Ben bu dünyaya sığmazken, bu kalıplara nasıl sığabilirim ki? İlk kez yazıyorum. Şimdi vakit gece yarısı ve uyuyamadım. Düşünürken aklımda cümleler belirdi ve buraya adım attım. Defterime de bir şeyler yazabilirdim, bugün buraya yazacağım. Gerçekten yazmaya başlamak zormuş, yazıp yazıp siliyorum. Burada pek çoğunuzun yazdıklarını okudum. Pek çok farklı aile, pek çok farklı kişilik, pek çok farklı inanç… Aynı dinde olanlar bile aslında farklı bir inançta gibi, farklı değerlere sahip. Ama hepsi çok değerli ve biricik. Ben de biriciğim ve hayatım da öyle. Öylesine uzanırken ansızın öldüğümü düşünüyorum bazen. Ürperti ve pişmanlık dolu… Kendi hakkımı yemişim ve herkese yalancı bir “ben”i tanıtmışım, ben hiç “var” olmamışım. Ait de olamadım, ne aileme ne inandıklarına ne sınıfıma. Ailem beni hep şüpheye düşürdü. Kendileri de gizliden bir şüphe içinde gibiler. Sanki hep bir korku içinde yüzüyorlar, ama bunların hepsi soyut bir paket içinde ve paketin dışı muhafazakar, mutlu aile kaplaması ile kaplı. Aslında asıl soyut olan benim ve ve ve yanlış anlaşılmasın, aslında onları seviyorum ve beni sevdiklerini de biliyorum. Sadece beni de şüpheye düşürdüler. Arada kalıyorum, onların sevgisine güvenebilir miyim, güvenmez miyim? Seven sevdiğine güvenir değil mi? Saygı duyar değil mi? Babam bazen canavara dönüşüyor. Bazen de öyle sevecen ve güvenilir bir baba gibi. Çünkü o anlarda ben onun kafasındaki “ben” olarak davranmış oluyorum da o yüzden.
Kafam çok karışık. Öğreneceğim, düşüneceğim çok konu var ama şu an dinsizim. Birkaç yıldır böyle ve öncesi de yalan, ama İslam dinini temsil eder gibi kapalıyım. Tesettür olduğunu sanmam. İnananlara ve bu örtü içinde özgürlüğü bulanlara saygım var, ama bana saygısı olan var mı bilmiyorum. Sözel bir girişimde bulunmadım, yani aileme söylemedim daha fazla kapalı olamayacağımı. Zaten söylerken dinsiz gibi değil de, bende tesettürü taşıyacak güç yok, zaten tesettür de değil giydiğim daha da günah bence, gibi inançlı hissi verdiren cümleler ile anlatmaya çalışırım.
20 yaşındayım. Üniversite 3. sınıfa geçtim. Bazen, sabredip ekonomik özgürlüğümde mi girişsem, bam bam her şeyi söylesem yoksa yoksa hemen şimdi mi söylesem diyorum. Hemen şimdi söylemek istiyorum. Bunu sabırsızlık olarak değerlendirmeyin lütfen. Onları tanımak istiyorum, beni de tanısınlar istiyorum onların da buna hakkı var, ama güvenmiyorum. Bana saygı duymayacaklarını biliyorum.
Bir keresinde sosyal medya hesaplarımın profil fotoğrafını değiştirdim. Daha önce kendi fotoğrafımı bile koymadım profil fotoğrafıma. Bu sefer kendi fotoğrafımı koydum, ancak aslında kendi fotoğrafım bile sayılmaz. Çünkü yapay zeka ile fotoğrafı edit’ledim ve bu fotoğraf çizim halini aldı ve güzel olduğunu düşündüm. Profil fotoğrafım yaptım. Çok basit ve önemsiz. Babam buna nedense çok fazla gerildi. Hemen profil fotoğrafımı değiştirmem gerekiyormuş, çünkü fotoğrafta dudaklar çok belliymiş. Sınıf gruplarında da erkekler varmış. Bunun gibi farklı, küçük küçük, gizliden gizliye hadiseler var. Bu en yakınıydı.
Genel olarak sorunum babamla, evet. Anneme ise bir şey anlatmaya gelmez. Gider babama direkt söyler, aynı sonuç olur. Babam beni kıskanıyor gibi davranıyor. Korumaya mı çalışıyor, ne yapıyor bilmiyorum veya bilsem de bu beni çok rahatsız ediyor ve daha da çaresiz, yapayalnız hissettiriyor. Bazen bu evde çıldıracak gibi oluyorum. Aylardır evdeyim, okulu özledim. Bu evde yalnız kalmam bile imkansız. Yalnız kalıp kapıyı kapattığımda asla tıklanmaz. Kilitlediysem içeride cinayet işliyormuşum gibi davranılır. Bu evde tamamen bir rol içinde gibiyim. Bu yazımda hislerimi pek de iyi hissettirebildiğimi sanmıyorum. Bir mektupla ne kadar anlatabilirim bilmiyorum. Tanımak istiyorum. Gerçekten kendim olup, insanlara kendim olmak istiyorum.
Ailemden fiziksel bir şiddet görmedim, ama ikiyüzlüler kafamı karıştırıyorlar. Saçmalığın daniskası tüm bu. Tüm bu içinde bulundukları beyin hücrelerini kaplayan şey… Dinler umrumda değil. İnancınız başkalarının hayatına engel mi değil mi, kendinize engel mi değil mi? Engelse lanet olsun o inanca. Barış, özgürlük dini denen dinin içinde ne haldeyiz. Herkesin anlamasını da beklemiyorum. Sanki kişilikler arasında geçiş yapıyorum. Buralarda ne hale gireceğimi şaşırıyorum. Eğer bir gün başarıp açılırsam -ki bu olacak- buraya yazacağım. O zaman şüphelerimin cevabını öğreneceğim. Sorunsuz açılsam bile işlevsiz inançları yüzünden (Din ile karıştırmayın lütfen, dininiz demek değil.) onca insanın hayatı kayıyor ve halen asla anlamayıp daha da yüklenenler, ezenler nasıl olabiliyor?
Anlaşılacağım konusunda hiçbir beklentim olmadan yazdım. Maalesef öyle bir beklenti oluşamadı, ama anlaşılmayı çok isterdim. Beynim bir kaos içinde: sevgi, sanat ve savaş. Bu kadar oldu. Belki sonra tekrar yazarım. Daha anlaşılır, öz olur. Belki yine kağıda değil de sizlere anlatmaya gelirim. Buraya kadar okuduysanız da gerçekten teşekkür ederim sabrınız için. Sevginizden öpüyorum.
“Bende tesettürü taşıyacak güç yok” için bir yanıt
Merhaba,
Duygularını çok güzel ifade etmişsin.
Geçtiğin durumun şaşkınlığı , ailenin göstermesi gereken sorumluluğu alamayacağının bilincindesin. İnsan bazen şey istiyor :’annenin/ babanın çocuğunu koşulsuz sevmesini’. Bu ne kadar zor olabilir, ben her gün kendime soruyorum. Defterine duygularını yazman çok iyi bir terapi yöntemi. Sıkışmışlığını biraz olsun rahatlatır. Yalnız olmadığını bilmekte çok iyi bu süreçte. Güzel yürekli insan! Biliyorum ki birgün için ve dışın dimdik kendin olabilecek, ve o gün kimseden onay alma ihtiyacı dahi hissetmeyecek güçte ve özgürlükte olacaksın. Çünkü sen kendini özgür kılmış olacaksın! Her şeyin vakti var, güven ‘süreçe’!
Eğer benimle konuşmak istersen mailim:
[email protected]