Merhabalar, öncelikle sayfanızı ilk kurulduğundan beri takip ediyorum. Birkaç yıl önce kendi hikayemi paylaşmıştım, gönderilere tekrar baktığımda bulamasam da hikayemin istediğim gibi bittiğini ve kendimi nasıl bulduğumu paylaşmak istedim. Çocukluğumdan beri din baskısıyla büyütülen kız çocuklarından biriyim. Daha bebekken bile babam, annem beni açık giydirdiğinde şikâyet edermiş. Denize ve göle ailede hep erkekler giderdi, biz gidemezdik. Yaz tatillerim hep Kur’an kurslarında, hadis yarışmalarında geçti; yani hep bunun bilincinde büyüdüm. Ortaokulda baskı iyice arttı. Babam bir yere giderken sürekli “Başını da bağla ya da bağlamayacaksan gelme” demeye başladı. O işteyken arkadaşlarımla oynardım, onun dönmesine yakın vakitlerde beni açık görmesin diye eve geri çıkardım, oyunum hep kesilirdi. Annemle dışarı çıkacağımızda saçıma bir şal atar, sitenin çıkışında da açar ve çantama tıkardım. Arkadaşlarımın beni böyle görmesinden, ailemin böyle olmasından çok utanırdım. Bir keresinde sınıftan bir çocuk beni görmüştü ve ağlamaktan uyuyamamıştım, arkadaşlarıma anlatır diye sürekli ağlıyordum. Neden? Ben bunu hak edecek ne yaptım, kız olduğum için mi? Eğer bir tanrı olsaydı eminim ki kadınların yaşadıkları onun da gücüne giderdi, kutsal kitapları erkekler hazırlamış olsa bile. Babam otoriter, konuşmaya çekinilen klasik bir baba figürüydü, ondan korkuyordum. Defalarca konuşmaya çalıştım, korktuğum için yazıp okumasını istedim ancak fayda vermemişti. Bu süreçte gerek fiziksel gerek de psikolojik olarak çokça şiddete maruz kaldım. Annem ise beni ikna etmeye ve babamla zıtlaşmamaya çalıştı çünkü o da evliliği boyunca şiddete ve ötekileştirmeye maruz kalmıştı, onun da kendine ait bir hayatı olamamıştı, babam kendine olan saygısını ve özgüvenini bitirmişti. Bu yüzden onu suçlamıyorum.
Ortaokul bir şekilde bitti ve ben pes ettim. Zaten her türlü kapanacağım diyerek alışayım diye ve tanıdığım kimse beni öyle görmesin diye lisede İmam Hatip tercih ettim ve daha da kötü şeylere maruz kaldım. Başörtünün bağlanma şeklinden çorap rengine kadar karışılan bir okuldu. Bunun için tutanak yiyip eve geri gönderilirdik. Erkekler ana merdiveni kullanırdı, biz yangın merdivenini kullanırdık. Erkekler ana yemekhanede yerdi, biz onların ayakkabılarını koyduğu koridorda o iğrenç kokuyla yemek yerdik. Arapça derslerimiz sadece 28 Şubat, Filistin ve Ortadoğu sorunlarını konuşarak geçerdi. Hocalar laiklik ve Atatürk ile ilgili iğrenç fikirlerini aşılıyordu. Çocuklara küfürler, koruma kanununun kaldırılmasını istemeler… Kur’an hocamız ise biz kızlara farklı farklı tecavüz ve istismar hikayeleri anlatıyordu; “Ensest olayları kız böyle giyindiği için olmuş, siz örtünerek kendinizi korumalısınız” tarzında. Çoğu arkadaşım olanları garipsemedi hatta aralarında savunanlar bile vardı, kendimi kötü ve yanlış hissettim.
