Merhabalar. Umarım iyisinizdir. Öncelikle benim bu mektubu yazmam ve sizlere ulaştırmama yardımcı olan “Yalnız Yürümeyeceksin” ekibine teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Tahmin edebileceğiniz gibi buradaki çoğu kişiyle aynı dertten muzdaripim. Ben 15 yaşında kapalı bir agnostiğim. Kulağa çok garip geliyordur eminim ki. 3 kardeşiz biz. Bir abim ve bir küçük erkek kardeşim var. Abim de çok islamcı, bu yüzden de sık sık tartışırız. Benden sadece 1 yaş büyük olmasına ve birlikte büyümemize rağmen asla iyi bir abi-kardeş ilişkimiz olmadı. Kardeşimse henüz çok küçük ve onu iyi yetiştirmek için elimden geleni yapacağım.
Şimdi benim hikayeme geçelim. Ben daha çok küçükken, 5-6 yaşlarındayken annemle babam boşanma sürecine girdiler. Yıllar sonra öğrendim ki, sebep babamın kapanmamı istemesiymiş. Biz anneannemlere taşındık. Tabii ben her şeyden habersizim, babamı özlüyorum. Sonra bir anda boşanmaktan vazgeçtiler. Evimize geri döndük falan.
Bir gün okula giderken o örtüyü başıma geçirdiler. O kadar rezil bir durumdu ki, kelimelerle anlatamam. Ondan sonrasında bir kaç yıl sadece başörtüsü takıp, kısa kol tişört ve diz kapağını geçecek şekilde şort giymeme izin verdiler. Dışarıda çocuklarla oynarken başörtüsüyle böyle giyinmemin doğru olmadığını söylerlerdi. Çok utanırdım.
Ben büyüdükçe o utanç da içimde büyüdü. Bunu asla aşamadım. Yaz aylarının başlamasına çok az kala bana bir daha böyle kıyafetler giyemeyeceğimi söylediler. Ben de hemen “Nasıl ya? Olmaz, hava çok sıcak oluyor” diyerek itiraz etmiştim. Çocuk aklı işte.
9 yaşında namaz ve oruca da başladım. 11 yaşıma kadar dinime uygun hayat yaşamaya çalıştım. Başörtüsünü, dinimi sevmeye çalıştım ama olmadı. 11 yaşımda sorgulamaya başladım. Bunun için daha çok erkendi. Zaten karantina sürecindeydik. 2 yıl boyunca başka hiçbir şey düşünmedim. Fazlaca araştırdım, okudum.
Benim için berbat ve çok sancılı bir süreçti. Çok kilo aldım, mutluluğumu yitirdim, büyüdüğümü hissettim. Önce deist, sonra 13 yaşındayken agnostik oldum. Şu an agnostik apoteist arasında bir yerlerdeyim. Deist olduğum zamanlardan beri namaz kılma numarası yapıyorum ve oruç tutmuyorum. 2 yıl oldu, ama hiç pişman olmadım. Bu satırları ağlayarak yazıyorum, yine de şunu söylemem gerek.
Ben yaşam ve ölümü en acı haliyle kabul ediyorum. Benim zor durumda iken dua edip, yardım isteyebileceğim bir “Allah”ım yok veya ölümden sonra daha güzel bir hayat yaşayabileceğim bir “cennet”im yok. Yani ben kolaya kaçmak için dinden çıkmadım.
Karantina süreci bitti ve okullar açıldı. Sonrasında hiç iyi arkadaşlık kuramadım. Zaten var olan özgüvensizliğim zirveye ulaştı. Arkadaşım olmamasını hep şişman, çirkin ve sıkıcı oluşuma bağladım. Yani öyle olduğumu düşündüm. Önceki eğitim yılında başka bir sınıfa geçtim. İstediğim çevreyi orada buldum. Kendimi ilk kez riske atarak agnostik olduğumu sıra arkadaşıma anlattım. O da agnostik olduğu için kolayca anlaştık, bir sürü ortak ilgi alanımız olduğunu fark ettik. Benim için çok özel, hayatıma renk veren bir arkadaş buldum bu sayede. Onun sayesinde özgüvenimi geri kazanmaya başladım.
Yıllar sonra güzel olduğumu düşünmeye başladım. Şu an hayallerim için çalışmaktayım. Cerrah olmak istiyorum. Doktor olmak ne kadar mantıklı bir fikir bilmiyorum, lakin tüm kalbimle bu mesleği istiyorum. Kendimi bilimin bu dalına adamak, bilim dünyasına adımı yazdırmak istiyorum. Ben toprak olduktan sonra geriye bir şeyler bırakmak isterim.
Üniversiteye başladığımda evdekilere agnostik olduğumu açıklayıp, evi terk etmek istiyorum. Anneannemi çok seviyorum, kendisi üzmekten en çok korktuğum kişi. Beni anlayacağını umuyorum. Başarılı eğitim hayatımı bir yerde ona borçluyum. Kendisi de öğretmen bu arada. Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir. Türkiyede yaşamadığım için Türkçem çok iyi değil. Hoşça kalın. Tüm iyi dileklerim sizlerle.