Nasıl başlayacağımı bilmiyorum, hislerimi bastırma konusunda hep başarılı oldum ama artık yapamıyorum. Buraya yazan herkesin hikayesini ağlayarak okudum, her hikâyede kendimden birer parça buldum. Bu kasvetli yolun sonunda umarım hepimiz bir gün başarırız…
Benim hikayem, kuzenimle birlikte isteyerek ve ailelerimize söyleyerek başladı. Babamın bu duruma çok sevineceğini, onu çok mutlu edeceğimi biliyordum. Nitekim de çok mutlu oldu. Kapandığımda farklı şeylerden fedakârlık yapmam gerektiğiyle ilgili beni hiçbir zaman baskılamadı. Ne yapmak istiyorsam kendi ölçülerimle yapmama izin verdi ve hep arkamdaydı. Hâlâ öyle. Ama kuzenimle birlikte artık takmak istemiyoruz. Biz kapanırken herkes arkamızdayken şimdi neden kimse arkamızda değil? Neden kararımıza saygı duyulmuyor? 2-3 senedir içimizde olan bu istek artık günden güne daha da artıyor. Psikolojim, kendimi salmamak için tutunduğum, kendi kendime motive edecek saçma sapan şeyler bile artık tamamen tükenmiş durumda. Sırf babamı üzmemek için kendime yaşattığım zorluklar o kadar fazla ki… İçimdeki hisleri tam olarak dışa vuramıyorum, yazsam da yazmasam da artık hiçbir şekilde rahatlatmıyor. Ağlama krizleri, çelişkili bir hayat yaşamak ve ailemi üzmemek için verdiğim o savaşın kaybedeni oluyorum. Biliyorum, ben bugün gelip ‘Başardım’ desem bile içim paramparça olacak çünkü hayatımda en çok kızdığım ama en çok sevdiğim insanı, babamı çok üzmüş olacağım. Hayatı boyunca kızıyla yakın arkadaş olan, onunla her zaman gurur duyan ve onu çok seven kızı onu çok üzmüş olacak…
Sadece hislerimi yazmak istemiştim. Umarım daha özgür bir dünyada, daha özgür bir şekilde kendi ayaklarımızın üstünde durarak yaşamaya çalışırız. Eğer bir gün ben başaramasam ve sizler başarırsanız ben de sizin kadar sevineceğim, buna emin olun. Çünkü nasıl hissettiğinizi en iyi ben anlayacağım. Kendinize çok iyi bakın. Saçlarımız bir gün o rüzgarda deli gibi uçuşacak ve biz artık üzüntüden değil, mutluluktan ağlayacağız…
(Görsel: Louay Kayyali)