O sıralar sosyal medyayı yeni kullanmaya başlamıştım ve fikirlerim değişmeye başlamıştı. Feminizm, ateizm ve LGBT başlıkları altında birçok sayfa takip ettim ve birçok insanla tanıştım. Yönelimi farklı olup zorbalığa maruz kalanlar, inancı farklı olduğu halde bunu yaşayamayanlar bana ne yalnız ne de yanlış olmadığımı gösterdi. Özgüvenimi geri kazanmıştım. Fikirlerim değişmeye başlamıştı. Etrafımdaki insanlarla ve öğretmenlerimle konuşmaya, tartışmaya çalıştım ancak beni geçiştirdiler ve cevapları yoktu. Etrafımdakilerin parmakla gösterip ‘ateist kız’ dedikleri kişi olmuştum ve arkadaşlarımın çoğunu kaybetmiştim.
Sonra sayfanızı görüp yaşadıklarımı paylaşmıştım ve okuduğum yorumlar, aldığım geri dönüşler beni o kadar etkiledi ki sonunda aradığım cesareti tam anlamıyla bulduğumu hissettim. Sonrasında 1 ay kadar planladıktan sonra babamla konuştum, “Sonra konuşalım, şu an küçüksün, daha dur, senin aklın ermez, kendinle bizi de yakacaksın” gibi sözlerle beni oyalamaya çalıştı. Ben ısrar edip konuyu tekrar tekrar açmaya çalıştıktan sonra bir sabah babam okula bırakacakken saçlarımı açıp “Bugün böyle gideceğim” dedim, bir şey demedi. Arabaya binip okulun önüne geldiğimizde emin olup olmadığımı sordu ve ben de yıllardır içimde birikenleri ona döktüm. Şaşırtıcı bir şekilde benden özür diledi ve kızını kaybetmek istemediği söyledi. Bunun benim kararım olduğunu, bundan tamamen benim sorumlu olduğumu, kendisinin elinden geleni yaptığını ve artık ileride değişeceğini ummaktan başka bir şey yapamayacağını, bunun onunla aramızdakileri değiştireceğini ve artık bana yol göstermekle uğraşmayacağını söyledi. İstediğim cevap bu değildi ama o an için bana yetti.
O gün din eğitimi veren bir okula bu şekilde girdim; herkesin bakışları üzerimde, arkamdan gelen fısıltılar, ‘fahişe’ diyenler, cıklamalar ve hocaların her derste laf sokmalarına rağmen o kadar mutluydum ki… Artık kendim gibi hissediyordum, artık aynaya bakabiliyordum ve artık kendime olan saygımı ve güvenimi geri kazanmıştım. Fikirlerim bana aitmiş gibi hissettirmişti. Dahası ilerleyen dönemlerde de tıpkı benim gibi sonradan açılanlar oldu, yeni bir reformun öncüsü gibi hissettim ve benzer sorunlarla baş etmek zorunda kalan birçok kızla tanıştım. Yeni arkadaşlarım oldu ve kaybettiğim her şeyi geri kazandım. Artık tamamen istediğim gibi olmasa da (etek boyu, makyaj, dekolte vesaire hâlâ sınırlı) kendi bedenim hakkında daha özgürüm, zamanla bunu tamamen geri alabileceğime inanıyorum. Lise son sınıftayım, inançsız ve feminist bir İmam Hatip mezunu olacağım. Babama hep kırgın kalacağım, bir yanım onu asla affetmeyecek. Hem kendim için hem annem için. Ancak konuşmayı başarabilmiş olmamı kendime borçluyum. Diyeceğim o ki ne olursa olsun kendinizden vazgeçmeyin, hayat sizin hayatınız. Belki şimdi belki ileride ama umudunuzu yitirmeyin ve sessiz kalmayın, konuşmaktan korkmayın. Birlikte başaracağız.
(Görsel: Kaye Donachie)
“Sosyal medyada gördüğüm yönelimi farklı olup zorbalığa maruz kalan, inancı farklı olduğu halde bunu yaşayamayan insanlar bana ne yalnız ne de yanlış olmadığımı gösterdi.” için bir yanıt
♡