Merhabalar. Ben şu an 24 yaşında, okulundan mezun olmuş ve işsiz bir öğretmenim. benimki bir başarı hikayesi, belki benim gibi olan ve destek isteyen insanlara yardım ederim bu hikayeyle. Benim ailem muhafazakar insanlar, akrabalarımda hiç tesettürsüz insan yok. Annem çok dindar biri, babam onun kadar değil. Çocukluğumdan beri, ülkemizdeki birçok çocuk gibi dinle büyütüldüm. Kuran kursuna gittim ve birinci oldum. Annem, ben daha 7 yaşlarındayken namaz kılmam için beni alıştırmaya çalışıyordu. Hiç kimseye kızmıyorum, çünkü onların gördüğü hayat da bu, başka türlüsünü hiç düşünmemiş ve yaşamamışlardı. Ben küçük yaşlarımdan beri hiçbir zaman istemediğim bir şeyi bana zorla yaptırmalarına izin vermedim. Hiç boyun eğmedim. Her seferinde sesimi çıkardım, beni bastırmaya çalışsalar da ben sinmedim. Bu yüzden bana “deli” bile dediler. Hatta ben de deli olduğuma inanmış olacağım ki lisede psikolojik yardım almaya başladım.
Ailem hep kapanmamı istiyordu, bunu telkin ediyorlardı bana her seferinde. Namaz kıl, Kuran oku, cehennem var vs. gibi şeyler söylüyorlardı. Abim benim dar pantolon giymemi yasaklamıştı kendi aklınca, annem ise kısa etek, elbise ve tayt giymememi istemiyordu. her ne kadar sinmeyen bir insan da olsam bana şort giymenin, kısa etek giymenin kötü olduğunu öyle aşılamışlardı ki artık dışarıda bunları giymeye korkuyordum. Bu sefer de giydiğim pantolonun üstüne uzun bir hırka giymem gerektiği telkin ediliyordu. Dışarıdaki erkekler tahrik olmasın diye benim kapanmam gerekiyordu yani. kapalı olanlara bile neler yaptıklarını bilemeden… ben de çocukken yaşadığım tacizler bu yüzden oldu diye düşünüyordum ister istemez. Kısacası, birçok şey bana empoze edilmişti.
Asla kapanmak istemediğim bir dönemde yine tacize uğradım, bunu açık olduğum için yaşadığımı düşündüm. Daha sonra internette bazı beyin yıkayan aptal saptal sohbetleri dinlemeye başladım ve lise sonda tesettüre girdim, namaza başladım. Öyle ki erkeklerle tokalaşmıyordum bile. Dinle alakası olmayan ben artık okulun mescidinde namaz kılıyordum. Ailem dekiler dünyanın en mutlu insanları olmuştu. Abim, tesettür kıyafetlerimin parasını karşılamıştı, çocukken tarafından taciz edildiğim abim…
İnsanlar beni böyle kabul ediyor düşüncesine girmiştim, ama asla mutlu değildim. Tesettürün inanılmaz büyük sorumlulukları var. Saçının teli görülmeyecek, girdiğin çıktığın gezdiğin yerlere dikkat edeceksin, “hanım hanımcık” olacaksın. Bir süre sonra o kadar kötü hissetmeye başladım ki olmayan birine dönüşmüştüm. Aynada baktığım kişi ben değildim. Saçlarımda rüzgarı hissedemediğim her gün içimden bir parça kopuyordu. Aileme açılmak istediğimi söylüyordum asla kabul etmiyorlardı. Kendi rızamla kapanmıştım şimdi elegüne rezil edemezdim onları, öyle söylüyorlardı. İnanın kimin ne düşündüğü umurumda bile değildi, ama ben bile aileme bu kadar karşı çıkan çoğunlukla kendi isteğini yaşayan (yalanlara da başvurarak) bir insan olarak açılmaya cesaret edemiyordum. Çünkü gerçekten bir toplum baskısı var bu konuda. İnsanlar anlamıyorlar, dinlerine zarar vereceğimizi düşünüyorlar.
Neyse, bir süre sonra bone takmamayı başladım artık saçım görünüyordu. Herkes tepki aldım. Konunun muhatabı olmayan insanlar bile neden bunu yapıyorsun diye sorguluyordu beni, deliriyordum. Saçlarımı kazıtmayı düşündüm saçlarımı kazıtırsam ortada bir sorun kalmazdı çünkü kendimce, kendimi öldürmeyi bile düşündüm… Sonra hayatıma biri girdi, aşık oldum. Hayatıma giren insanla başörtülüyken el ele tutuşup sarılıyorum diye en yakın arkadaşlarım bile laf işittim, kınadılar beni. Öncelikle o kişileri hayatımdan çıkardım. Sonra erkek arkadaşıma açılmak istediğimden bahsettim bana her konuda destek olduğunu, nasıl mutluysam öyle yapmam gerektiğini söyledi. Bana destek olan birini görmek beni de yüreklendirdi. Aileme her gün söylüyordum artık, asla kabul etmiyorlardı.
En sonunda kendi kendime söz verdim ve yarın saçlarım açık çıkacağım dışarı dedim. Uzamış saçlarıma şekil verip bir tişört pantolon giyip kapının önüne attım kendimi. Tabii ki çığlık kıyamet üstüme geldi annem. Böyle çıkarsan bir daha bu eve giremezsin gibi büyük sözler edildi. Babam da annemden aldığı gazla kızdı bir şeyler söyledi, ama ben tıkadım kulaklarımı. Bundan sonra böyleyim işinize gelirse dedim ve çıktım dışarı. Size o günkü hissettiğim mutluluğu tarif edemem, saçlarımda dolaşan rüzgarın, saçımın savruluşunun özgürlüğünü tarif edemem. Ağlıyordum, o his beni mutluluktan ağlatıyordu. Ben kendimce özgürlüğüme kavuşmuştum. O günden sonra Ailem bir süre benimle konuşmadı, tekrar ikna etmeye çalıştılar, ama benim umrumda olmadı. Dedim ya o mutluluk benim için her şeye değerdi.
Şimdi aradan 5 sene geçti ailem arada bir kapalıyken daha güzel olduğumu söylüyor ama ben cevap vermiyorum, konunun güzellikten bağımsız bir şey olduğunu anlatmak çok zor çünkü. Benden daha kötü durumda olan kız kardeşlerime yardımcı olmaya, onlara güç vermeye çalışıyorum. İyi ki kendim oldum. Şunu unutmayın hiç kimse sizin hayatınızda sizden daha fazla söz sahibi değil. Mutlu olmadığınız yerde her şey biter çünkü bu hayatta hepi topu 60 yılımız var. Mutsuz tutsak geçirmemiz için fazladan bir vaktimiz yok.
(Görsel: Alexandra Levasseur)