Onlar başörtüsü için özgürlük mücadelesindeydi, ben de başörtüsünü atabilmek için

Bu yazıyı başörtüsünü çıkarma kararı aldığım 14 mart 2022 gününde bu oluşumu bulma ve tek olmadığımı anlama sürecinden başlayarak telefonuma not almaya başladım. Aslında başörtüsünü hayatımdan çıkarırken ve çıkardıktan sonraki gelişmeleri de günlük olarak yazıyorum ama çok uzun olur diye İlk olarak başörtüsünü takış hikayem ve en çok tahribat yarattığı ortaokul yıllarına döneceğim .

Gençliğini sığ, günübirlik yaşayıp, her türlü şeyi tattıktan sonra boşlukta ve huzursuz hissedip mental sağlığı ve akademik açıdan yetersizliğini görüp, kendini geliştirmek yerine din yolunda uyuşturulmayı seçen biri ortaokul terk baba, biri lise terk annenin olduğu muhafazakar bir ailede doğdum . İslamı buldukları ilk on yıl resmen Taliban zihniyetindeydiler. O yüzden kişi kendinden bilir işi hesabı hayatımda çoğu zaman ahlaksızlıkla ya da ahlaksızlığa özenmeyle suçlandım . Oldukça bilmiş, özgüvenli, cadaloz, küçük yaşıma rağmen yetişkinlerle bile oturup sohbet edecek girişkenliğe sahiptim . Küçük yaşta özel bir dini kursa hafta sonları düzenli götürülmeye başladım. Okulda sınıfımın hatta yaşıt şubelerinde olmak üzere popüler ve güzeldim. İlkokuldaki kadın hocamız canı sıkıldığında beni tahtaya kaldırıp tek başıma tiyatro yapmamı isterdi ve tahtaya çıkar tek bir heyecan hissetmeden tüm sınıfı güldürürdüm bir ders boyunca. Yine de bu dönemlerde tesettürlü sayılırdım. Başörtüsü yoktu, ama ailem bileğime kadar eteği daha birinci sınıftan giydirmeye başlamıştı . Bende okulda eteğimi dizimin altına yada tam üstüne kadar kıvırıyordum. Annem de eve gelince bahçede seni gördüm eteğini kısaltmıştın diye babama söylemekle yada kendi ceza taktiklerini uygulayarak sindirmeye çalışıyordu.

Sonra elbette okulda beni seven erkekler oldu . 2. sınıftaydık ve bir tanesi bana ara ara güller getiriyordu . İlk seferinde abime götürüp ne yapmam gerektiğini sormuştum. Çöpe at, demişti ve atmıştım. Yine aynı çocuk doğum günümde okulun bahçe duvarından atlayıp kaçarak bekle sana hediye alacağım deyip bir ders sonra geri gelip hediye vermişti. Yüzükler çok güzeldi, takmıştım. Her zaman ikili ilişkiler konusunda aileme dürüsttüm. Anneme ve benle aynı okulda okuyan abime her şeyi anlatırdım . Abimin umurunda olmazdı. Annem dürüstlüğümü fırsat bilip sanki ben tam tersi çocuğa bunları yapıyormuşum gibi fingirdemekle ve kaşarlıkla suçladı. Evet, bu iğrenç cinsiyet aşağılayıcı kelimeleri kullanıyordu. Annemle o yaşlarda geçen her kavgamızda, zorla başörtüsünü taktırdığı zamana kadar, başımda o olmasa orospu olursun derdi.

O yaşta cinselliği bir çocuğun bilmesini bırak erkeklerle herhangi bir fiziksel temasım bile olmamıştı. Ne komik! Tek sebebim, kendi çapımda güzel olmaktı. Bir anne kızına çok basit bir olayda bile nasıl böyle hitap edebilir? Erkeklerden çok daha önce böyle bozuk zihniyetli kadınları eğitmemiz gerektiğinin bir örneği. Konumuza dönersek çocuğa kabalık edip umursamama rağmen yanlış ve çok kötü bir şey yapmışım gibi laf etti yıllarca annem. Ve ailem o kadar hadsiz ki bilin bakalım çocuğa ne yaptılar? Boşanmış ve annesiyle yaşayan fırlama ve hayata tutunmaya çalışan bu çocuğu kenara çekip o yaşa göre çok ağır tehdit edip bana doğum günümde aldığı hediyeyi geri verdiler. Bundan haberim yoktu ve kim bilir neler söylemişlerse çocuk suratıma öfkeyle bakıp tek bir söz söylemeden hediyeleri hocaya hediye verip bir daha benle konuşmayı bırak yüzüme bakmadı ve bir kaç hafta sonra okuldan gitti. Belki de ona çok kötü bir travma yaşattım ve bunun sorumlusu olarak hep beni suçlu bulacak olması üzücü. Oysa olay sadece benim aileme karşı dürüstlüğümden bu hale geldi.

Ergenliğe girmeye başladığım andan itibaren -9-10 yaşa tekabül ediyor- kalça ve meme belli etmeyen uzun kollu giysiler giyiyordum. Kendimi huzursuz ve sonunu bekleyen çaresiz biri olarak her gün kapanma sürecimi ertelemeyi kâr zannediyordum. Anne ve babamın bana insanlığımdan önce cinsel bir obje olarak bakması o yaşımda bile garipsediğim bir durumdu. Kolumu örtüp bol tişörtler giyince ahlakı bozuk olan erkek bakmayacaktı. Çünkü kol kapatmak bol giyinmek sapık savardı. Ve bu yüzden dünyada tesettürlü hiçbir kız tecavüze uğramıyor, sadece tesettürsüzlere ahlakı bozuk adamlar taciz ediyordu ve en önemlisi bir kadın hayatını bu ahlakı bozuk insan müsveddelerine göre yaşaması lazımdı.

Annem 6. sınıfın sonunda 11. yaşımın ortalarında karne haftasında baskıyla başörtüsünü artık takmam gerektiğini ve bu mevzunun daha fazla uzamaması gerektiğini söylemişti. İlkokul arkadaş grubumun beni böyle görmesindense onlarla son vedalaşmam olmasına rağmen karne gününe hiç gitmedim. Yaz tatilinde ayak bileğime kadar gelen türlü türlü uzun feraceler başörtüler alındı . Her gün ağlıyordum takmak istemediğim için her türlü fiziksel ve psikolojik şiddeti yaşadım . Evet dayak da çok kez yedim ve o yaşa göre yetişkinin bile katlamayacağı manipülasyonlara ve psikolojik savaşa maruz kaldım. Evet annem alenen “Bana savaş açtın, hadi bakalım hodri meydan!” derdi çoğu kavgamızda. Cevap yetiştirmesini çok iyi bilirdim ama işin sonunda hep ben kaybederdim. En azından içimi dökmüş olurdum. Hem susup bir de üstüne her hâlükârda ceza alıp, aşağılanmak tam bir aptallık olurdu.

Kimse beni bu halimle görmesin, özellikle okul arkadaşlarım diye başım hep öne eğik yürümeye başladım . İnsanlarla göz teması ve iletişim kurmuyordum. Sanki utanç verici bir şey yapmıştım kendime karşı. Bunu benliğime nasıl layık görebilirdim? Bu ben değildim. Bir anda yaşama sevincim gitti, o çocuksu halim hala dışarıdayken yok. Sanki o gün kendi benliğim bana “Eğer bu başörtüyü takarsan beni eve hapsedersin, seninle gelemem.” demiş ve 9 yıl boyunca ve halen ne yaparsam yapayım kararından döndürememiştim.

Bu duygusal açıklamasıydı. bilimsel açıklaması başörtüsü ağır sosyal fobiyi tetiklemişti ve ben sosyal hayatta bir hiçtim artık. Eğitim sistemi değişmişti. 7 ve 8. sınıfı başka bir okulda okumak üzere yeni bir ortama giriyordum. Henüz kamuda başörtüsü yasaktı. Bu benim için harika bir şeydi çünkü yaşıtlarımın yanında sadece bendim. Okula giderken daha sokağımızın bitiminde kafamı açardım. Bu zor olmazdı, çünkü kafamda her zaman kapüşonlum vardı. Hazirana kadar montla gezmiştim sırf bu yüzden. Annem bunu anladı ve gizli gizli okul çıkışlarımda beni kontrole gelmeye başladı. Çıkışta arkadaşlarım koşarak yanıma gelip “Hemen kapanmalısın annen seni gizlice izliyor.” diyorlardı. Ben de takıyordum.

O süreçte buna şahit olan başka insanların zorbalığına uğruyordum. En çok hatırladığım, eski ilkokulumdan beni açık halimle tanıyan 3-5 erkeğin çıkışta etrafımda dönüp adımı bağırarak “İmana gelmiş! İmana gelmiş! Vay be ya, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi! Babaannem senden daha güzel!” cümlelerini söylemeleriydi. Herkesin önünde, okul çıkış kapısında bu zorbalığa maruz kalmak o günlerde çok acı vericiydi. Okulda kapalı olan sadece 2 kız vardı ve ikisi de benimle aşağı yukarı aynı davranışları sergiliyordu. Sonra ortaokul son sınıf oldum. Bir gün haberlerde kamuda başörtüsü serbest dendi. O günün benim için nasıl üzücü bir gün olduğunu bir ben bilirim. Tüm gece uyumadan ağlamıştım. Alınan bu kararla pazartesi günü hayatımda hiç utanmadığım kadar kendimden utanarak bahçedeki sınıf sırama yürüdüm, herkes bana bakıyordu. Çünkü 600 kişinin içinde başörtülü 3 kişiden biriydim. Şu an kendimden utanmamın ne kadar yanlış olduğunu, bunu bana dayatan ailemin utancı olduğunu farkındayım. Fakat o yaşlar kendi benliğimi ve içinde yaşadığım olayları psikolojik açıdan değerlendiremeyeceğim kadar küçük bir yaştı. Arkadaşlarıma sığınarak bir şekilde güçlü durmaya çalışıyordum ve annemle tam olarak 1 sene süren eşarbın omuzlarımdan aşağıda mı yukarıda mı kavgası süreci başladı. Her gün işin sonunda eşarbı annem beğenene kadar tekrar tekrar bağlıyor ve ağlayarak okula gidiyor, kafamdaki eşarba lanet ediyordum.

Onun dışında çok uzun bir süre ibadet konusunda da baskılandım. Yıllarca zorlanarak namaz kıldım. Evdeki herkes de zorla kıldığımı hatta kılmış gibi yaptığımı biliyordu. Din ile alakalı psikolojik şiddetleri uzun uzun anlatmayacağım. Yukarıda da dediğim gibi, bana bu yaşatılanlar ağır depresyon ve sosyal fobiye sebebiyet verdi . Kendimi değerli görmüyor ve dışarıdaki insanlar için yaşıyordum. Hatta onların benim hakkımda yapabileceği olumsuz çıkarımları hayal edip ona göre mükemmel davranmaya ya da yok olmaya çalışıyordum . O kadar yok olmuştum ki sınıfta burnumu çekecek ya da silecek özgüvenim olmadığı için (çünkü herkes burnumu çekersem bana bakardı, bakmamalıydılar rezil haldeki başörtülü beni görmemeliydiler) kolumu burnuma yaslayıp yarı yatarak ders dinlerdim ve herkes sınıftan çıktığında sümüğümün kıyafetime koca bir leke yaptığını görürdüm. Neredeyse 20 kez tekrarlanmıştı bu olay. Suratım dışarıdayken aşırı kızarık ve olur da konuşmak zorunda kalırsam sesim cılız ve kesik kesik çıkardı.

Başörtüsünün çengelli iğnesi her gün çenemi rahatsız ederdi ve çenem zonklayarak ağrır, acırdı. Tamamen psikolojik bir acıydı. Tüm gün o acıya tahammül eder teneffüslerde tuvalete gidip kancasını açarak bekler zil çalınca tekrar takıp sınıfa giderdim. Eve gelip çıkarınca yok olurdu. Vücudumun tepkimesiydi başörtüye karşı ya da her sokağa çıktığımda kapıda bıraktığım benliğimin. Robot gibi hareket eder, aşırı donuk davranırdım . Şu an 9 yıllık kapalıyım. Birçok psikolojik tepkime daha hafifledi ama tetiklendiği ve eskisi gibi hissetmeye yakınlaştığım günler de azımsanmayacak kadar da oluyor hala.

Lise ve üniversite dönemimi derin derin anlatmayacağım. Tek bilinmesi gereken önemli nokta bir gün bile başörtüsünü benimsemedim ve erkeklerin başörtüsü takmamasına çokça özendim. On dört gün sonra 21 yaşına gireceğim. Bu süreçte normal erkek arkadaşlarımın dışında sevgilim olmasını bırakın bir flört denemem herhangi bir erkekle arkadaşlık dışında sosyal mecradan yazışmam dahi olmadı. Elbette hoşlandım ama kapalı halimle kimseyi hak etmediğimi düşündüm. Bana bakan erkekleri de sığ buldum .bu süreçte kendimi gerçekleştirmeye odaklandım. Yapsam ailemin haberi dahi olmazdı ama o kadar bu konuda travmalarım vardı ki ailemden kalan. Bir ara kendimi aseksüel zannediyordum. Çok kötü bir şey yaptım zannettiğim olaylara dönüp baktığımda ne kadar garip zihniyetli insanlarla yetişmişim onu anlıyorum. Örneğin makyaj malzemesi satın olmak, hırka giymeden uzun tunikle çıkmak, kaşlarımı almak, okul çıkışında arkadaşlarla yemek yemek, lise sonda iki sokak ötedeki markete anneme haber vermeden gitmek… Evet ergenlikte yaptığım asilikler tam olarak bu tarz şeylerdi. Ailemin bozuk zihniyetleri yüzünden bunları yaşamış olmak üzücü. Böyle insanların üreyebilir ehliyeti gibi bir sınav veya süreçten geçmeden asla çoğalmaması gerektiğini düşünüyorum. Herkes aynı değil, bana yaşatılanların üstesinden gelmiş ve zihnimi daha berrak ve travmalarımın üzerimdeki etkisini hafifletmiş olabilirim ama ya olamayanlar . Bir yerlerde böyle insanlar olup onlara yardım edememek çok acı verici.
Bu süreçte annem ve babamın inancı radikalden seküler müslümanlığa doğru evrildi. Abim üniversite birde komple dinle ilişiğini kesti. Annem ve babam için büyük bir yıkımdı.
Bunun yanı sıra asıl bahsetmek istediğim konu ise sizin üstünüzde hükmü olan her kimse düşüncelerinin ve davranışlarının öznel olması ve zamanla evrim geçirirken o kararların zulmünü sizin çekmeniz ve ya ortak edilmeniz “Benim yaşam tarzım budur. Sen de bu yaşam tarzını benimsemek ve bizim gibi yaşamak, bizim gibi düşünmek zorundasın.” Bu tarz ailelerin mottosu budur.

Başörtünün inananlar için olan kutsal değeri benim için anlam ifade etmiyordu. Onlar başörtüsü için özgürlük mücadelesindeydi, ben de başörtüsünü atabilmek için. Bu inanç benim inancım olmadığı için başörtüsünden beklenen tasavvuf bana aşırı iki yüzlüce geliyordu. Başörtüsüne göre yaşamaktansa başörtüsü benim bu halimle yaşasın dedim. Çıkaramadığım için ona savaş açtım. Gerçi zamanla tercih ettiğim yaşayış biçimi, hem düşünce hem giyiniş konusu da moda oldu. Şu an benim başörtüsüne varoluşsal bir başkaldırı olarak gördüğüm şeyi, “Kitaplarına inanan ve severek takıyorum Allah’ın emri.” diyenler de yapmaya başladı. Ne hikmetse din aniden 2000’lere geçince aslında ayetin yanlış anlaşıldığı, tesettürün bu kadar katı olmadığına karar verdi bir çok Müslüman. Başörtüsü takamamak günahtı, ama başörtüsü taktıktan sonra nasıl takarsan tak, ne yaparsan yap her türlü sevap mıydı? Ya da başörtüsü kafanda olduktan sonra nasıl takarsan tak erkekler sana bakıp asla hallenmez miydi? Bu bir kez daha dinde birçok şeyin aslında insanların beyninde ki tabular olduğunu ve dindar kişisi, hangi düşünceye körü körüne inanmışsa etrafını da benle aynı düşüneceksin, diye dayatmasından ibaretti.
Başörtüsünü bir hayat felsefesi değil kumaş parçası olarak görüyorum, kumaşı takarkenki giyiniş biçimimin değişimini yıllara göre yazdım.

Yaş 12-13 : Omuzlardan sarkan eşarp ve ayak bileğinde biten uzun pardösüler, boru paça pantolonlar.
Yaş 14-17 : Şala geçiş ve diz üstünden 2 parmak yukarıda tunikler ve onun üstüne mevsim ne olursa olsun bir başka hırka benzeri dış giysisi, boru paça pantolonlar.
Yaş 18-19: Sıkma baş eşarba geçiş, kalça örten giysiler, boru paça pantolonlar.
Yaş 20 : Sıkma baş eşarptan saç gösterme, crop üstler, altına bol paça pantolonlar, makyaj.
Yaş 21 : ? (İşte buraya artık özgür ve bir dinin objesini bir başkası dayattığı için 9 yıla aşkın süre taktı ve esaretinden kurtuldu demek istiyorum.)

