Keşke beni bu yazıyı yazmak zorunda bırakmasalardı ama maalesef aileni seçemiyorsun. Bazen ben neden bu evde bu insanlarlayım, diyorum. Benden o kadar farklılar ve ben onlardan o kadar farklıyım ki… Kendimi gizliyorum yoksa beni asla kabul etmezler. Zaten onlar için önemli olan düşüncelerim değil, nasıl gözüktüğüm. İşte bunun farkına varmak benim için kötü oldu çünkü onlara ne saygım ne sevgim; hiçbir şeyim kalmadı. Bir şekilde kendimi onları sevmeye zorluyordum; abarttığımı, herkesin bunları yaşadığını ve normal olduğunu söylüyordum ama öyle değil. Neden bunu kabul edeyim ki? Neden kendimi yok sayayım?
Şimdi size kısaca ailemden bahsedeyim. Annem namazını kılar, arada dini kitaplar okur, Kur’an okur yani dindar sayılabilir ve zaten tesettürlüdür. Babam ise cuma namazlarına bir de bayram namazlarına gider, evde namaz kıldığını ya da Kur’an okuduğunu hiç görmedim hatta hiç Kur’an okuduğunu duymadım, arada sure okur, o kadar; yani kesinlikle dindar sayılmaz. Aslında bana göre bunlar dindarlığın belirleyicileri değil ama onların söyledikleriyle yaptıkları asla birbirine uymuyor, bunu anlatmaya çalışıyorum.
Bana gelirsek, ben kendimi hatırladığım günden beri annemler sürekli benim asi, söz dinlemez, ukala olduğumu söylerler. Annem, kardeşlerim arasında en zor beni büyüttüğünü, baş belası olduğumu, o günlerin tekrar gelmesini istemediğini falan da söyler. Neyse, bu böyle uzar gider, bunlar sadece aklıma gelenler. Basit sözler gibi durabilir, “Bu mu yani?” diyebilirsiniz ama benim için çok kırıcıydı. Neyse. Ben 4 yaşımdan itibaren hep Kur’an kurslarına gittim, okuma yazmayı öğrenmeden önce Kur’an öğrettiler. Kur’an nedir, din ne demek; onu bile bilmiyordum. Sadece ben Kur’an okuyunca ailem benimle gurur duyuyordu, demek ki bu iyi bir şey diye düşündüm. Tabii sonra okula başladım, yazları da Kur’an kursuna devam ettim. Sonra annem beni bir cemaatin medresesine yolladı. Oraya asla gitmek istememiştim. Orası kadar berbat ve travmatik bir ortam yok. Yaklaşık 7 gün kaldım, sonra atıldım. Tabii annem yine hayal kırıklığı içinde “Seni hiçbir yerde kabul etmiyorlar, hiçbir yere sebat edemiyorsun” dedi. Ben henüz 10 yaşında falandım. Hayat hikayem çok güzelmiş, onu fark ettim.
Ortaokul için başka bir okula gittim. Oradaki arkadaşlardan bazıları bu sefer farklı bir cemaatin yurdunda yatılı kalıyorlardı ve okula oradan geliyorlardı. Bu arada, ailem cemaat taraftarı değil, sadece dini eğitim alayım da nereden olursa olsun kafasındalar. Arkadaşlarım “Burası çok iyi” falan dediler, çok eğlendiklerini söylediler. “Ben de gideceğim” dedim, hemen yolladılar. Orada yaşadığım şeylere girmek bile istemiyorum, ben bunları nasıl kabullenmişim diyorum. Mesela okula giderken dar pantolon ya da kısa kollu giymek yasaktı. Yurtta başörtün olmadan gezemezsin, bazen yatarken de takmak zorundasın. Okula giderken bazen onlar bizi arabayla götürürdü, bazen de yürüyerek giderdik. Yurttan çıkmadan önce pantolonun üstüne uzun eteklerden giydirirlerdi, başımıza da başörtüsü takardık, sonra tam okulun kapısında çıkarırdık. Şaka gibi geliyor, o zamanlar bir şekilde kabul etmişim, uyaran ya da “Ya siz ne yapıyorsunuz?” diyen de olmamış. Daha 11 yaşındayım. Neyse, her şeyi anlatamam çünkü bu yazı çok uzar.
Daha sonra sınav nedeniyle yurdu bıraktım, evdeydim. Babamlarla her sofrada ayrı bir kavga ederdik, beni yaşıtları olarak mı görüyorlardı, anlamıyorum. Benimle ciddi ciddi laf dalaşına girerlerdi. Ben de biraz fazla konuşurum, bazen cevap veremezlerdi. O zamanlarda babam ya vururdu ya da çok kötü hakaretler ederdi. Bu arada, annem de babam da okumuş etmiş insanlar ama nasıl oluyorsa cahil kalmayı başarmışlar.
Sonra bir gün ben regl oldum. İşte o zaman kapanma baskısı başladı, daha önce de vardı ama baskı gibi değildi. Ben de bir gün nasılsa kapanacağım diye düşünüyordum. Bu aile yapısında büyüyen herkes bunu bilir. Bir gün kapanılacak! O zamanlar küçük kız kardeşim 10 yaşındaydı, ben ise 13. Bir gün kardeşim kapandı, annemler onunla gurur duydu, tabii hemen benimle karşılaştırdılar. Mutlaka birçok şey söylemişlerdir de gerçekten o zamanlara ait pek fazla şey hatırlayamıyorum.
