Ucu ablama dokunur diye açılma işini hep içime gömmüştüm.

Ben de size hayatımdan bir olay anlatmak istiyorum. Ablam 37 yaşında olgun bir kadın. 18 yaşına kadar babamın ağır baskılarına maruz kalarak başörtüsü takmaya zorlandı ve 18 yaşında başka şehirde bir üniversite kazanınca başını açtı. Yıllarca bunu babamdan hep beraber gizledik ama 2 yıl önce öğrendi ve elinden hiçbir şey gelmedi, mecbur kabul etmek zorunda kaldı. Bu sefer de ben babamın proje çocuğu oldum. Bu sefer benim üstümde baskı kurmaya başladı. Belki ben daha küçük olduğum için anlamadım. 6-7-8. sınıfa giderken yazları Kur’an kursuna yollardı. 8. sınıfta yanımda başörtüsü götürüp, okuldan çıkınca onu takmamı söylerdi. Ben yapmazdım ve onu dinlemezdim de ama aklında hep benim başörtüm vardı. “Ne zaman kapanacaksın?” diye sorardı hep.

Derken liseye geçtim. Artık kapanmıştım. Aslında galiba biraz da şu yüzden kapandım, babam beni sevsin diye. Dedim ya, daha çocuktum ve o zamandan bu zamana 10 yıldır kapalıyım. Şimdi ailemden ayrıldım gibi bir şey. Üniversiteye ablamın yanına taşındım ve ben ablamın yanına giderken babamın dediği tek şey: “Eğer ablana uyup başörtünü açarsan seni evlatlıktan reddederim”. Aslında bu sözüne kadar açılma işini hep içime gömmüştüm. Neden biliyor musunuz, ucu ablama dokunur diye. Sen benzettin kendine, demesinler diye. Yani benim hayatım için verdiğim önemli kararın faturasını ona kesmesinler diye. Ama artık o içime gömdüğüm şey senelerdir içimde büyümeye devam ediyormuş meğerse. Artık açılmak istiyorum ve bunu özgürce söyleyebilirim. Gidip ailemle konuşacağım, en fazla ne olabilir? 22 yaşındayım daha, hayatımın baharındayım. Bu hayatı özgürce yaşamayacaksam yaşamın ne anlamı var ki? Ayrıca baba, başörtüyü çok seviyorsan kendin tak.

(Görsel: Brian Kershisnik)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir