‘Yalnız ağlayan küçük kadınlar’ için ben de birkaç şeyden bahsetmek istiyorum.
24 yaşıma girdim. Hukuk fakültesi mezunuyum ve stajyer avukatım. Babam hakim olmamı istiyor, ben daha kendi hayatıma hakim olamazken. Ben kaç yaşımda kapatıldığımı hatırlamıyorum. Çok küçüktüm. Daha 4-5 yaşlarında başımı örterlerdi alışayım diye. Lisede inanılmaz yoğun psikolojik savaşlar verdim kendimle. Kaç kere intihar etmeyi düşündüm hiç denemedim ama. Çünkü öldüğümde saçım toprağa değecek, ama hayattayken rüzgara. Kendimi yıprattım, ağladıkça ağladım. İçe kapandım, özgüvenim yerle bir oldu. Kendi yüzümden tiksindim. Kendimden etimle kemiğimle nefret ettim. Bir kere olsun da bir kişi istemiyorsan yapma demedi.
Ben ailemden dayak yiyerek büyüdüm. Çok yoğun olmasa da emrettiklerine karşı çıktığımda dayak yedim. Ayrıca düzenli ve sürekli olarak hakarete maruz kaldım. Ben kendi kararlarımı kendim veremedim hiç. Hep bir kılıf bulmak zorunda kaldım kararlarıma. O öyle olmalı çünkü ben istiyorum değil de o öyle olmalı çünkü örneğin okul istiyor şeklinde ilerledi bu döngü hep. Üniversiteye geçtim ve babam arabaya binip gider gitmez dışarı açık çıktım. Sadece saçımı açtım ve çıktım. Rüzgarı saç diplerimde hissetmek için ben aileme yıllardır yalan söylüyorum. Ben hakkım olan özgürlüğü alabilmek için yalan söylüyorum. Ailem beni kapalı biliyor. Ya da öyle bilmek istiyor, bilemiyorum.
Saçımı kızıl yaptım gittim, burnuma piercing, septum ve türevlerini taktım izleri dururken gittim. Her gidişimde “Bu ne?” dendi ama hep savundum kendimi ben öyle istiyorum diye. Şu an beni vicdanen rahatsız eden tek şey şu arkadaşlar: “İnsanlar, akrabalar, komşular ne der?” değil. Hiçbiri gram da umurumda değil. Beni rahatsız eden şey babama şunu söylemek: “Hakim olmamı istedin ama hayatımdaki hiçbir kararı bana aldırmadın. Hiç utanmadın mı beş yaşındaki küçücük çocuğun dünyasını karartmaya?”. Ben şu an arayıp söylesem bağırır çağırırlar, belki babam ben oraya geliyorum deyip gelir döver eve götürmek ister. Ama sadece ister, yapamaz. Çünkü o beş yaşındaki kız çocuğu yok artık kimsenin karşısında. İki tokatla susmuyorum artık.
Şu ülkede kadın olmak bize yüklenmiş en büyük külfet. Buraya yazılan çoğu yorumu okudum yazan herkesin yaşı da küçük. Bakın kız kardeşlerim:
Arkadaş zoruyla, özenmeyle, aile baskısıyla; her ne olursa olsun, ne şekilde olursa olsun, eğer bir şeyi yapmak istemiyorsanız yapmayın. Hiçbir şey özgürlükten ve kendi kararlarınızdan daha önemli değil. Bırakın dövsün sövsün. Okuldan mı alıyor? Alamaz. Hiçbir şey yapamaz. Bu kararı almada sizi en çok korkutan şey şu olacak: İlk aşamada verilecek tepki. O ne der bu ne der, kim ne derse desin. Biri neden açıldın mı dedi? “Canım öyle istedi!” deyin. “Çünkü benim paşa gönlüm öyle istedi!” deyin.
Hiç kimsenin sizin adınıza karar vermesine izin vermeyin. Kendinizi gösterin. Bağırın çağırın, susmayın. Ben bağırdım çağırdım asi oldum. Babam hala der benim en asi çocuğum sensin diye. Gurur duyuyorum kendimle bunu söyletebildiğim için. Travmalarla dolu bi kız çocuğuyum hala. Ama güçlüyüm. Unutmayın, sizin hayatınız, sizin bedeniniz, sizin fikriniz.