Peki annemin sekülerleşirken nasıl bir tesettürü benimsediğini merak etmiyor musunuz? 18-19 yaşımdaki halim gibi giyiniyor. Ufak bilgi, erkekler böyle giyinince asla size bakmazlar. Kötü düşüncelere kapılmazlar. Önemli olan sadece saçınız tam manada gözükmesin. Tamamı gözüktüğü anda bittiniz, başlasın sapıkça düşünceler. Bu sürece gelene kadar ben bedel ödedim. Hem psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kaldım. Kaşlarımı ve bıyıklarımı aldım diye annem jilette tüm kaşımı kesmeye kalkmıştı babam zor engel oldu. Sıkma baş taktığımda annem “Bu nasıl dinsizlik çok ucuz gözüküyorsun iyice bokunu çıkardın.” demişti. Kalçama gelen şeyler giydiğimde azarladı, aşağıladı, korkuttu. Şu an bana tarzının kalçaya kadar örten şeyler olduğunu , başörtüsünü neden benim gibi taktığını sorunca kıyafetine böyle yakıştığını söylüyor. Evet arkadaşlar kendisi Müslüman. Hala Müslüman . Ama nedense onun inandığı dindeki ayetler bir anda yok oldu ya da içeriği değişti. Peki zamanında her gün okula giderken başörtüm omzumdan sarkıyor mu diye uygulanan psikolojik şiddetin hasarına, özgüven yetersizliğime n’oldu? Bu Müslümanların kendilerine esnek başkasına katı dini beni aşırı sıkıyor. Yaratıcıları da bunca ikiyüzlülüğe, ayetlerinin kendi idealleri doğrultusunda değiştirilmesine rağmen sırf dinine inananları kayıracaksa ben de öyle dinin ahlakını da yaratıcısını da sorgularım. İnanan lütfen, sadece kendisi inanabilir mi? Tanrının adına hüküm vermesen? Şirkten gayptan korkup benim cennetime cehennemime nasıl karar veriyorsun? Yaratıcın bile karışmıyorken? Bunların hepsinin dışında dinlerin gerçekliğini varlığını yokluğunu tartışmıyorum zaten . O yüzden çokça zaman Müslümanların hep mağduruz biz tavırlarından tiksiniyorum. Mağdur olduğunuzdan daha fazlasını mağdur ediyorsunuz. Bugün burada başörtüsüz ve özgür yaşamanın hayalini kurup gerçekleştirme inancım varsa ve bunu bu siteye yazabiliyorsam laik Türkiye’de yaşadığım için. Müslümanların kendi gibi olmayanlara tahammülleri yok. Ben yaşayamıyorum, o da yaşamasın da değil bu. Ben uyanıkça yaşıyorum, İslam adı altında mercimek beynimle yaratıcımla da dalga geçiyorum, ayetleri istediğim gibi şekillendiriyorum, hem ahiret hem dünya kıps 😉 imajındalar.

Bu yazıyı burada sonlandırıyorum. Önümüzdeki 2 ay içinde başörtüsünü yüzde yüz kararlılıkla gereken her bedeli ödeyerek çıkaracağım . Gelişmelerin olduğu her günü telefonuma günlük tarzında not ediyorum . Umarım başarıyla tamamlanmış mücadelemi sizlere duyurmak ve ilham vermek içen tekrar yazmış olurum. Özellikle özgür bir şekilde 9 yıl aradan sonra geride bıraktığım o küçük benliğimle evde olduğu gibi tekrar dışarıda iyi bir dost olacak mıyız çok merak ediyorum. Saçlarımın dışarıdayken rüzgara kapılması ve boynumun herhangi bir bez parçası ile komple sıkılmadan, kafamdaki bonenin düğümü ensemde olmadan, saçım kafama yapışmadan, tesettürün verdiği ağırlık ve olgunluk olmadan, görünüşüm neticesinde yobaz yargılamasından dolayı sürekli kendini ifade etme ihtiyacı hissetmeden….

Comments (2)

  1. Merhaba, şimdi nasılsın, başardın mı?

  2. Nurten Ünal

    Başaracaksın güzel kızım Sağlık mutluluk hep yanı başında olsun Çok güzel dile getirmişsin yaşadıklarını bir hemcinsim olarak seninle övünüyorum lütfen bizi bilgilendir gelişmelerden

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir