Ben doğuda küçük bir yerde yaşıyorum. Ortaokulu imam hatipte okudum. Babam da annem de diyanet personeli. Bu yüzden kendimi bildim bileli dindar yetiştiriliyorum, ayrıca sadece ailem değil tüm akrabalarım da çok dindar. Liseye geçince imam hatipe gidiyordum, ağladım ve düz lisede okumak istediğimi söyledim. 10. sınıfta ise sözelden ilahiyat veya sayısaldan tıp tercih etmek yerine yabancı dil okumak istediğimi söyledim. Tabii ki karşı çıktılar, ama tam o zaman Corona çıkınca farklı bir okula kaydımı aldırmak için bunu onlara söyledim. İnternetten o okulda olan bir kızla da arkadaş oldum. İlk buluşmamızda elim sürekli başörtümdeydi ve beni rahatsız ettiği her hâlimden belliydi. Aslında zaten en büyük hayalim ölmeden önce bir gün açık dışarı çıkmaktı ya da benzer şeyler, ama başörtü takmak istemediğimi asla kendime itiraf edemedim. Ta ki arkadaşım bana “Açılmaya karar verdiğim zamana benziyorsun” diyene kadar. Ne? Gerçekten açılmak istiyor muydum? Bunu çok düşündüm. Sonra hayır dedim, ne oluyor bana, en iyisi kuran okuyup dinimi iyice güçlendireyim. Tabii öyle olmadı.
Okudukça sorguladım, merak ettim ve kafam karıştı. Olaylar böyle gelişince tüm Kuran mealini ve diğer dinleri araştırdım ve İslam’ın “hak din” olmadığına karar verdim. Ama çaresizdim, elimden bir şey gelmiyordu. Ne başörtü ne ailem umurumdaydı, sadece boşlukta hissediyordum. Namaz kılıp ağladığımı, “Allah’ım sana inanmıyorum ama bana yardım et” dediğimi hatırlıyorum. Böyle devam ederken o boşluğu doldurmak için farklı dini inançlara inandım ama bunlar da saçmalıktı. En son bunalıma girdim. İlaçlar kullandım ve ölmek istedim. Bütün bu süreçte ailemin bana dediği tek şey bu yaşta ne depresyonu olduğuydu. Aslında her şeye ve herkese anlayışlı biriyimdir, ama onlar bana baskı yaptıkça ben İslamofobik biri oldum. 12. sınıfa gelince yurtta olduğum için açıldım. Bir yıldır açığım ve hâlâ bundan haberleri yok. Şalımı sürekli çantamda taşırım, eve ayık gideyim diye az içerim, sigarayı bastırsın diye parfüm kullanırım, tepki çekmemek için konuşurken yalancı parti savunması yaparım ve sevgilimi ölümüne saklarım. Yani anlayacağınız, bir bedende iki kişi gibi yaşıyorum.
Evden de atıldım, hakaret de işittim, tuvalete de kapatıldım, ceza da aldım, ağlayarak uyudum, kendime de zarar verdim, param bitince Bim’deki kasiyerden ağlarak antidepresan istediğimi hatırlıyorum. Ama bu depresyon ve bunalım zamanlarını anlattığım için çok mutluyum. Şu an sadece özgürce açılmak için üniversite sınavını bekliyorum. Bu süreçte her zaman yanımda en iyi arkadaşım vardı. Bana ailemden daha çok aile oldu. Bunu kendi de bilmiyor, ama o olmasaydı ölmüş bile olabilirdim. Ailelerin yaptığı baskı yüzünden dindar olanı hiç görmedim ve şöyle söyleyeyim; Arkadaşlarım içinden “Kapalı ve dindar olduğum için çok mutluyum” diyen de görmedim. Umarım bir gün tüm dünyada insanlar özgür olduklarını hisseder.
(Görsel: Jan Adam)