Artık ailemin “yobaz” fikirlerinden o kadar sıkıldım ki… Elimden hiçbir şey gelmiyor, kimse benim yanımda durmuyor ve herkes benim vermem gereken kararları kendileri verip dayatmaya çalışıyor.
Şu anda 17 yaşında bir lise öğrencisiyim. Dert etmem gereken şeyler okulum, derslerim, sınavlarım ve arkadaşlıklarım olmalı değil mi? Ama ben ailemin cehaletiyle mücadele etmeye çalışıyorum.
Ailem aşırı cemaate bağlı, dinine çok düşkün ve sözde dört dörtlük yaşamaya çalışan “muhafazakar” bir aile. O kadar muhafazakarlar ki, 4. sınıfta kapanmış bir çocuk bile onlar için çok normal. Ben o yaşta kapanırken üzerimde belki aile baskısı yoktu. Ancak çevremizdeki hocaların çocukları benim yaşlarımda kapanıyordu. Saçlarım açık olduğu sürece aileleri onlarla vakit geçirmeme izin vermedi. Sosyal anksiyete problemlerimin baş gösterdiği o yaşlarda arkadaş özentisiyle saçlarımı örtmek gibi bir hata yaptım. Yaklaşık 7 yıldır bu kumaş parçasıyla yaşıyorum ve kendi benliğimi kaybetmiş gibi hissediyorum. Evdeyken saçlarımı açık aynada gördüğümde sanki gerçek benle yüzyüzeymişim gibi ama ne zaman dışarıya çıkacak olsam işte o zaman başka birisine dönüşüyorum.
Bu düşünceler aslında ben 7. sınıfa ve liseye geçene kadar pek fazla baş göstermiyordu. Ta ki 7. sınıfta yönelimimi fark edene kadar. Başlarda hiç kabullenmek istememiştim, kendi kendime reddedip duruyordum ama maalesef hemcinslerimden hoşlanıyordum. Ailemin kulağına gittiğinde aslında annemin tepkisi çok da sert olmadı. Sadece psikoloğa gidebileceğimizi söylemişti. Böyle bir yönelimimin olduğunu gözünün içine baka baka reddettim ve o konu orada kapandı. Ya da ben öyle zannettim. Sonraki sene annem beni “okul kurslarına odaklanmam” gerekçesiyle evimize daha yakın bir okula nakil etti.
Ortaokulu öyle böyle geçirdikten sonra lisede fikirlerim kendini daha çok göstermeye başladı. Bir mesele tartışıldığında sanki dinin fikirleri benim fikirlerimmiş gibi bahsetmem gerektiğini hissettim. Sebebi ise zamanında bulaştığım bu tesettür denen sembol.
Kitap okumama pek izin verilmiyor evde. Özellikle felsefi kitaplar tamamıyla din düşmanı olarak algılandığı için okumama kesinlikle izin yok. Felsefe hocamın önerdiği kitabı harçlıklarımla denkleştirip aldıktan sonra yarısına geldiğimde evde kitabımı bulamadım. Anneme kitabıma ne olduğunu sorduğunda yırtıp attığını sert bir dille ifade etti. Felsefi kitaplar okunmamalıymış, fikirlerimizi etkileyip bizi dinden çıkarırmış. Aklı sıra beni de cehaletin içinde boğmak istiyor.
Resim çizmeye karşı da hep bir ayrı ilgim, yeteneğim olmuştur. Çevremdeki insanlar yaptığım resimlere bakıp bakıp özenirler. Ailemin ise tek düşündüğü bunların boş işler olduğu, anatomi çizimlerinin edepsiz, dine aykırı olduğu, dinimizde resim çizmenin sakıncalı olduğu. Kızlarının yeteneklerinden ve hayallerinden bile bihaber bir aileyle yaşamak zorundayım. Kendimi ne zaman ifade etmeye çalışsam “sanki bizim kızımız değilmiş gibi konuşuyorsun, sen bu değilsin.” şeklinde cevaplandım. “Hayır, ben hep böyleydim ama siz anlamak istemediniz.” demeyi çok denedim, kimse oralı olmadı.
Ailemden bunun gibi bir çok kez zorlama ve baskıya maruz kaldım. Dinden gittikçe soğuduğumu iliklerime kadar hissettiğim sırada her hafta gitmeye mecbur bırakıldığım dini sohbet evinde de hocalara din hakkında kafama takılan her türlü soruyu sormaya başladım. Sorularımın hiçbirine aldığım cevaplar beni tatmin etmiyordu. Okulda arkadaşlarımla tartıştığımda benim zaten “kapalı, dinli, imanlı” birisi olduğum için böyle şeylerin kafamda soru işareti bırakmaması gerektiği şeklinde yargılandım. Her ne kadar kötü hissetmiş olsam da haklılardı. Belki de gözümün açılmasını sağlayan en önemli kısımlardan birisi de bu olmuştur.
Şimdilerde 11. sınıf öğrencisiyim. Arkadaşlarımın çoğu başörtüsü takmayı bıraktı. Yaşıtım olan kuzenim bile artık başörtüsü takmıyor ve annem bunun için çok üzülmüştü.Kuzenime akıl vermem gerektiğini söylemişti. Benim yaptığım ise kuzenimin ailesini nasıl ikna ettiğini sorgulamak oldu.
11. sınıfın ara tatilinde kafama koymuştum. Artık aileme söyleyecektim. Bu başörtüsü ile yaşamak istemediğimİ… Kendi fikirlerimi tam olarak bilmeseler bile en azından bu tesettür baskısından bir an önce kurtulmalıydım. Her ne olduysa asla cesaret edemedim ve tatil boyunca kendimi açıklayamadım.
Tatilin bittiği sabah tam da okula gideceğim vakit başörtüsünü örtmeden yemek masasına geldim. Annem şaşırmış olacak “başörtün nerede?” diye sordu. Takmayacağım” dedim. “Yemekten sonra takacaksın yani, değil mi?” diye üstelediğinde yine aynı cevabı alınca tabiri caizse başından aşağı kaynar sular döküldüğünü resmen hissettim. Daha da çok kırmış, üzmüştü beni. Sanki ne istemiştim ki? Bağırdı, çağırdı, ağzına belki hayatı boyunca asla almadığı sözler saydı, tehditler savurdu bana. Bir daha bana eskisi gibi davranmayacağını, Allah’ın gazabının gelip beni bulacağı şeklinde korkutmaya çalıştı. Beddualar etti. Tabii bu sırada fiziksel şiddete de maruz kaldım. Babam da annemle bu konularda hem fikirdi ancak babam benim ağlamama ve şiddete uğramama dayanamaz. Beni annemden korumaya çalıştı. Günün sonunda okula gidemeden evde kaldım.
Annem eğer başımı açarsam asla okula göndermeyeceğini ve hayatımı karartacağını söylemekte çok kararlı. Okula gidemezsem ne yapacağımı bilmiyorum ama bu örtüyü örtmek de istemiyorum. Umarım sonu güzel hikayelerden birisi olur benimkisi de.
“Okula gidemezsem ne yapacağımı bilmiyorum” için bir yanıt
[…] kurtulmak için bir girişim göstermeden hemen önce hislerimden bahsetmek için bir mektup yazmıştım. Bugün tekrar yazıyorum ama bu benim başarımın bir habercisi değil maalesef […]