Ailesi tarafından okula gönderilmeyen bir çocuk okula gitmek için polisi aradı. Polis geldi ve bir daha çocuğu sormadı. Çocuk ebeveynleri tarafından ağır fiziksel işkencelere maruz kaldı. Suçlu karma eğitim değildi. (Mektup: Aradan 2 hafta geçti ve polisler beni sormadı.)
Bir çocuk babasının bağlı olduğu tarikat lideri “Kızını okula gönderen pezevenktir.” dediği için okula gönderilmedi. Çocuğun zorunlu eğitime katılımı için devlet kılını kıpırdatmadı. Suçlu karma eğitim değildi. (Mektup: Babamın bağlı olduğu tarikatın lideri “Kızını okula gönderen pezevenktir dediği için bu yaşıma kadar okul yüzü görmedim.)
Çocukluğundan bu yana cemaat kurslarının küçücük pençelerinden insanların özgürlüklerini izleyen bir genç zorunlu eğitimden kendisini mahrum bırakan ailesi için devlete “Ailemi neden hapse atmadınız?” diye sordu. Suçlu karma eğitim değildi. (Mektup: Ailemi seviyorum en çok da annemi, lakin neden ailemi hapse atmadınız?)
Kendi “inançları” doğrultusunda kız çocuklarının eğitimini engelleyen ailelere devlet, hangi yaptırımları uyguladı? Ailelerin karma eğitime karşı önyargılarının giderilmesi ve cinsiyet temelli ayrımcılığın iyileştirilmesi için devlet nasıl politikalar uyguladı? Tarikat yurtlarına 6 yaşında kapatılan çocuklar için hangi denetimler uygulandı? Yoksa bilerek ve isteyerek görmezden mi gelindi?
Kız çocuklarının okullaşmasının önündeki engel karma eğitim değil, politikaların yetersizliği, denetimsizlik ve bilerek görmezden gelmedir! Aile ve devlet, kız çocuklarının okullaşmasının önündeki kendi yarattıkları engellere en hakkaniyetsiz şekilde sözde “çözüm” buluyor.
Eğitim kurumları çocukların sosyalleştiği; cinsiyet, ırk, dil, din, engellilik fark etmeksizin güven, dostluk, sevgi, birbirini tanıma, sınırlara ve farklılıklara saygı gösterme gibi değerlerin öğrenildiği ve tatbik edildiği alanlardır. Eğitim hakkı bir çocuk hakkıdır ve herhangi bir koşula bağlanamaz, devlet önce işini yapmalıdır.