Merhaba. Buraya aylar öncesinde içimi dökmüştüm; ama tekrar dolduğumu hissettim. Dayanacak gücümün kalmadığı bir dönemdeyim. Sinirliyim, kırgınım, kızgınım herkese. Neden ben? Neden benim ailem diğerleri gibi değil? Neden kimse beni anlamaya çalışmıyor? Bu sorular artık daha anlamsız olmaya başladı.
Ne yaparsam yapayım, beni olduğum gibi kabul edebilecek bir ailem yok. Kendi benliğimi onların etrafındayken saklamaktan yoruldum. Yaşayamadıkları hayatın cezasını neden biz çekmek zorundayız ki? Aynı düşünmüyoruz diye ben neden günahkar veya cehennemlik oluyorum? Kendilerini Tanrı yerine koyan aileler, farkında olmadan o çok korktukları şirki sürekli olarak yapıyorlar. Çünkü onlar kimin cehennemlik olduğunu biliyorlar. Kendilerince belirli doğruları var ve bunun dışına çıkamıyorlar.
Siz çocuk değil, köle yetiştirmek istiyorsunuz. Siz ebeveynlik değil, sahiplik yapıyorsunuz. Siz bize sahip olduğunuzu sanıyorsunuz ama değilsiniz. Aile ne demek, onu bile bilmiyorsunuz. Öğrenmemişsiniz, cahil kalmışsınız. Ve bunu bir ödülmüş gibi herkese sunuyorsunuz. “Cahillik mutluluktur.” sözü ne kadar doğru aslında. Bir şeyleri görebilen, araştıran insanlar bu tür zorbalıkları çocuklarına yapmaz.
Siz zorbasınız! Asıl dinsiz sizlersiniz! Çocuklarınızın kalbini kırarak, onları yıkıp dökerek Müslüman ayaklarına yatmayı kesin! Yeter artık, sen bilirkişi değilsin. Sen mükemmel değilsin. Ne bu şımarıklık? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Çocuğunum ben senin, satın aldığın bir köle değilim!
Babamla dün tartışırken bu zihniyetin asla değişmeyeceğini anladım. Açık giyinen herkesin taciz ve tecavüze uğramasını normal karşılayan bir babaya sahibim. Bir insan öyle giyinip tacize uğradığında ağlayacak hakka bile sahip olmadığını söyleyen bir babaya sahibim. Ve buna destek çıkan bir anneye…
Baba, ben açılırsam tacize uğradığımda ağlama hakkım elimden alınacak mı? Baba, ben de bir kadınım. Baba, ben senin kızınım. Beni nasıl düşünmezsin? Şunu bil ki sen beni kızın olarak görsen bile ben artık sizi ebeveyn olarak görmüyorum. İçimdeki merhameti hak etmiyorsunuz.
Depresyondayım diye “Namaz kılmıyorsun, ondan oluyor.” demek ne kadar basit, değil mi? Her gece Tanrı eğer varsa, bana bir gerekçe versin diyerek uyuyorum. Hiçbir şey olmadı anne. Olsaydı eminim yaşadıklarıma dayanamazdı. Kafamda kendimi pencereden atma düşünceleri geçerken eminim ki beni biraz olsun rahatlatırdı. Ama yapmadı.
Ben O’nun kulu değil miyim? O zaman inanıyordum oysa, neden hiç görmedi beni? Neden sadece size karşı merhamet gösteriyorken bize acımadı? Günahkar olduğumuz için mi? Anlamıyorum. Ama sizin dininizden, Tanrınızdan nefret ediyorum. Eğer bir Tanrı varsa karşısına çıktığımda bana neden bu zorluklar karşısında hiç yardım etmemiş diye soracağım. Bana merhamet etmeyen, zorba bir Tanrı’yı sevmem mümkün değil.
Uzun oldu, biliyorum ama çok sinirliyim. 25 yaşında hâlâ ailesinin dediklerini yapan, aptal bir kız çocuğu olmaktan sıkıldım. Sanırım bu evden çıktığımda geri dönmeyeceğim. Ve buraya yazdığım şeyleri sizinle paylaşacağım merak etmeyin. Belki biraz olsun anlarsınız.
Umarım bir gün herkes istediği hayatı yaşayabilir. Umudunuzu kaybetmeyin, benim gibi geç kalmayın. Siz onların bir parçası değilsiniz. Ne yaparsanız yapın, doğru bildiğiniz şeyden vazgeçmeyin. Benim gibi çok vicdan sahibi olmayın. O üzülür, bu kırılır diye düşünmeyin. Sen kırılacağına o kırılsın. Kardeşlerim, ablalarım, abilerim fark etmez; kendinize dikkat edin. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. Eminim ileride mükemmel insanlar olacaksınız. Sakın hayallerinizden vazgeçmeyin. Hepinizi seviyorum.
(Görsel: Doris Ziegler)
“Kendilerini Tanrı yerine koyan aileler, farkında olmadan o çok korktukları şirki sürekli olarak yapıyorlar.” için 3 yanıt
Seninle aynı yoldan geçtim, lütfen kendini yalnız hissetme. Lütfen benimle irtibata geç ve arkadaş olalım. Tartışalım, konuşalım, düşüncelerini benimle paylaş. Depresyonuna, ruh haline iyi gelmek istiyorum. Yalnız yürüme lütfen…
Aile/çevre çoğrafya gibidir, iklimi, topraği değişmez, değiştirme gayretlerin/isteğin vız gelir, düşün kuzey kutbunda yaşıyorsun buzlu havanın soğuk olmasını, günlerin daha uzun omasını istiyorsun, bu imkansız. Ebeveynlerimiz gibi Insanlar bıcak kemiğe dayansa bile değişmezler, kendilerinin ve başkalarının ölümlerini bile göze alırlar. Çözümün başlangıçı, bence, değişmeyeceklerini, kabullenmeyeceklerini anlamak, yaşadıgın çoğrafya, iklim gibi. Çocukluğumda, ergenliğimde, bazı arkadaşlar duygusal/his olarak bunu anlamışlardı ve ebeveynlerine ona göre davranıyorlardı, sinsice, kandırarak, yalan söyleyerek, o zamanlar ben onları içimden ayıplıyordum, acıyordum, meğerse onlar benim bir çeyrek asır sonra anlayacağımı çocuk iken anlamışlar, o çoğrafyayı terk edemiyorsan, sinsi, hileķâr olman gerekiyor… Kabul görmeye, rıza almaya uğraşmak, göle yoğurt tutturamaya çalışmak gibidir, zaman ve enerji kaybı, ve daha beteri onun getirdiği başarısızlık hissi+bezginlik+üzüntü= depresyon
Ben bu öfkeyi bu çaresizliği biliyorum. Umarım başarırız ve o depresyon ilaçlarına mahkum olmayız.