Merhaba ben S. Bu mektubu yine çok düşünmekten, kendimi harap ettiğim gecelerin birinde yazıyorum. Aslında bakarsanız hepimizin hikayesi benzer. 20 yaşındayım. Bundan 10 sene önce 4.sınıfın yazında, ‘kapanmak ne için yapılır?, amaç nedir?’ bunları bile bilmeden yaşadığım ortam ve ailemi mutlu ederim düşüncesiyle başörtüsü takmaya başladım. Aslında bakarsanız annem ve babamdan sevgi alarak büyüyen bir çocuk olmadım. Beni babaannem büyüttü. Annem ve babam bana ilgi gösterir, hoşlarına giderim diye de yapmıştım kapanmayı.
O sıralar spora gidiyordum. Başörtüsü takmaya başlayınca bıraktım. O zamanlar annemlere demesem de onlar anlamıştı. Evet başörtüsünden utanmış, yaşıtlarım saçlarını renkli tokalarla bağlayıp giderken ben başörtülü gitmek istememiştim. İdrak edememiştim, kimse de bana engel olmamıştı. Herkes bunu istiyordu zaten. Başlarda başörtüyü unutup çıkıyordum. (İdrak edemediğim buradan anlaşılır.) Hatta bir gün Adalar’a gitmiştik amcamla, o gün başörtüsüz dönmüştüm eve. Ortaokulda imamhatip lisesine gittim. Severek gitmiştim, pişman da değildim açıkçası. Daha sonra, lise tercihlerime geldi sıra. İyi bir puan kazandım. Tercihlerimi yaparken babam “Sadece imamhatip lisesi yazacaksın, yoksa seni okula göndermem.” dedi. İşte o zaman imamhatiplere lanet ettim. Lisede etek giyerdim, uzun uzun etekler… Hiç de özenmezdim pantolona severdim öyle etekler giymeyi. 10. sınıfı okurken Ramazan ayında, evin içerisinde ispanyol paça bir şey giymiştim. Babam görünce oruçlu oruçlu bana şiddet uygulamıştı. Çok üzülmüştüm. Hak etmemiştim. Çünkü o günden sonra etekleri lanetledim. Bir de üstüne onun akşamına yanıma gelip, sarılmak istedi. İzin vermedim diye “İyi ki dövmüşüm, hak ettin!” dedi. Üzüntüden ne orucumu açmıştım ne de iki gün boyunca bir şey yemiştim. Anneme de bu süreçte çok kırıldım, kızdım. Ben bunları yaşarken neden hiç beni savunmadın anne? Lisenin sonunda karar verdim açılmaya anneme söyledim. Çok ağladı, çok üzüldü. Vesvesedir o biraz daha bekle Kuran oku, namaz kıl geçer inşallah dedi. Allah var, bu konuda annem beni zorlamadı. Kendisi üzüldü beni manipüle etmeye çalıştı biraz belki ama en sonunda senin kararın demeyi bildi. Sıra babama gelmişti, içimden söylemek hiç gelmedi. Birkaç ayı sadece nasıl söyleyeceğim diye kendimi yemekle geçirdim. En sonunda bir cesaret toplayıp anlattım meseleyi. İlk başta ciddiye bile almadı “Benim iznim asla yok, açılamazsın.” dedi.
Ve hiç yaşanmamış gibi davrandı. Ben de ciddi olduğumu göstermek için tekrar konuştum. Bana demediğini bırakmadı. Onun parasını yediğim sürece, onun istediklerini yapmalıymışım çünkü ben babamın maalesef bir ürünüyüm. Hangi orospularla takılıyorsam böyle olmuşum, galiba burda bana da orospu demek istedi, sağ ol baba. Çok büyük tartıştık beni üniversiteden almakla tehdit etti. Ayrıca dedem olmasa büyük ihtimal beni yine döverdi. “Açıl bak gör sana neler yapıyorum!” gibi tehdit cümleleri… Kısacası daha bir sürü sey dedi, yaptı. Üniversiteyi şehir dışında okuyorum, tek ümidim oraya gidince açılmak. Umarım bizi bir gün olduğumuz gibi sevebilirler, umarım bizi sevebilirler*. Kendinizi sevin ve mutluluğunuz için çabalayın. Bir japon atasözü der ki “Kendinle o kadar çok ilgilen ki, başkalarıyla ilgilenmeye vaktin kalmasın.” Umudunuzu kaybetmeyin ve unutmayın ki sizi sizden başka sevebilecek birisi yok.