Babamız bizi sevsin, biz çirkin değiliz

Geleneksel anlatıyı sahiplenen bakış açısına göre baba evin direğidir. Eve ekmek getiren, ailenin ayakta durmasını sağlayan figürdür. Geleneksel anlatıda babaya dair pek çok sırat vardır. Baba koruyucudur, güçlü olmalıdır, evdeki kadınlardan ve onların bedenlerinden yani “namuslarından” sorumludur. Baba evi korur. Baba “sahiplenir.” Sorumluluk sahibidir. Ağlamaz. Yıkılmaz.

Peki Yalnız Yürümeyeceksin özneleri için, baba nedir? Kaç tane baba vardır? Tüm bu anlatının yıkıldığı ve aslında birer masal oldukları bir döneme mi girdik, yoksa her zaman böyle miydi? Sizinle bize mektup yollayan Yalnız Yürümeyeceksin öznelerinin babalarıyla deneyimlerini ve baba kavramının onlar için ne ifade ettiğini mektuplardan alıntılarla anlatacağız.

Babalar,
inançlarınızın, değerlerinizin kıymetini biliyoruz. Aslında kızının iyiliğini istediğinizi belki de o yüzden bu hatalara düşüyor, belki çaresiz hissediyorsunuz. Fakat gösterdiğin tutumlarınız çocuğunuzun üzerinde bıraktığı etkileri merak ediyorsan, mektuplardan derlediğimiz pasajlara bakarak nasıl bir baba olduğunun sağlamasını yapmanı rica ediyoruz.

Koşullu seven baba: 

“4 gün sonra açılacağım ama babam beni aileden silecek gibi görünüyor. Affedeceğini sanmıyorum.”

“Ben Allah için kapanmadım; babam kızar, belki döver ama beni daha çok sever diye kapandım.”

“Ailemde kız çocuğu olarak değer görmediğim, sevilmediğim için ‘Belki bundan sonra beni daha çok severler’ diye 9 yaşında ‘kendi isteğimle’ kapandım. Aslında haklı da çıktım, bana olan tutumları olumlu yönde değişti”

“Onların da beni sevdikleri için böyle yaptıklarının farkındayım. Ben onları her halleriyle, her görüşleriyle seviyorsam onlardan da aynı şeyi bekliyorum sadece. Çok bir şey olmamalı bence bu. Aynı ailede insanlar birbirini nasıl koşullu sever, onu hiç anlamıyorum hatta. Ne olacak farklı bir şey düşünüyorsak? Ne olacak farklı bir dine inanıyorsak ya da herhangi bir dine inanmıyorsak?”

Psikolojik şiddet uygulayan baba: 

“Konuşmanın başından itibaren ağlıyordum zaten, elimi yüzümü yıkamaya gittim ve döndüğümde babamın da hıçkıra hıçkıra ağladığını gördüm. Sarıldım, o an bunları söylediğime bin pişman oldum. “Yapma kızım” deyip durdu bana.”

“Eğer ben açılırsam, babamın ilk topa tutacağı kişi annem olur. Bu durumda elim kolum bağlandı. Kardeşim Kur’an okurken bile kötü okuduğunda, yazın onu Kur’an kursuna göndermediği için anneme kızmış. Ne zaman annemle babam kavga etse ve babam haksız bile olsa bir şekilde annemi suçlar, annemi karalar.”

“Ardından 9. sınıfta uzak bir akrabamız tarafından tecavüze uğradım. ‘Kızım tecavüze uğradın artık başını ört.’ falan dediler.”

“Ailem bakıldığında mükemmel bir aile gibi. Hiç bir şeyimiz eksik edilmedi, harçlık, servis, eğitim, gıda.. Hiç eksiğimiz yoktu ve zaten buradan vurmaya çalıştılar hep. Biz senin neyini eksik ettik. Her şeyim vardı ama hiçbir şeyim yoktu. Bunlar eksik olsaydı da mutlu olsaydım.’”

Fiziksel şiddet uygulayan baba: 

“Amcamın evine gittim, kuzenim kapıyı açtı, ayakta duramıyordum, “Abimi annemi arayın, babam annemi öldürmüş olabilir” dedim. Aradılar ve anneme bir şey yapmamış, bıçakla beni kovalamış ama yetişememiş. Otogara gittiğimi sanıp elinde bıçakla otogara gitmiş, beni aramış, öldürmek için… İnsan babası onu öldürmesin diye kaçar mı hiç? Ben kaçtım ”

“Henüz 7 yaşındayken tişörtün yakası açık olduğu için babamdan dayak yedim.”

“Dar pantolon bile giymeme kızıyordu babam. İşten geldiğinde sinirli olsa bile dövüyordu. Sadece tokat atmaktan bahsetmiyorum. Kemerle dövmüşlüğü bile var. İnsan evladına hiç kıyar mı? İçi hiç acımaz mı? Bana vururken canı hiç acımıyordu. Ağlamam acı çekmem onun hoşuna gidiyordu.”

“Babam ise sürekli bu evin çobanı olduğunu, bizi onun yönlendirmesi gerektiğini çünkü Allah’ın ona öyle emrettiğini söyler. Babam şiddete eğilimli birisidir. Ben küçüklüğümden beri hiç ceza almadım, her yanlışımda dayak yedim. Canım acıdığında ağlarsam daha da çok dayak yiyordum.”

Ekonomik şiddet uygulayan baba:

“Babam bu arada çok cimridir. Tamam, hadi kız kapanacak zorluyorsun, pantolon da giyemez e git o zaman üstüne başına bir şey al. Yok. O da yok. Maalesef yok. O gün annem de üzüldü, ama maalesef babamın huyunu biliyoruz, kırk yılın başı da bir yere götürüyor ağlaya ağlaya taktım başıma örtüyü.”

“Bu yılın sonunda mezun olacağım ve sürekli şehir dışında bir üniversiteye gideceğimi söylüyorum. Eğer bunu yaparsam maddi olarak hiçbir şekilde destek vermeyeceğini söylüyor fakat bu şehirde kalırsam da okuyamayacağımın farkındayım. hiçbir zaman manevi bir destek alamadığım ailemden maddi destek alamayacağımı da bilerek nasıl okuyabilirim, hiçbir fikrim yok.”

“Ben 7 yaşımdan 12 yaşıma kadar keçi çobanlığı yaptım. Aynı zamanda okuyordum. Çobanlık bitince 1 yıl aradan sonra tarla hayatı başladı. Burada hemen hemen herkes tarlaya çalışmaya giderdi. Babam önce başladı, “Birkaç gün gidin, okul harçlığınızı çıkartın” dedi. Daha sonra para geldikçe ve bu işi yapabildiğimizi gördükçe sürekli göndermeye başladı. “Burası otel değil, çalışacaksınız” derdi. 19 yaşıma kadar bel ağrısı, regl ağrısı, yağmur, çamur, 45° derece güneşin altı demeden tüm tatillerde zorla işe gönderirdi. Kazandığımız paradan ped almak için bile tek kuruş vermiyordu.”

“Sabah olunca kütüphaneye kaçardım. Kimse harçlık vermezdi. Hafta sonları çalışarak harçlığımı çıkarırdım.”

Eğitim hakkını elinden alan veya koşullayan baba:

“Babamın bağlı olduğu tarikatın lideri ‘Kızını okula gönderen p*zevenktir!’ dediği için bu yaşıma kadar okul yüzü görmedim. Kısaca okula göndermediler. Okuma yazmayı tek başıma öğrendim.”

“Sağlıklı olmayan yetersiz bir ortamda var gücümle açılacağım günün hayalini kurarak üniversite sınavına çalıştım. İyi bir sıralamam vardı. Ama kimse başka şehirde okumama izin vermedi. Ne yaptıysam ikna edemedim ve bu Allah’ın cezası şehirde kalmaya devam ettim.”

