çıkamadığım aynanın önünde bu sefer kendime bile bakamayarak saatlerce ağlamıştım. Gözlerim kızarmış̧ ve şişmişti ama o çok sevdiğim babam bunu fark etmemişti bile. Diğer kardeşlerime bir şey olsa anında fark edecek adam, bu sefer hiçbir şey yapmamıştı. Gerçi yüzüme bile bakmazdı ki!
Araya pandemi girdi derken bu sefer düşünecek vakit bulmuştum. Kendimle, kendi benliğimle aylarca baş başa kalmıştım. İlk başlarda hakkımda söylenilenleri sorguladım. Sırasıyla ailem, birkaç şey ve en sonunda din takip etmişti bunu.
Babam sadece narsistin teki; kendi otoritesi ile herkese hükmeden, dediği yapılmazsa ya da onunla aynı düşünülmezse bağırıp çağıracak ve belki de şiddet uygulayacak birisiydi. Annem ise kendi çıkarlarında yapardı her şeyi. Ama emin olduğum bir şey varsa o da başka bir şeye kızsalar bile ikisinin de cezasını bana çektiriyor olduklarıydı. Ellerine gelen her ne varsa vurduklarında hep başka sebepler oluyordu. Yalnızca ben görüyordum o şiddeti, küçüklüğümden beri.
Şimdi ise 10. sınıfım. Önünden çıkmadığım aynanın karşısına geçemiyorum bile. Ağlayamıyorum ama gülemiyorum da. Birkaç ay önce umut dolu şekilde yanına gidip açılmak istediğimi söylediğim annemin bağırıp cümlelerimi boğazıma dizişinde boğuluyorum sanki. Nefes alamıyorum. Sınıfta, okulda tekim. Birileri ile iletişime geçemiyorum, arkadaşlık kuramıyorum. Çünkü̈ ben başörtüsüyle kendimi sevmiyorum. Evde güzelim, saçlarım açık ve hafif dalgalı. Saçlarımı savururken güzelim ben. Kendi içime çekildiğim karanlıkta yok oluyorum.
Babam benim için hep vardı ama hiç yanımda olmamıştı. Beraber hiç gülmedik. Hiç tatmadığım baba sevgisinde gidip geliyorum. Yanımda hiç olmayan ve beni sevmeyen adamın esirinde durmaktan nefret ediyorum. Onun kendi düşüncesi ile beni önemsemediği emirlerinin altında durmaktan da nefret ediyorum. Boynuma doladığım ve beni her gün biraz daha boğan başörtüden, her bir an öncekinden daha fazla nefret ettiğim gibi nefret ediyorum. Babamı hâlâ seviyorum ama kendi çıkarı doğrultusunda oluşan sevgisine de artık ihtiyacım yok. Birilerinin beni sevmesine de. Ben sadece kendimi sevmek istiyorum. Saçlarımı, her bir telinin rüzgârda savrulmasını, yağmurda ıslanmasını isteyecek kadar basit hayallerim. Ben sadece kendim olmak istiyorum. Kendim olmanın neyi günah? Merak ediyorum, kendi öz kızını bile sevemeyen ve hiçbir zaman onun yanında olmayan adamın, özgürlüğümde neden söz hakkı var?
(Görsel: Antonio Berni)