Öncelikle hepinize merhaba. Umarım iyi bir gün geçiriyorsunuzdur. Biraz olsun mutlu hissetmek hepimizin hakkı, değil mi? Daha fazla uzatmak istemediğim için konuya giriş yapıyorum.
İlk olarak ailemden bahsetmek istiyorum. Aşırı muhafazakâr, baskıcı ve düşüncesizler. Tabii bu bana göre olan kısmı. Din ile kafayı bozmuş, kendilerinden olmayan herkese hakaret edebilen ama din adı altında hoşgörülü olduğunu iddia eden bir aile. Evet, aynen böyleler. Onlara göre Müslüman ve kapalı olmayan herkes dinsiz, terbiyesiz ve sayamadığım hakaretlerden çoğu… Neden böyle? Açık olunca ne değişiyor? Herkes kapanmak zorunda mı? Nerede saygı? Nerede hoşgörü? Hiçbiri yok. Ama sorsan Müslümanlar. Nefret ediyorum. Dinlerinden, düşüncelerinden, geleneklerinden, her şeyden… Hayattan soğuttunuz beni. Baskı görmekten, namaz kılıyormuş gibi yapmaktan, sürekli her şeye laf etmenizden bıktım.
25 yaşındayım. Evet, tam olarak yirmi beş! Hayatım boyunca hiçbir şey elde edememiş gibi hissediyorum. Hayatım boyunca zorbalık gördüm. Sadece nefret edildim. 15 yaşında ne olduğunu bilmeden kapandım. Alıştım. Onların doğrusu neyse, benim doğrum da oydu. Onlara göre günah neyse, benim için de o günahtı. Kapalı olmamama rağmen pantolon giydirmediniz. Çocuktum ben ya, özeniyordum. Neden bu kadar düşüncesizsiniz? Sonra kapattınız beni, gizli gizli giyiyordum. Sizin yüzünüzden zorluklar yaşadım. Sizin verdiğiniz şekle büründüm. Şehir dışına çıkmak için kaç gün yalvardım. Tam izin verdin, vazgeçtim. Neden mi? Çünkü istediğimi giyme hakkım yoktu. Günahtı, yasaktı. Yapamazdım. Siz ben cennetlik olayım diye zorbaladınız beni. Ama ben cehennem kütüğü olmak için çaba gösteriyordum.
Üniversite kazandım. Hâlâ kapalıyım. Hâlâ pek sorgulamıyorum. İlk sene sınıfta arkadaş edinemedim. İstediğimi giyinemedim. Özgüven sorunu yaşıyordum. Herkes bana aşağılık gözüyle bakıyor gibi hissediyordum. Sonra isyan ettim. Gittim, pantolon aldım kendime. Giyindim. Laf etseniz de yaptım bunu! Tüm akrabalar laf etti. Umursamadım. Psikolojimi umursamadan yine zorbalandım. Size göre yanlıştı çünkü.
Mezun oldum. Hâlâ tam olarak açılma hissim yoktu. Alışmıştım çünkü. Ne gerek vardı ki? Günahtı, diye düşündüm. Hem kapalı olmak sorun değildi. Ama dönüm noktam oldu. Artık sorgulamaya başladım. Sanal üzerinde konuştuğum arkadaşlarım inanmıyordu zaten. Ben de takmıyordum. Din üzerinde ne günahsa benim hiçbiriyle sorunum yoktu. Çünkü din bunu gerektirmez miydi?
Sonra aklım başıma geldi. Aslında her şey bir yalandı. Benim için insanları baskılamak için söylenmiş sözlerdi. Dinden çıktım. Ateist veya deist olmak umurumda değildi. Ben, bendim. Önemli olan bu değil miydi? Ne olduğumuzun ne önemi vardı ki? Anlayamıyordum.
Araştırdım. Neydi bu din? Doğruları bana göre doğru muydu? Değildi. Bunu fark ettim. Uzaklaştım. Namaz kılmayı bıraktım. Oruç tutmak istemeden oruç tutacağım. İnanmadığım şeyin bedelini ödüyorum. Aile evinden adım atamıyorum. Çünkü kız çocukları aile evinde durmalı. Sevgilisi olur, yanlış yerlere gider. Aman diyeyim… Çünkü bizim aklımız yok. Biz düşünemeyiz yanlışı, doğruyu. Sadece onların tanrısı ve kendileri bilir çocukları için en iyisini!
Tekrar üniversite sınavına gireceğim. Bu sene İstanbul dışı, bölüm fark etmez, yazacağım. Ve buradan gideceğim. Sokakta yatarım ama bu evde daha fazla duramam. Kendim olmak istiyorum. “Sen kapalısın, Müslümana göre hareket et” cümlesini duymak istemiyorum. Bir erkekle konuştuğumda kapalı olduğum için utanmak istemiyorum. Kendimi güzel hissedemiyorum. Neden anlamıyorsunuz ki?
Çocuğum olursa, ki olmasını istemem, evlatlık almak tercihimdir. Onun istediği hayat, benim istediğim hayat olacak. Nereye gitmek isterse gidebilir. Yeter ki kendine güvenen bir birey haline gelsin.
Uzun olmuş olabilir. Üzgünüm. İçim çok dolu olduğu için daha fazlası bile çıkabilirdi. Bana ulaşmak isteyen olursa konuşabiliriz. Arkadaş olalım. Belki beraber yaşarız. Bir şeyler yaparız. Twitter kullanıyorum. Oradan yazabilirsiniz: @artıkbanyemim. Bu private hesabım, yazabilirsiniz. Instagram’a çok bakmıyorum ama isterseniz yazın: @islemissinkalbimeilmekilmek. Bu, öylesine olan bir hesabım. Herkese kapım açık. Benden küçükseniz ablanız olurum. Büyükseniz kardeş. Hoşça kalın.
(Görsel: Moses Soyer)