“Tercih dönemi yaklaşırken babamın yanına gittim ve güzel sanatlar okumak istediğimi söyledim. Beraber okullara baktık, sınavla ilgili şeyleri araştırdık ama hiç beklemediğim bir anda “Boş ver kızım, bırak bu işleri, sen artık Kur’an kursuna gideceksin, ilim öğreneceksin, güzel sanatlar okuyup ne yapacaksın? Çıplak kadınlar çizdiriyorlar, onları mı çizeceksin?” dedi ve o an dünyam başıma yıkıldı.”

“Terlikle saatlerce dövdü annem, makası koluma batırdı, orospu damgası yedim. Babam da onla beraber üstüme geldi, 1 hafta boyunca okula göndermediler. Okulumu çok özlüyordum, resim yapmayı çok seven, ileride ressam olmak isteyen, gitar çalmak isteyen, sporla ilgilenmek isteyen biriydim, mutsuz kadınlara yetim çocuklara yardım etmek istiyordum. Hepsi hayalimdi, ama onlar buna taş koydu. 1 hafta boyunca bana etmedikleri beddua kalmadı. Dayanamadım, babam ‘İşe gideceksin’ dedi, hayallerim yıkılmıştı, ama ben başardım. Gizlice okula kaçtım,”

“Belki bilenler vardır, okul ile beraber yapılan hafızlıklar var; hem ortaokul eğitimi görüyorsun hem de hafızlık yapıyorsun. Evet, ikisi de yarım oluyor. Ben bu hafızlığın bana ağır geldiğini 12-13 yaşlarında iken fark ettim. Yapmak istemiyordum, eğer hafızlığı bırakırsam normal bir okula gidecektim ama benim eğitimim sınıfımda olan herkesinki gibi yarımdı. Okul ile birlikte hafızlık da yaptığım için iyi bir yer kazanamadım ve bulunduğumuz ilçedeki en nefret ettiğim okul olan İmam Hatip’e gitmek zorunda kaldım.”

“Orada 1 yıl dershaneye gittim; çok değil, sadece 1 yıl sınava hazırlandım ve annemler hafızlığı dershaneye bırakıp gittiğim için bana çok kızdı. ‘Sen üniversite barajını bile geçemezsin, tek şansın hoca olmak’ dediler ve ben iç mimarlık bölümünü kazandım. Başta beni bu bölüme göndermek istemediler, ‘Seni ilahiyat dışında hiçbir şeyde okutmayız, kuruş para vermeyiz’ dediler.”

Tehdit veya hakaret eden baba: 

“Babam izin vermediğini, eğer böyle bir şey yaparsam beni eve kitleyeceğini söyledi.”

“En sonunda aileme söylediğimde bana söyledikleri şuydu: ‘Sen orospu mu olacaksın? Git götünü başını aç millete güldür kendini. Biz sana o yolu vermeyiz.’”

“Babam bir anda masaya bir yumruk attı ve beni öldürmekle tehdit etti. O zamanlar yüzme kursuna giderdim, kurs paramı vermemekle tehdit etti beni.”

“14 yaşımda sırf Kur’an kursundan kaçıp arkadaşlarımla parka gittiğim için beni bacaklarımı delik deşik etmekle tehdit etti.”

“Hayatımdaki en büyük umudum olan okulumla tehdit ediliyorum”

Zorbalık yapan baba:

“20 yaşıma girmek üzereyim ve 11 yaşımdan beri babamın zoruyla kapalıyım. Hem de öyle basit bir başörtüsü ve uzun bol kıyafetler değil, bildiğiniz siyahların içindeyim. Hiçbir zaman bunu giymek istemedim, ama babam küçük olduğumdan aklım yetmiyor diye bunu kullandı. Şimdi onun yüzünden asla istemediğim bir şekilde başörtüsü takıyorum.”

“8. sınıfa kadar sürekli olarak ‘Ne zaman kapanacaksın?’ sorusuyla karşılaştım. Aslında bu bir soru değildi, bir emirdi. Kapanmak isteyip istemediğimi de kimse umursamıyordu.”

“Bir hafta sonu Kur’an kursundan eve döndüğümde, benim tercihlerimi çoktan yapmışlardı ve tercihlerimin hepsi İmam Hatip liseleriydi. Beni çıkan İmam Hatip liselerinden birine gönderip, okul çıkışları gitmem için bir Kur’an kursuna yazdırdılar. Başka sanşım yoktu, bir yandan Kur’an kursu, bir yandan okul, bir yandan ailem kapanmam için baskı yapıyorlardı.”

“Babam sürekli kapanmamı söylerdi. Ortaokula geçtiğim zaman bu söylemler iyice artmaya başladı. Okulu her zaman çok sevmişimdir, sınıfımda en iyisi bendim… Babam, kapanmazsam okula göndermeyeceğini defalarca söylemeye başladı. Kapanmadığım için çok kızdı, bağırdı. Teyzemler, akrabalarım defalarca din dersi verdiler. Kendilerinin kapalı olduğunu, benim de kapanmam gerektiğini yoksa Allah’ın beni sevmeyeceğini, cehenneme gideceğimi defalarca söyleyip durdular… 8. sınıftayken, babam, okula gitmek istiyorsam kapanmam gerektiğini söyledi. Sınav senemdi, okumak istiyordum, bunu kurtuluş olarak görüyordum. Kapanmazsam okula gidemeyecektim. Döverlerdi beni, şiddet görürdüm, buna eminim.”

Seçeneksiz bırakan baba:

“Babam şu anlık beni zorlamadığını ama ileride kapanacağımı söyledi.”

“8. sınıfın yazında babam tarafından iki seçenek sunuldu: Okula başımı örterek gitmek ya da okuldan alınmak”

“Şu an 18 yaşındayım. Tercih zamanı istediğim tercihleri yaptırmadılar. Hala kendi şehrimde okuyorum ve artık bu yükle yaşamak istemiyorum.”

“Benim babam çok muhafazakâr ya da dindar olmayan ama baskıcı ve çok çabuk öfkelenen bir adamdır. Bu yüzden söylemeden önce çok korktuk. Söyleyince onun himayesi altındayken asla açılamayacağımı, açılırsam onu utandıracağımı, ancak evlenirsem ve evlendiğim kişi açmama izin verirse açabileceğimi ve bunun gibi saçma başka şeyleri söyledi.”

“Sadece ilahiyat okuyabilirsin.”

Namus bekçisi baba:

“Babam, erkek arkadaşlarımla yazıştığımı görünce bana elindeki telefonumu fırlattı ve küfürler, beddualar, hakaretler etmeye başladı.”

“Dışarıdaki erkekler tahrik olmasın diye benim kapanmam gerekiyordu yani. Kapalı olanlara bile neler yaptıklarını bilmeden… Ben de çocukken yaşadığım tacizler bu yüzden oldu diye düşünüyordum ister istemez.”

“Erkek konusunda o kadar tutucular ki erkeklerle konuşmayayım diye ancak üniversiteye geçince telefon alabildim. Kadın cinselliğini sonuna kadar yok edip bastırmaya çalışıyorlar, Türkiye’nin yarısı gibi.”

“10 yaşlarında artık büyüdün başını kapat böyle gezme, demeye başlayan bir baba ve düşündüklerini söyleyemeyen, aman tadımız kaçmasın modunda bir anne. Bense asi, kendi hayatını yaşayacak, kimseyi dinlemeyecek bir genç kız. Kavgalar, ağlamalar uzun yıllar böyle geçti.”

Kendine günah yazılacağını düşünen baba:

“Bugün babamla konuştum ve bunu istememin sebebini sordu; arkadaşlarım, hayranı olduğum kişi, vb. gibi kişilerin buna sebep olduğunu düşündü; sanki ben kendi kararlarımı veremezmişim gibi… Konuşmanın sonunda ‘Biz senin ailen olarak sana dini öğretmeliyiz, eğer öğretmezsek biz günaha gireriz” dedi. Aslında onların düşündüğü ben değil, kendilerine benden dolayı günah yazılmasından korkmaları… Ama o an diyemedim ki “Herkesin günahı kendine.’ hani derler ya ‘Kız çocukları için babaları kahramanlarıdır’ diye, işte herkesin öyle değil. Benim babam, kahramanım değil; aksine benim hayallerimi yıkan adam.”

Kızını Seven Baba

(…) 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir