Tek kurtuluş yolu evlenmek, ama evlenip bir başka mutsuzluğa mahkum olmak istemiyorum

Merhaba,

Ben de hepiniz gibi bir çıkmazda hissediyorum, bir çıkış yolu ararken bu siteye denk geldim. Ben de yıllardır açılma düşüncesiyle mücadele eden biriyim. 15 yaşımda kendi isteğimle kapandığımı sanıyordum, fakat yaşım ilerledikçe bunun böyle olmadığını görebiliyorum.
Ben belki İstanbul’un en muhafazakar olan bir ilçesinde doğup büyüdüm. Ailemde de çevremde de hep aynı kültürü, aynı ideolojiyi ve normları gördüm. Daha ortaokuldayken tişörtümün kolu kısa diye annem beni sokaktan eve gönderirdi, üstüne uzun kollu bir şey giy diye. Dayımın düğününde dizimin üstünde elbise giydim diye büyük tepki görmüştüm. ”Hacı torunu böyle mi olur?” dedi akrabalarımız. Halbuki daha 13 yaşındaydım. 9. sınıfa geçtiğimde yarım kol bir bluz giydiğimde dedem bana ”Seni görünce yüreğim dönüyor.” diyerek çekil gözümün önünden gibi hareketler yapmıştı. Halbuki dedemle aram çok iyiydi. Velhasıl ailem bana hiçbir zaman kapan diye baskı yapmadılar, ama giyimime daha çocukken müdahale ederlerdi. Hiç şort giydiğimi bile hatırlamam çocukken.

Tüm bunlara rağmen farklı bir hayat tarzını bilmiyordum, tanımıyordum. Başka türlüsü kötü ve yanlıştı. Yani vakti geldiğinde hep kapanacağımı bilerek büyüdüm, hevesliydim de, olanlara rağmen İslam’dan ve tesettürden soğumamıştım. Lise 2’de bir süreliğine bir cemaat yurduna gittim. Orada namaz kılarken vs. kafamı kapatıyordum ve bir gün oradaki bir abla ve bazı arkadaşlarım “Aa, sana kapalılık ne kadar yakışıyor, her renk şal da yakışır ne güzel.” falan diye beni tatlı tatlı teşvik ettiler. Ben de zaten kapanmam gerekiyor artık, diyerek lise 2’nin başında kapandım. Sonra tabii malum olaylardan dolayı cemaatlerden uzak durdum. Lise boyunca başörtümle hiçbir problemim olmadı, hatta bunun için mücadele bile ettim, fakat her şey üniversiteye geçtiğimde değişti. Mimarlık bölümünü kazandım ve Trakya’da bir şehre gittim. Kültürleri bizden çok ama çok farklıydı. Şehrin yerlilerinde hiç tesettürlü yoktu ve alkol kültürlerinde önemli bir yere sahipti. Üniversitede ise binbir çeşit insan vardı. Farklı kültürler ve insanlar tanımaya başladım. O zaman dünyaya farklı bir pencereden bakmaya başladım.

Başka türlü bir hayatın da mümkün olduğunu gördüm, ama aynı zamanda dışarıdan nasıl göründüğümüzle de acı şekilde yüzleşmiştim. Çünkü bizim onların dünyasını bilmediğimiz gibi, onlar da bizim dünyamıza yabancıydı. Kapalıysan ya yobazdın ya da zorla kapatılmıştın. Sana ya acıyorlardı ya da senden haz etmiyorlardı. Gericiydin, eğlenmeyi bilmezdin, malum partiliydin, hatta değilsen de Fetöcüydün. Birçok bakış açısıyla etiketleniyorduk başörtümüz yüzünden. Sanki iki kutup vardı ve ortada kalan kısım iki taraftan da dışlanıyordu. Muhafazakar, ama yobaz değilsen muhafazakar kesim tarafından eleştiriliyorsunuz. Aynı zamanda diğer taraftan da kapalı kıza bak, ne giymiş, dar giymiş, erkeklerle konuşuyor, biz kapalıları da biliyoruz gibi dedikoduların malzemesi oluyorsunuz. Öğretmenler bile açık arkadaşlarınıza gösterdiği ılımlı tavırları sizden sakınıyor. Açık açık yapmasa da insanlar, o dışlanmayı hep hissediyor insan. Tüm bunların üzerine bir de yurtta yeni tanıştığım kızların “Yaa açık halin çok güzel kapalı da güzelsin, ama açık halin çok daha güzel.” diye farkında olmadan bu düşünceyi aklıma sokmuşlardı.

