Yalnız yürümeyeceksin. Ne büyük ve güzel bir cümle değil mi? Buraya sürekli bakıp çıkan, bakmaktan öte yaşayıp destek olmaya gelen ve bunları okuyan gözler… İyi ki varsınız.
Hayat elime kocaman bir karanlığı koydu. İçinde yok yok! Bir sürü soru işareti, kullanılmamış toka paketleri, boyalı ama gizlenen saçlar, ortadan ikiye bölünmüş kimlik karmaşaları, hüzünlü ama güçlü kadınlar var içimde.
Ben ne yapacağını bilmeyen, en önemlisi saçlarıyla ne yapacağını bilmeyen birisiyim. Korkak sayılmam, ama her şeyden önce kendimden kaçıyorum. “Avucundaki kuşu sıkarsan ya uçar ya ölür” diye bir söz duymuştum. Ben hiçbir zaman ölen bir kuş olmadım. Belki komik gelecek, ama bu karanlık biraz daha yaklaştırıyor insana kendini bence. Şunun şurasında saçlarıyla topluma karşı savaşan kaç kişi kalmıştır? Büyümeye başladığımdan beri anlamadığım şeyler çoğaldı. Beni kendimi anlamamakla burun buruna getiren herkese kızgınım.
Çelişkiler içinde yaşıyorum. Mesela aileme kızıyorum, beni her halimle sevmeyecek olmalarına kırılıyorum. Ya böyle düşünsem? Ya böyle desem? Yine aynı mı sevecekler sanki? diye düşünüyorum. Beni büyümek zorunda bıraktılar diye darılıyorum. Diğer taraftan “aile” kelimesini öylesine değil, gerçekten hissederek kurduğumu hatırlıyorum. Bana bir şey olacak korkularını, hayallerime destek olmak için kulağıma fısıldanan güven cümlelerini, evde değerimin olduğunu ve sevildiğimi…
İleride ne olur bilmiyorum, ama rüzgar yakın olsun saçlarıma, uçmak yazgım olsun.
Bu sayfayı açan ve böyle içimizi dökmemizi sağlayan herkesin emeğine sağlık! Çok güzel bir sığınak gibi kaçıp kaçıp gelesi geliyor insanın. Sağ olun.