Öncelikle merhaba. Ben de buraya yazan birçok insan gibi dini baskıya uğramış olmaktan mustariptim. 13 yaşında, 7. sınıfa başladığım ilk gün başım ailem tarafından örttürüldü. Asla istemediğimi bilmelerine rağmen bunu umursamadılar. Her gün okuldan gelip başımdakini yerlere fırlatıyordum, asla benimseyemiyordum. Başörtülü olmak istemediğimi söylediğimde babamdan “Başıma orospu mu olacaksın lan” minvalinde tepkiler alıyordum. O adamı asla sevemedim zaten ama o ayrı bir konu.
Zorla baş örtmenin yanında, liseye geçiş sınavından çok iyi bir puan almama rağmen zorla İmam Hatip’e gönderildim. Bu durum benim neredeyse tüm lise hayatımı depresyonda geçirmeme neden oldu. Kilo aldım, ders çalışamamaya başladım, okula öylesine gidip geliyordum. O yıllarım yaşanmamış ve asla geri gelmeyecek yıllar olarak geçmişte kaldı. Mezun olalı 3 yıl olacak, şu anda hala tam olarak depresyonu yendiğimi söyleyemem çünkü çoğu zaman hiçbir şey hissetmediğimi fark ediyorum. İçim oyulmuş gibi geliyor, boş ve dipsiz. Sadece hayallerimdeki mesleği yapma fikri beni ayakta tutuyor ve şu an onun sınavına hazırlanıyorum.
Başörtüsü ile ilgili kişisel fikirlerime gelecek olursak, öncelikle şunu söylemeliyim ki kendi hür iradesiyle başını örten hiçbir kadınla problemim yok. Söyleyeceklerim yalnızca benim gerek kendi tecrübelerim gerek çevremde gördüklerim sonucunda vardığım kanılar. Ben başörtüyü tamamen kadını bastırmaya yönelik bir araç olarak görüyorum. Çünkü mutlaka gerisi geliyor. Başörtü örttüğün zaman seni sıradan, herkes gibi bir insan yapan çoğu şeyden vazgeçmen gerekiyor. Makyaj yapman, sigara içmen, erkeklerle konuşman, aşık olman, dans etmen, küfür etmen, kahkaha atman, topuklu giyinmen, hatta malum parti dışında başka bir siyasi partiden yana olman bile göze batmaya başlıyor. En önemlisi de başörtü dişi duygularını hissetmeye engel teşkil ediyor. Ya zaten amaç o aslında. Amaç kendini dişi gibi hissetmeni engelleyip cinsel duygularının farkına varmanı engellemek ve erkeklerle olan iletişiminin önüne geçerek “namus”unu korumanı sağlamak. Özellikle kızını, karısını, kız kardeşini falan örtünmeye zorlayan erkekleri düşünürsek bunu kadınları kontrol altında tutabilmek için yaptıklarını görürüz. Mesela benim “baba”m kız çocuğu olduğum için sürekli sessiz, sakin, hanım hanımcık, insanlara zorluk çıkarmayan, hakkını yedirmek pahasına bile olsa kavgadan kaçınan biri olmamı istiyordu. Onun isteklerinden birisi de başörtüsüydü. Ben de hep reddettim. Hem kafamı hem çenemi kapatmaya ve beni sindirmeye çalışıyor gibiydi çünkü. Ama ben ikisini de yapmadım. Ne başım kapalı ne çenem. Yine de hafiften de olsa bir özgüven problemi var gibi ama büyük oranda yendim.
Kendi yaşadıklarımdan yola çıkarak benim gibi olan kadınlarımıza, genç kızlarımıza söyleyeceğim iki şey var. Birincisi, yaşamak istediğiniz hayat ailenizin yaşam tarzıyla uyuşmuyorsa finansal özgürlüğe sahip olun ve mutlaka aile evinden ayrılın. Örnek vermem gerekirse ben aile evinde yaşadığım için bir erkeğe karşı bir şey hissetmeye bile çekiniyorum. “Baba”mın öğrenmesi durumunda beni saçlarımdan tutup yerlerde sürüklemeyeceğinin ya da okuldan almakla tehdit etmeyeceğinin hiçbir garantisi yok çünkü. Ve hal böyle olunca hayat zehir oluyor. İnanın aşık olmak gibi güzel bir duyguyu suçluluk içerisinde, acaba birileri duyar mı diye strese girerek yaşamak zorunda değilsiniz. Hayat aslında çok güzel, sadece ne yapın edin duygularınıza bile hükmetmeye çalışan böyle ruh emici insanlardan uzaklaşın. İkincisi, eğer bir gün çocuk sahibi olursanız, çocuğunuza baba yapacağınız erkeği iyi seçin. İnanın hiçbir kız çocuğu okula gönderilmemekle tehdit edilmeyi, ne zaman başını örtecek diye tepesinde nöbet tutan bir babayı hak etmiyor.