Üniversite 1’de tüm etiketlerden sıyrılmak, sıradan bir insan olmak istedim ve açılırsam hayatın daha kolay olacağını düşündüm. Bunun üzerine babamı aradım, ben açılmak istiyorum, dedim; ama babamdan hiç beklemediğim bir tepki gördüm. Çünkü babam o dönem dinden uzaklaşmış, başörtüsünün bir gereklilik olduğuna bile inanmıyordu. Fakat bana “Saçmalama, artık kapandın açılamazsın, sosyal hayatın var. İnsanların sana diyeceklerini kaldıramazsın. Dedenler de bunu kaldıramaz.” diye kesin bir dille reddetti. Çok ağladım o zaman. Bunun benim tercihim olmaktan çıkıp toplumun bir dayatması, zorunluluk durumu haline gelmesini kaldıramadım bir süre, ama yine de açılmadım. Çünkü orda kapalı burada açık şekilde iki yüzlü bir yaşamı istemiyordum. Üniversitede 4 yıl boyunca hep içimde oldu açılma hissi ve günden güne üzerine düşünüp araştırdım.

Üniversite bitti artık, 24 yaşındayım. Son iki yıldır sürekli evdekilere bunu gündeme getiriyorum. İstemediğim, inanmadığım bir şeye beni mahkum etmişlerdi. Babam bana hak verse de karşı çıkıyordu dedelerim yüzünden. Annem ve ablamsa daha kötü. Annem ve ablam psikolojimin bozuk olduğunu, beğenilme hissi ile kafayı bozduğumu söylüyorlardı. Halbuki alakası yoktu. Ben artık onların inançlarına sahip değildim. Kültürlerini din edinmiş bu insanların yaşam tarzının bir uzantısı olmak istemiyordum. Üzerimdeki psikolojik baskının haddi hesabı yoktu. Bana başka yerde açılıyorsan açıl, burada açık olamazsın bile dediler, çünkü onlar Allah için değil insanlar için kapanmamı istiyorlardı. Ben kusurlu olursam onların eseri olmuş olacaktım çünkü. Mimarlıktan mezun olduğumda bile tesettürlü olduğum için birçok iş fırsatında değerlendirilmedim ve hiç içinde olmak istemediğim bu durumun kariyerimi bu şekilde etkiliyor olması iyice bunaltıp hayattan soğuttu beni. Düşünsenize, inanmadığınız bir şeyin içindesiniz ve inanmadığınız bir ideoloji için bedeller ödeyip dezavantajlarını çekmek zorundasınız. Bir de bana zaten sevabı yok senin kapalılığının, ama böyle yaşamayı kabullen buna mecbursun, diyorlar. Biraz dirayetim düşük olsa intihara sürükler beni bu cümle. İçinde olduğun mutsuz hayatı kabullen. Hala açılamadım, hala savaşıma galip gelemedim. Hala mutsuzluk içinde çırpınıyorum. Tek kurtuluş yolu evlenmek, bu evden gitmek gibi ama sırf bu yüzden sevmediğim biriyle evlenip bir başka mutsuzluğa mahkum olmak istemiyorum.

“Tek kurtuluş yolu evlenmek, ama evlenip bir başka mutsuzluğa mahkum olmak istemiyorum” için 3 yanıt

  1. Yazını okuyunca dedim ki bu tam olarak ben miyim.. aynı şekilde zorla kapanmadım ama evleneceğim adam ile yaklaşık 8 yıldır birlikteydim eğer o olmasaydı çoktan açılırdım dün bunun kavgasını yaptım hayatında hiç başörtüsü takmamış insanlar tarafından hayatıma yön verilmesini istemiyorum inanmadığım bir şey için savaşmak bana göre aptallıktan başka bir şey değil insanlar ne derse desin ben insanlar için tam 10 yılımı verdim yeter artık ben bu hayata bir kere geleceğim bir 10 yılımı daha mutsuz ve hevessiz geçiremem kimsenin beni sevmesine ihtiyacım yok eleştiriler olacak illa ki ailemi ikna etmek te kolay olmadı şimdi yarı açık gibi bişeyim bandana takıyorum ve saçlarımı tamamen kapatmıyorum kimse bana neden açıksın da diyemiyor aasshwj bir anda olmayacağını anladığım için böyle bir yola girdim umarım bu verdiğimiz savaşı kazanırız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir