Merhabalar. Birkaç senedir ara sıra burayı ziyaret edip yazıları okuyorum. Ben 23 yaşındayım. Kendime sürekli olarak “Acaba geç mi kaldım? Daha erken mi davranmalıydım?” diye sorup durmama rağmen şu an dahi hayatım için bir adım atarken çok zorlanıyorum. Bu yazıyı hem paylaşmak hem de bir destek görmek için yazıyorum.
İlk adet gördüğümde beni zorla kapatacaklarını bildiğim için adet olduğumu aylarca sakladım. Bir gün kanlı çamaşırımı gören annem beni sorguya çekti ve gizlediğim için bana öfkelendi. Kapanmak istemediğimi söylediğimde attığım her adımda bana günah yazılacağını, bana bir süre tanıdığını ve bu süreden sonra sporu bırakıp başımı kapatacağımı söyledi. O ‘bir süre’ benim sekizinci sınıfı bitireceğim vakte denk geliyordu. Ne zaman ki okulum bitti, o zaman başladı tufan. Zorla, dayakla örttüler ve imam hatibe gönderdiler. Lisedeki dört senem anlatamayacağım kadar kötü geçti. Cehennemi bu dünyada zaten yaşadım. Anaokulu öğretmenliğinden başka mesleğe uygun olmadığımızı söyleyen hocalar, “Erkek tabii ki kadından üstün.” diyen sınıf arkadaşlarım, sırf Allah değil de Tanrı dediğim için bana düşman olan genç zihinler…
Dillendirmesem de, hareketlerimden ve tavırlarımdan örtülü olmak istemediğimi tabii ki anlıyorlardı. Üniversiteyi kazandığımda benimle birlikte küçük bir şehri terk edip başkente geldiler. Her sokağa çıktığımızda başı açık kadınlar hakkında kötücül yorumlar yaptılar. Bir gün diz üstü bir tunik giydiğimde babam sokaktan rastgele bir kadını gösterip “Bunlar gibi mi olacaksın? Bundan sonra giydiklerine dikkat edeceksin.” dedi. Bu zihniyeti aşmanın zorluğu beni senelerce yerden yere vurdu ve devam ediyor.
Üniversitedeyken başımı açmak istediğimi söylediğimde “Senin günahın benim günahım, ben yaşadığım sürece böyle bir şey mümkün değil. Ne zaman ki evlenirsin, kocan olur, o zaman ben karışmam.” dedi. Kaç yaşında olduğumun yahut benim isteklerimin bir önemi yoktu. Önemli olan başımdaki erkeğin kararıydı. Ondan sonra bu isteğimi askıya aldım ve hayatta başka zaman karşıma çıkacak fırsatı bekledim.
Yalvar yakar gidebildiğim yüksek lisans eğitimim bu fırsat oldu. Onlardan uzaktaydım ve kendim olmuştum. İstediğim gibi giyiyor, istediğim gibi geziyordum ama kontrollerinin ardı arkası kesilmiyordu. Zaten hiçbir zaman örtülü olmak istemediğimi bildikleri için başımı açmamdan şüpheleniyorlar ve günde defalarca görüntülü arıyorlar, sınıftan ya da okuldan fotoğraf atmamı istiyorlardı. On senedir sabrettiğim bu baskıya daha fazla direnecek gücüm kalmamıştı ve anneme artık başımı kapatmadığımı, başımı kapattığım yıllar boyunca çok mutsuz olduğumu, defalarca kendime zarar vermeye çalıştığımı ve senelerce çeşitli intihar yolları kurguladığımı söyledim. Başta bana merhamet duyduğunu, anlayışla karşıladığını sandım fakat yalancı olduğumu, asla intihar edemeyecek kadar dünyaya aşık olduğumu söylemeye ve ablamlarla birlikte kolektif bir şekilde üzerimde baskı kurmaya başladılar.
Yüzlerce mesaja, yüzlerce manipülatif söze ve tehdide maruz kaldım. Babam duyarsa her şeyin daha kötü olacağını, hemen yanlışımdan dönmem gerektiğini söyleyerek beni korkuturlarken esasen kendileri babama söylemiş. Babam da öğrenince “Seni gelip oradan alırız, okuluna devam edemezsin.” gibi tehditler başladı. Onları idare edebilmek adına sahte fotoğraflar çekerek, mescitte başım kapalı şekilde arayarak devam ettirmeye çalıştım fakat belli bir yere kadar dayanabildim. Dönem bitince beni memlekete dönmek zorunda bıraktılar. Şimdiyse sağlık sorunlarının sebebinin ben olduğumu, bir daha gidemeyeceğimi, bu şehirde yaşamak zorunda olduğumu söylüyorlar.
Yaşamak, yasa gibi elimi kolumu bağlayan kalıp yargılarınıza boyun eğmek mi? Yoksa yaşamak, korkmadan kaçmak ve kendim olmak mı? Bir dayanak arıyorum şimdi. “Hayat senin, her şeyi göze alıp kaçacaksın ve kurtulacaksın, kendin olacaksın.” diyen bir dayanak. Gücüm kalmadı artık. Baş ağrılarım, göz yaşlarımdan kurtulmak istiyorum. Yalnızca bir dayanak…