Selam, 4 yıldır başörtülüyüm ve 2 yıldır açılmayı düşünüyorum. İnsanların kafasında bir başörtülü imajı var ve çoğu buna inanıyor. Bense öyle olmadığımı kanıtlamak istiyorum her seferinde ve bu hayat kalitemi o kadar düşürüyor ki… Bir yere giderken ya da biriyle tanışırken hep tedirgin oluyorum. İlk zamanlar bu yüzden açılmayı istiyordum, ama yapmayacağımı düşünüyordum, çünkü insanlar ne der diye düşünüyordum. Sırf insanlar için kendimi değiştirmek de saçmaydı. Ben de insanları umursamamayı tercih ettim, çünkü ben açılsam da konuşacaklar, başörtülü olsam da.
Baktım ki ben bunu düşünmeden yapamıyorum, kendimi özgür ve özgüvenli hissetmiyorum. Sonra düşündüm, ben bunu niye yapıyorum? Allah öyle istediği için. Peki Allah neden öyle istiyor? Cevap yok. Çünkü bunu hiç sorgulamamıştım. Küçüklüğümden beri bir zaman sonra başörtüsü takacağımı düşünüyordum. Sonra dini olarak araştırmaya başladım. Kafam daha da karıştı, ama ben sırf erkekler şehvet duymasın diye kendimi kısıtlayacak bir insan değilim -ki bu da pek adil değil. Onlar sadece cinsel organlarını kapatacak şekilde istedikleri gibi giyiniyor. Saçlarına, tenlerine güneş değiyor. Ben denize gittiğimde bile vücuduma su değemiyor -ki 4 yıldır da haşema giymemek için denize gitmiyorum. Samina Ali’nin TEDX konuşmasını dinledim ve ikna oldum. Zaten başörtüsü hakkında hep erkekler konuşuyor. Gerçek tesettürün nasıl olması gerektiği, kadınların neleri yapamayacağı, kadının ahlaklı, ağırbaşlı olması gerektiği hakkında hep onlar konuşuyorlar. Çünkü onların tuzu kuru.
Yıllardır siyasal İslam’ın sonuçlarını sadece kadınlar çekiyor. Kadınları toplumdan soyutlamak, kendilerini güçlü hissetmek, bize sözlerini geçirmek için bizi bastırmaya ve susturmaya çalışıyorlar. Zaten kadının yönetici olamayacağı, boşanamayacağı ya da evinde oturup örgü örüp çocuk bakması gerektiği gibi birçok şeyi dayanakları olmadan uyduruyorlar. “Başörtüsü farz değil” gibi kesin bir cümle kurmak istemiyorum, ama gerçekten farz olsaydı Allah nasıl alkol, kumar, büyüden kesin bahsettiyse bundan da net bir şekilde bahsederdi. Şaibeli bir kelime kullanmazdı diye düşünüyorum. Eğer farzsa ben bunu artık yapamıyorum. Ben sırf erkekler rahatsız olmasın diye kendi özgürlüğümden feragat edemiyorum. Edene saygım sonsuz, ama ben daha fazla başörtüsünün altında ezilmek istemiyorum. Normalde giyimime dikkat ederdim. Uzun bol giyinirdim, ama son zamanlarda baktım ki kısa giyinmeyi ya da saçımın gözükmesini çok da umursamıyorum. Bunu da yapıyorsam düzgün bir şekilde yapmak isterim. Belki bahane, nefsime hâkim olabilirim, ama kendimi böyle güzel hissetmiyorum. Ben yıllardır kendi giyemediğim şeyleri ablama giydirmeye çalışıyordum. Kendi saçlarımı güzelce yapıp dışarı çıkamadığım için ablamın saçını yapıyordum. Kendimi hep ‘Ben de alır evde giyinirim’ diye avuttum. Şu an kendimi eskisinden daha inançlı hissediyorum. Eskiden hiç sorgulamadan bana hangi bilgi verildiyse kabul ediyordum. Kendimi Allah’a hiç yakın hissetmiyor, dine soğuk bakıyordum. Belki de ben yapacağımı yaptım. Bu kadarı yeter diye düşünüyordum. Şu an namazımı kılıyor, Allah’a dualar ediyorum. Kendimi rahatlamış ve huzurlu hissediyorum, ama bunu daha fazla devam ettiremiyorum. Ben de istediğim yerlere rahatça gitmek, saçlarımı savurmak, hiçbir kalıba sokulmadan yaşamak istiyorum. Beni zor günler bekleyecek. Akrabalarım beni ayıplayacak, din dersi vermeye çalışacak, kınayacaklar; ama ben mutlu, özgür, özgüvenli olacağım. Artık uykularımı kaçıran bir sorunum olmayacak. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.
(Görsel: Katherine Bradford)