8. sınıfa yeni başlayacaktım. Annem, “Seni böyle okula göndermem, okutmam, kapanacaksın” dedi. Ben hep liseye geçince kapanacağımı söylerdim ama o kadar korktum ki hemen kapandım. Gerçekten asla istemedim, sürekli ağladım ama kimse fark etmedi. Birden değiştim, değiştiğimi herkes fark etti ama kimse neden olduğunu anlamadı. Neyse, tatil bitti ve okula gideceğim ama nasıl utanıyorum… Kimse beni böyle görmesin istiyorum. Okulda da öyle utangaç biri değildim. Hocalar bile beni ilk kez gördüklerinde “Onun kapanması imkansızdı, nasıl oldu” diye şaşırdılar. Arkadaşlarım hiçbir şey demedi, hepsi bana eskisi gibi davranıyordu. Sorun bendeydi, ben olmak istemediğim biriydim. Önce onlardan uzaklaştım ama bir şekilde devam etmem gerekiyordu ve devam ettim. Eğleniyordum ama kendim gibi eğlenmiyordum. Kapalılık bana o kadar şey yüklemişti ki ona uygun davranamıyordum. Bazı hocalar durumu fark etmişti, bana “Zorla mı kapatıldın, yardım edelim” diye soruyorlardı. Geri döndüğüm yer aynı evdi, aynı insanların yanıydı; ben onların bu sorusuna ne diyecektim ki? “Hayır” diyordum. Buna rağmen ikna olmayıp annemi aramışlardı. Bu yüzden annem onları sevmezdi ve herkese “Okuldaki hocalar şöyle böyle” diye sallardı, “Yok neymiş, ben kızımı zorla kapatmışım da…” derdi. Gerçekten yazdıkça her şeyin daha çok farkına varmaya başladım. Keşke o zamanki halime sarılabilseydim, ben daha çocuktum, böyle şeyler yaşamak istemezdim. Bunu savunan bir din olamaz, bu insanlar gerçekten çok farklı bir kafadalar, başa çıkması çok zor.
Liseye giriş sınavında iyi bir puan alamadım, Anadolu lisesine başladım. Orada da bir şekilde devam ettim. Açılmak istediğimi biliyordum ama yapamazdım. Sonra araya pandemi girdi. Kendimi o kadar geliştirdim ki resmen başka bir insan oldum. Ben ne yapıyormuşum, dedim ama o zamanlar nasıl mücadele vermem gerektiğini bilmiyordum. Şimdi 12. sınıftayım. Epey zaman geçmiş, değil mi? Kaybedilen onca yıl, kendim olamadığım onca yıl geçmiş… İyice araştırmaya karar verdim. Bu siteyle karşılaştım. Başaran, başaramayan herkesin yazdığı mektupları okudum. Bana o kadar cesaret verdi ki… Çok teşekkür ederim. Belki de hiç yapamayacaktım. Sınavım var, ona odaklanayım, nasılsa üniversitede istediğim gibi olur, diyecektim. Oysa ha şimdi ha sonra, benim bir saniye bile tahammülüm kalmadı.
Daha önce bu konuyu aileme açmıştım. İlk önce babama söyledim; babam, anneme göre az da olsa aklı başında olduğu için. Bana “Ben müftüye sorayım, eğer ‘Olur’ derse açıl” dedi. O kadar şok oldum ki nasıl bu kadar dar bir kafası olabilir? İnanamıyorum. Anneme söyledim, hakaretlerle karışık şekilde “Seni evlendirelim, kocanın evinde ne yapıyorsan yap, istediğin yerini aç, o zaman da görüşmeyiz zaten. Bu evde olduğun sürece asla, eğer açılırsan da defol git bu evden. Seni çizerim ve yüzüne bile bakmam” dedi. Sonraki birkaç gün benimle konuşmadı. İlk defa söylediğim için biraz korktum ve hemen “Tamam, açılmayacağım” deyip geri adım attım ama siz sakın geri adım atmayın. Keşke ben de atmasaydım. Evden kaçmayı düşündüm ama param yok, küçük ilçede yaşıyorum, herkes herkesi tanıyor, yaptığım her şeyden annemlerin haberi olur, bilet bile alamam. Böyle olunca vazgeçtim, bayağı dipteydim.
Şimdiyse başarmak istiyorum ve buraya büyük harflerle “BAŞARDIM!” yazmak istiyorum. Bugün bu işi bitireceğim. Bir yere gideceğiz ve kapıdan çıkarken başörtüsü takmayacağım, “Böyle geliyorum” diyeceğim. Neler olur, inanın ki bilmiyorum. Sadece yapamadığım bir şey için ‘Keşke’ demektense yapıp pişman olmayı tercih ederim. İsterlerse evden kovsunlar, okula göndermemekle tehdit etsinler. Ben bir şekilde yolumu bulurum, buna inanıyorum. Çok uzun oldu, buraya kadar okuduysan teşekkür ederim. Bunları yaşadığımı bu zamana kadar kimse -arkadaşlarım bile- bilmiyordu. İçimdekiler ağır gelmeye başlamıştı. Umarım herkes kendi çizdiği yoldan ilerleyebilecek kadar özgür olur.
(Görsel: Sliman Mansour)
“Babam, bana “Ben müftüye sorayım, eğer ‘Olur’ derse açıl” dedi.” için 3 yanıt
Umarım tam anlamıyla başarmışsındır güzelim ?
Umarım tam anlamıyla başarmışsındır güzelim
hikayen cok etkiledi beni. basardin mi bilmiyorum ama umarim kendin gibi hissediyorsundur. mektuplari okudukca yalniz olmadigimi bir kez daha anliyorum. ve unutma sen de yalniz degilsin. hayatta basarilar